Sonunda Berlin'deydik. beni işgal evlerinden birine bırakmıştı rastalı. Sima'dan hiç haber yoktu, ve benim de çok aklıma gelmemişti açıkçası. bunda otun bir katkısı olabilirdi. pek içmezdim ama rastalı daki iyi maldı.
"Zaraaaa, biracı lazım!" ismim uzatmaya yatkın olduğu için insanlar bunu hep yapıyordu. benim de hoşuma gidiyordu.
"tamam geliyorum aşkım!" banyodan çıkıp şort, atletimi giyip aşağı indim. bira kasalarından birini alıp Fred'in arkasından Pickup a bıraktım. zaten başka kalmamıştı geriye şoför koltuğuna geçip benimle gelecek kişiyi bekledim. siyah elbiseli sarışın bir kadın bindi yanıma.
"selam aşkım, yolu biliyorsun dimi?"
"sürekli aşkım diyen kızsın, ten rengin çok hoşmuş."
"saol aşkım." diyip göz kırptım ve sürmeye başladım. sohbet ederek üniversiteye gelmiştik. hoş biriydi. kısaydı ama dolgun hatlarıyla erkeklerin dikkatini çekecek biriydi -erkekler onun dikkatini pek çekmese de. arabadan inip standın yanına gittik. saat daha erken olduğu için pek kimse yoktu.
"hey, Clara. gelmeyeceğini sanıyordum." dedi stantaki irlanda aksanlı kumral çocuk. bira satmada genelde genç tayfa iş yapardı.
"ortalıkta kimse kalmamıştı. Bu Zara millet." Clara standın yanındaki herkese hitaben beni tanıtmıştı. selam vererek grubun içine girdim ben de. müzik grupları vardı, Jazz çalıyorlarmış. iki kız üç erkekten oluşuyordu. isimlerini tabiki de aklımda tutamamıstım; Tony dışında. Tony benim boylarımda sıkı bir vücudu olan siyah saçlı bir kızdı. muhtemelen saçları boyaydı. etkileyiciydi.
akşama doğru bir kasa dışında tüm biralar satılmıştı. herkes ortaya biraz para atmıştı ve o kasayı da kendimiz alıp parka gittik. Yapay bir gölün yanına oturup biraları içmeye başladık. biram bittiğinde kasanın yanında oturan Tony'ye seslendim.
"bana bir bira göndersene aşkım."
birayı bana attığında İrlandalı'nin Clara ya yaklaşmaya çalıştığını fark ettim. ya bilmiyordu ya da görmezden geliyordu. ağacın altında oturmuş kendi aralarında konuşuyorlardı. ben de diğer erkeklerin arasındaydım. uzun boylu olanın yanında gruptaki diğer kız vardı, çimlere uzanmış öpüşüyorlardı. geriye kalan üçümüz de sohbet ediyorduk. emin olamıyordum ama sanırım Tony benimle ilgileniyordu.
"yarınki işe benimle gelsenize." diyerek arkaya uzanmıştı çocuk. ben de kendimi bırakarak açık olan kolunun altına yattım. başımı da göğsüne koydum. Tony de beni görünce aynı şeyi yaptı. başlarımız birbirine değiyordu.
"ne işi?" sordum.
"Eğleniceğiniz bir iş." sırıttığını anlamıştım. muziplik vardı söylediğinde.
"yine mi George? neden hala seni bara alıyor o aptallar?" Tony bıkmış gibi yapıyordu ama ciddi değildi.
"olay ne?"
"striptiz bara gidiyor ve her seferinde parayı ödemeden kaçıyor. onlar da bu aptalı bulup parayı ödetemeyince bir geceligine çalıştırıyor." anlatmayı bitirince yan tarafına yumruk geçirmişti.
"ne iş yapıcan?"
"barmenlik ama size orada iş ayarlayabilirim, bir geceliğine."
"saol tatlım ama şimdilerde ilgilendiğim var. Onu yatağa atmayı planlıyorum." dediğinde başımı george un göğsünden ayırmadan arkaya attım. o da bana bakarak sırıtıyordu. ben de sırıtarak ona doğru uzandım ve zor bir pozisyonda dudaklarına bir öpücük bıraktım.
"ah, evet, anlamıştım. beni aranıza alır mısınız peki? iki kızla beraber olmayalı çok oldu.nasil bir şey olduğunu unutmuşum."
"ne kadar seksi olduğuna bağlı aşkım."
"uww yatakta benden seksisini bulamazsın aşkım." derken elini popomda geziyordu.
"siktir git, hiç seni çekecek havada değilim. hem senin sevgilin yok mu?" benim için sorun olmazdı ama Tony istemiyordu anlaşılan.
"Emily yi mi diyorsun? o kadin benim sevgilim falan değil. yapıştı yakama bırakmıyor."
"sanki şikayetçisin. devasa göğüslerini her açışında içine düşüyorsun."
"tamam tamam ne haliniz varsa görün. benim sarhoş olmam lazım." diyince aklıma rastalı dan aldığım ot geldi.
"bende süper bir ot var. önce birkaç shot atalım, üstüne iyi gider."
"iyice uçarız. sevdim bunu." george onaylanmıştı, Tony e baktığımda o da kabul etti ve diğerlerine haber verip metroya gittik.
"nereye gidiyoruz?"
"şu küçük eski işgal evine. arkadaşım nazlar kalıyordu ama tatildeler, ev bizde."
"nazlar tatile mi çıktı ya, ben o kızı sevmiştim." george baya çapkın ve eğlenceli bir tipti. herkesin sevdiği yılışık tiplerden di. stüdyo daire olan eve geldiğimizde köşedeki müzik çalar a yanında duran cdlerden birini taktım. tam içmelik rus müzikleri çalmaya başlayınca havaya girdim. limonu tuzu bardakları filan ortadaki masaya koyduk ve yerleştik. tabi oyunsuz içmeyecektik.
"şöyle yapıyoruz: sırayla soru soruyoruz, cevap vermezek herkes soyunuyor cevap verirsek de shot." fikir benden çıkmıştı. Bu oyunu ne olursa olsun seviyordum. fazla klasikti ama bir de sarhoş olun da öyle deneyin.
sarılı otlardan birini yaktık ve başladık.
"basitle başlayalım bekaretini nerde ve kime verdin?" Tony başlamıştı ve ben sormuştum. yüzü ekşirken george sorunun klaslığından yakınmıştı.
"çok utanç verici bi şekilde. on üç yaşımda arkadaşımın evinde kaldığım gece mastürbasyon yaparken uyurgezer arkadaşım kaldığım odaya girmişti ve ben de korkudan fazla yüklenmiştim." george kahkahalarla gülerken ben de ona katıldım. soruyu sorarken hiç böyle bir cevap beklemiyordum. ve tekila sertti. iyi marka olmalıydı. üç saat sonra son hatırladığım salonun girintisindeki büyük yatakta üçümüzün sarmaş dolaş oluşuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farklı bir yaşam tarzı
Pertualangan"ben bunu yapamam!! senin gibi değilim." "benim gibi olmayabilirsin ama onlardan olmadığın da belli. sıkıldığını söyleyen sendin."