1.Bölüm

24.2K 944 1K
                                    

20 YIL SONRA

"Sonra ne oldu anneciğim?" Bu hikayeyi kızıma anlatırken gözlerim çoğu zaman doluyor, tüylerim diken diken oluyordu. Sehpanın önündeki kırmızı vazoya diktim gözlerimi ve o anları canlandırdım gözümde. Onları anlatmak beni ne kadar zorlarsa zorlasın boğazım ne kadar düğümlenirse düğümlensin kızımın bilmesini istiyordum. Oda kalbinde hissetsin, kalbinde yaşatabilsin o sevgiyi, o dostluğu, o bağı... Güçsüz yumruklarını koluma vurmasıyla gözlerimi ayırdım derinlere dalıp gittiğim vazodan. Ve o an farkına varabildim yanağımdan süzülen yaşların. Elimin tersiyle silmek için hareketlendiğim sırada minik parmaklar benden önce davrandı. Yavaşça ve özenle sildi yanağımda ki yaşları. Ufak ellerini ellerimin arasına alıp avuç içlerini öptüm. Menekşe kokuyordu. Onun kokusunun birebir aynısı. Kendimde kızımı, kızımdaysa onu görüyordum..

"Anlat artık annem lütfeen." Deyip tekrar kolumu dürttü. Kafasını yana yatırmış masmavi gözlerini gözlerime sabitlemiş merakla bana bakıyordu. Hikayenin devamını merak ettiği gözlerinde beliren ışıktan belliydi ancak o heyecan parıltısının önüne geçen bir şey daha vardı. Göz kapaklarını birkaç saniyede olsa kapatsa uyuyakalacağı belliydi. Uyku saatini fazlaca aşmasına rağmen gözlerini ardına kadar açık tutmaya çaba sarf ediyordu. Sarı saçlarının arasına daldırdım parmaklarımı ve şefkatle yüzüne baktım. "Artık uyumalısın balım." Diye fısıldadım saçlarının arasına öpücük kondururken.

Tam itiraz etmek için kaşlarını çatmıştı ki "Ilgın." Diye seslendi henüz kapatmadığı dış kapının önünde duran aşık olduğum adam. Gözlerinden adeta yorgunluk akmasına rağmen sevgiyle bakıyordu. Gülümseyerek ona döndüm. "Efendim?"

**

Sabah mıydı yoksa akşam mı bilmediğim günlerden bir tanesi daha... Başımın ağrıdan döndüğünü hissettim. Ve o ağırlığa dayanamayarak Duygu'nun dizine doğru bıraktım kendimi. Gözlerimi yummaya çalıştıkça göz kapaklarım ağrıyordu anlamsızca. Duygu'ya çevirdim kafamı saçlarını dağınık ve özensizce yukarıdan toplanmış bir topuz yapmıştı. Günlerce taranmamış ve birbirine karışmış birkaç saç teli omuzlarının üzerine düşüyordu. Gözlerinin altları uykusuzluktan mosmor olup şişmiş ve o her zaman capcanlı gözüken dudakları kurumuştu. Camdan yansıyan kül rengi ışık yüzünün bir kısmını aydınlatıyordu. O kadar bitkin ve o kadar yorgun gözüküyordu ki gözlerimin dolduğunu hissettim. Uzandığım dizinden kalktım, kollarımı boynuna doladım sıkı sıkı. Zar zor açılan gözlerini bana çevirdi ve gülümseyemeyecek kadar bitkinde olsa dudaklarını belli belirsiz yukarı kıvırmaya çalıştı. Ardından sağ gözünden bir damla yaş süzüldü yanaklarından köprücük kemiklerine kadar. Bu sefer omzuna yasladım kafamı ve Cenk'e çevirdim gözlerimi. Duygu'dan pek farkı olmasa da o dışarı yansıtmamak için ayrı bir çaba gösteriyordu. Ama içine çökmüş ve adeta uyku akan gözleri onu her ne kadar çaba sarf ederse etsin ele veriyordu.

Ben.. Ben nasıl gözüküyorum ya da ben ne durumdaydım hiçbir fikrim yoktu. Aynanın önüne geçip kendimi süzmeyeli günler hatta haftalar olmuştu. Hastanenin tuvaletinde ki aynaya bakıp gülerek ağladığım o gün baktım yüzüme. Psikolojisi bozulmuş adeta bir akıl hastası gibi kahkaha atarak delicesine ağladığım gün. En son o zaman baktım aynadaki bitmiş bir bedenin görüntüsüne. Ruhunu içine çekilmiş bir kadının görüntüsüydü o görüntü. Duygu ya da Cenk'e sarılmadan kendime bakarak öylece dakikalarca ağladım. Kabullenemeyip hem kahkahalarla gülüp hem de haykırarak ağladığım gün. Emre'nin kalbinin durduğu gün. Haftalardır öylesine huzursuz edici tenha bir suskunluk vardı ki aramızda beni ürküten. İşte o gün başladı bu suskunluk...

O sırada hepimizin kafası gelen ayak seslerine döndü ve hepimiz eş zamanla ayağa kalktık. Yorgunlukla gülümseyerek yanımıza yürümeye devam etti. Cenk ise kolunu girmek için çoktan hareketlenmişti bile. Elini havaya kaldırdı. "İyiyim, kendim yapabilirim abartmayın artık."

Siz İstediniz II - MeyusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin