Sağ elimle valizi sürüklerken, diğer elimle cebimdeki telefonumu çıkarıp Jessica'ya Avustralya'ya geldiğimi belirten bir mesaj attım.Jess dakikalar sonra beni almaya geleceğini bildiren mesajı attığında, derin bir nefes alıp havaalanından çıktım ve bir banka oturup beklemeye başladım.
Ben, Alice Cooper.Ve bir çılgınlık yapıp, yıllar önce sanalda tanıştığım arkadaşım Jess için Amerika'dan Avustralya'ya geldim.
Hey!Ayrıca soyadımın bir araba markası olması benim suçum değil.
Onu görmek için nedense hala hazır olmadığımı düşünüyordum.Dakikalar sonra yeşil bir saç görüş alanıma girdiğinde beklenen an gelmişti,Jessica Miller tüm gerçekliğiyle karşımdaydı.Sandığımdan daha güzeldi.Tüm heyecan bedenimi sardığında, kendime hakim olmaya çalıştım ve oturduğum yerden kalkıp Jess'e tereddüt etmeden sarıldım.O da kollarını belime doladığında, içimi bir gıdıklanma hissi sardı.
Heyecanım normaldi.6 yıllık sanal arkadaşıyla kim reel olsa, heyecanlanırdı.
"He-ey, nefes alamıyorum."dedi, Jessica gülmeyle karışık naif sesiyle.Ona sarılırken bu kadar sıktığımı farketmemiştim.Anında kollarımı indirirken, gül ve vanilyayla karışık kokusu başımı döndürmeye yetti."Ah, Jess.Özür dilerim.Sadece biraz fazla heyecanlıyım." Jess,alaycı bir sırıtışla bana baktığında, omzuna hafif bir yumruk indirmek istedim ama yapmadım.Ardından dudakları o alaycı sırıtış yerine ciddi bir ifadeye büründü."Bende."
Valizi elimden almaya kalktığında, onu durdurup kendim taşıyabileceğimi söyledim.Aslında bu sahiplenici tavırları içten içe hoşuma gidiyordu.Benim yerimde kim olsa, arkadaşının onu sahiplenmesinden hoşlanırdı.
Otoparka doğru yürümeye başladığımızda, tek ses valizimin tekerleklerinin çıkardığı gürültüden ibaretti.İçimdeki tüm heyecan,beni parmak uçlarıma kadar uyuşturmuştu.Nasıl davranacağımı, nasıl konuşacağımı unutmuştum.Aramızdaki sessizliği bozan kişi, Jess oldu."Gerginsin.Benimle beraberken gergin olmanı istemiyorum."doğru söylüyordu, gergindim.Ama gerginlikten çok heyecanım vardı.Ve eh, o yanımdayken bu heyecanı atlatmak zordu.Yıllardır bu anın hayalini kurmuştum, ama sanki her gün görüştüğüm bir arkadaşımla görüşüyormuşum gibi fazladan konuştuğum bir şey yoktu.Heyecan, tüm bedenimi eser almışken onunla konuşabilmek oldukça zordu."Sadece...Ah bilmiyorum.Sadece lanet olası bir heyecan işte." başını anlayışlı bir ifadeyle salladığında,yeşil eski bir arabanın önünde durmamızla bunu Jess' in arabası olduğunu anladım.Saçı yeşildi, arabası yeşildi,tanrım burnundaki halka piercing bile yeşildi!
"Sanırım, senin bu yeşil sevdanı asla çözemeyeceğim."dedim yarı şakayla karışık yarı ciddi bir ifadeyle."Çözemeyeceksin."dedi başını öne eğip, duyamayacağımı sandığı bir mırıltıyla.Ardından ne olduğunu anlamama izin vermeden valizimi elimden alıp, arabasının ne zaman açtığını anlamadığım bagajına koydu.Mavi olan saçlarıma gönderme yaparak"Yeşille mavi pekte uyumlu değil mi?"dedi, göz kırpıp hurda ve lüks kelimelerinin ortasında kalan arabanın şoför koltuğuna yerleşirken.Ben yerimde kalakalmış ne dediğini anlamaya çalışırken,"Gece burada mı kalmak istiyorsun?"dedi, alaylı bir ses tonuyla.Bazı zamanlar bu kadar alaycı olmasından ciddi anlamda nefret ediyor ve sinir oluyordum.Ne olursa olsun bu huyu asla onu terketmiyordu.Eğer biraz daha ayakta dikilmeye devam edersem, beni gerçekten burada bırakabileceği gerçeği yüzüme çarptığında koşarak arabanın ön koltuğuna bindim.
