EUN SUN
Bu kadar aptal erkeğin arasında tek kız olmak sinir bozucu. Suratıma doğru hırlayan kurt formundaki Jimin'e bağırarak konuştum. Üstümden itmeye çalıştım,
"Git, Jungkook'a salyalarını akıt. Seninle antreman yapmayacağım."
Hırlayarak yüzümü yaladı. Sinirle üstümden ittim.
" Beni duymadın galiba!"
Altından kaçarak üstümü silkeledim. Daha kolay dönüşebilmek için feramonlarımın artmasını sağladım. Ortamda ki gerginlikten dolayı geriye adımladı ve her zamanki gevşekliğini yaptı.
"Çiftleşme zamanın mı yaklaşıyor senin? Şakadan da anlamıyorsun." O gevşek gülümsemenin sonlanmasını sağlayacak o kelimeleri üstüne basarak söyledim.
"Bana şaka yapma yerden bitme!" Yüzündeki o ifadesi içimi rahatlatmıştı. Diyeceği bir ton lafı dinlememek için hızlıca oradan tüymek istiyordum. Onun beni bulamayacağı, bulsa da başka birine sarabileceği bir yere gitmeyi kafamda kuruyordum. Tozu dumana kata kata yanıma koştu, elini omzuma koydu.
"Çok güzel olduğunu önceden söylemiş miydim?" Yüz kaslarımı gülmemek, yumuşamamak için kastım.
"Evet, her beni kızdırdıktan sonra ve bir şey isteyeceğin zamanlarda." kollarımı sırt ve karın kaslarına sardım.
"Bazen göbeğini özlüyorum Jimin ,onu yastık gibi kullanmayı." Yüzünde eski anılarımızı özlediği zaman oluşan ifade belirdi.
"Jungkook bu dediklerimi duymasın." Jungkook'un arkamızda olduğunu hissettiğim için onu kesin sinir edecek şeyi yapmıştım. Jimin'in bellini iki üç kere dürttüm fark etmesini sağlamak amacıyla. Aynı an da kahkaha attığımız da bana ayak uyduracağını anlamıştım.
"Kesinle ona bu konudan bahsetmeyeceğim." Bize yaklaştığın da verdiği o yoğun havayı iliklerimize kadar hissettik.
"Neyden bana bahsetmeyeceksiniz yine?" Jimin yine, Jungkook kabul etmese de, onu yumuşatan yüz ifadesini takınarak, arakasına döndü. Omzumdaki ağırlığın gitmesi le omuzlarımı oynattım.
" Hiçbir şey sevgilim" aeygo dolu sesi kulaklarım kaldırmamıştı. Gergin olan dudakların yerini çatılan kaşlar almıştı, Jungkook'un yüzünde.
"Bugün gelmedin koşuya Jimin." Sesindeki tondan pek bir şey anlaşılmıyordu. Kızgın değil ama onu kınıyor gibiydi.
Yeni aklına gelen olay yüzünden yüzünde şaşırmış bir yüz ifadesi oluşmuştu. Kısık bir sesle soru sordu.
"O bugün müydü? Ben, bilmiyordum..." Jungkook uzun süredir Jimin' in saçlarını geriye taramamıştı parmakları ile. Boylarını eşitlemek için biraz eğildi.
"Konudan, haberlerden sana bahsetmek için geldim." İkilinin yavaş ve düşünceli adımlarla uzaklaştım. sevdiğini uzun süre önce anlamıştım. Ama o küçük aptal bunu fark edemeyecek kadar gözü kör olmuştu. Jimin uzaklara daldığında Jungkook' u değil başka birini düşündüğü belliydi. Kim yanındaki kişiyi özlermiş gibi uzaklara bakarak düşünür ki? Jimin'i bu kadar etkileyen, Jungkook'u görmesini engelleyen kişiyi bulacağım. Sonra kendi aşk hayatım geldi aklıma, elimi havada salladım. Fazla önemli değildi benim için, pek bir heyecanı yoktu. Ellerimi birbirine sürdüm ve araştırmaya başlayacağım ilk yere gittim.
* **
Ormanın bu bölümüne pek gelmediğim için, etrafı izleyerek ilerledim. Jimin'i o gün takip ettiğim de pek etrafa bakınamamıştım. Havadaki silinmek üzere olan vampir kokusunu almamla kaşlarım yukarı kalkmıştı. Vampirlerin bölgesine uzak olduğum halde bu kokunun havada asılı kalmış olması, yakın zamanda buralarda oldukları anlamına gelir. Derin bir nefes daha çektim ciğerlerime doldurdum desem daha doğru tabir olurdu. Tek tip koku alıyordum. Peki, bu bir tesadüften daha fazlası olmaması için Tanrı ya dua ettim. Jimin aklı başında biri değildi ama deli olmadığı anlayacak kadar beraber yaşamıştık. Jimin umarım yakın zamanda aklını başına alırsın. Düşündükçe yerli yerine oturmayan şeyler kafamda daha büyük karışıklıklar oluşturuyordu. Kara delik gibi olmuştu bu olay ve kafamda diğer düşünceleri yutuyordu. Jimin ile bu konuda konuşmalı mıyım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FULLMOON
FanfictionKonsey toplanmıştı, herkes kendi yerlerine oturdu. kralımız her zamanki yeri olan başa en son oturdu. konu bir kaç yüzyıldır aranan melezdi. *** " O kızdan hoşlanmıyorum ben!" *** Onsuz olamayacağımı beni terk ettiğinde anlamıştım. Kıymetli şeyle...