An itibariyle ne kadar süre kalacağımı bilmediğim, Jess' in evindeydim.Salon loş ışıkları ve yüksek siyah tabureleriyle adeta bir barı andırıyordu.Gerçekten güzel bir zevki vardı.Gözlerim siyah duvardaki, kırmızı tonlarının hakim olduğu tabloyu incilerken oturduğum yerde hafif bir sarsıntı oluşmasıyla Jess' in yanıma oturduğunu anladım.Gözlerim ağır ağır ona kayarken,uykunun aniden üzerime çöktüğünü hissettim."Yorgun gibisin.Uyuyabilirsin istersen, ama tek yatak var yani..İkimizden biri yerde yatamaz o yüzden senin için bir sorun olmayacaksa beraber uyuruz diye düşündüm."dedi,yüzünü tuhaf bir ifade sararken parmaklarıyla oynamaya başladı.İşte, yine.Yine vücudumu anlamsız bir heyecan sarmıştı,sadece tekli bir yatağa nasıl sığacağımızı düşünüyordum.Gerçi yerde yatmaktansa onunla sıkış tepiş yatardım daha iyi.Diğer yandan, onun yerde yatmasına dayanamazdım.Onu kendi yatağından edecek değildim ya."Bana uyar."dediğimde sadece 2 saniyelik gözlerinden adlandıramadığım bir duygu dalgası geçti.Bunun ardından bakışları eski haline geri döndü.Duvara bakıyormuşçasına boş olan bakışları.Bunun bana özel bir tepki olmadığını biliyordum.Fotoğraflarda da sürekli öyleydi.Yine de kendimi bir hiçmiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordum.Aniden elimden tutup beni ayağa kaldırdı ve yatak odası olarak tahmin ettiğim odaya sürükledi.Elim cayır cayır yanmaya başlamıştı.Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım.Odanın tam ortasında elimi bıraktığında titrek bir nefes verdim."Bu yatakta uyuyacağız.Uyumadan önce pijamalarını giymek istersin diye düşündüm."dedi,son cümle nefeslerimin kesikleşmesini sağlamıştı.Vücudumdaki tüm kan yanağımda birikmeye başlarken görmemesi için valizden pijamalarımı çıkarmak bahanesiyle arkamı döndüm ve kapının arkasındaki valizi yere yatay şekilde indirip fermuarını açtım.Üstünde sarı tavşanların bulunduğu kısa kollu bir kıyafet ve şorttan oluşan pijama takımımı çıkardığımda arkamda kendisini gülmemek için tuttuğunu hissedebiliyordum.Ve en sonunda bir kıkırtı ağzından kaçtığında elimdeki pijamalarla ona doğru dönüp gözlerimi kıstım."Ne yani, seksi bir gecelik falan mı getirmemi bekliyordun?"dedim, ciddi halimi korurken.Alt dudağını dişleyerek,"Öyle daha güzel olabilirdi."dedi, yine tüm kan yanaklarıma toplanırken sadece gözlerimi devirip önüme dönmekle yetindim.Onun gözleri önünde giyinmek her ne kadar beni utandırsa da hemcinsim ve arkadaşım olduğu için bir şey diyemezdim.Giyindikten bir süre sonra da gözlerimi ondan kaçırmakta kararlı gibiydim.Şortumu da giydiğimde,"Tamam, uyuyabiliriz."dedim, ona dönüp.O sırada yatağı açmış, yorganın altına girmekle meşguldü.Tereddüt etmeden yanına yattığımda gerçekten kalbim gereğinden çok daha fazla atıyordu.Yüzlerimiz birbirimize dönükken, nefeslerimizde birbirine karışmıştı.Sağ eli tişörtümün açık bıraktığı belimde parmaklarıyla daireler çizmeye başladığında titrek bir nefes verdim.Kahkaha atmamak için kendimi zar zor tutuyordum.Elimle elini tutarak durdurdum."Yapma şunu, gıdıklanıyorum."kendimi tutma çabalarım başarısız olmuş,çoktan gülmeye başlamıştım."Öyle mi?"dedi, o da gülerken.Onu uyarmama rağmen üzerime gideceğini bildiğim için, birden iki elininde belimde gezinmesine şaşırmadım.O kadar gıdıklanıyordum ki artık yerimde kıvranır hale gelmiştim.Kahkahalarım tüm evi inletirken,korktuğum başıma geldi.Yataktan düştüm.Daha da klişe bir şey vardı.Jessica Miller da üstüme düşmüştü.Her taraf karanlık olduğundan yüzünün ne kadar uzak veya yakın olduğunu seçemiyordum, sadece alıp verdiği nefesler sanki her yerimdeymiş gibi hissediyordum.Konuşmaya kalktığım anda, dudaklarımızın birbirine sürteceği tabiki düşünebileceğim en son şey olurdu.Ama cidden de bu olmuştu.İkimizinde karnı hızla kalkıp inerken şok geçirmiş gibiydim.Asıl garip olan şey de bunun hoşuma gitmiş olmasıydı.Hatta, bir daha yapmamak için kendimi zor tutuyorum bile diyebilirdim.
Arkadaşlar birbirine dokunabilir, Alice.
Evet bu düşünce tamamen saçma gelebilirdi, ama sonuçta yıllardır arkadaştık.Bir şey olmazdı.Bir kere dudaklarımız birbirine değmişse bir daha değebilirdi.
O benden daha önce davranıp ince dudaklarını dudaklarıma bastırdığında vücuduma bir şok dalgası yayılmıştı.Hareket etmeyi unutmuş gibiydim, ki en sonunda ona karşılık vermeyi becerebilmiştim.Dudaklarının tadı da tıpkı kokusu kadar baş döndürücüydü ve ben her an bayılacakmışım gibi hissediyordum.Alt dudağımı dişlediğinde kendimi inlemekten alıkoyamamıştım.Bir yandan istek bir yandan da utanç içinde kıvranırken buldum kendimi.Elleri kalçama gittiğinde gerçekten öleceğimi hissettim.Her bir dokunuşunda daha da çıldırıyor, olabildiğince en ileriye gitmesini istiyordum.Öpüşmemiz daha da sertleşirken, nefes alamaz hale geldiğimde dudaklarımı ondan ayırmak mecburiyetinde kaldım.Nefesimiz birbirine çarparken gözleri gözlerimde bir süre takılı kaldı ve ardından tekrar dudaklarıma kaydı.Tanrım!Onu bu kadar öpmek istiyor olmam cidden normal miydi?Elleri saçlarımla oynarken köprücük kemiğimin tam üstüne bir öpücük kondurdu.
"Sen de en sevdiğim özellik ne biliyor musun Alice Cooper?Arkadaşız.Ama diğer tüm arkadaşların yapamadığı her şeyi yapabiliyoruz."dedi, seslice yutkundum.Ve sanki hiçbir şey olmamış gibi,"Neyi?"diye sordum.Alaycı gülüşü tekrar yüzüne yansırken,dudaklarını dudaklarıma sürttü,"Bunu,"ellerini göğüslerimde gezdirdi."Bunu,"elleri iç çamaşırından içeri girdiğinde çıldıracak gibiydim."Ve bunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friends // gxg
Romance"sadece arkadaşız.asla bundan fazlası olmayacağız.söz."dedi jessica miller,dişleriyle karşısındaki kızın boynunda büyük morluklar bırakırken. ancak, bütün sözler tutulacak diye bir kural yoktu.