DÖNÜŞÜM

72 1 0
                                    

Lise çağlarında sarı saçlı , mavi gözlü 1.70 boylarında genç bir oğlandı... Elleri tozlanmış masasının üzerinde birbirine kavuşmuş , mavi gözleriyse karanlıkları aydınlatan ayın ışığına dalmış geleceği hakkında planlar yapıyordu belki de.. O, hayalleri uçsuz bucaksız olan kendi fakir ama iç dünyasında zenginlikler taşıyan parlayan bir yıldız gibiydi. Yarına uyandığında yeni bir okulu , yeni arkadaşları ve yeni bir dünyası olacaktı. Heyecanın yanı sıra onun hissettiği en derin duygu korkuydu. Çünkü o fakir biriydi. Gideceği okulu ise burslu kazanmıştı. Çok zor olsa da bu bilim sanat okulunda okumayı kafaya koymuştu. Yine de endişeliydi belki de olacakları seziyordu bir nevi..

Sabahın erken saatlerinde kalkıp saçlarını bahçedeki tulumba çeşmesinde yıkadı. Kırık aynasında kendine bakıp heyecanla okulun yolunu tuttu. Giyecek üniforması olmasa da bunu umursamadan içine sığmayan mutluluğuyla yola koyuldu. Okul evinin 3 kilometre uzağındaydı. Bu yüzden yürüyerek gidebilecek olması onu daha da mutlu ediyordu.

Bitkin bir şekilde okula vardı. Gözleri yuvalarından fırlarcasına okulu baştan aşağı süzdü. Tarif edilemez duygular içine girmişti. Bu okula girebilmek için çok çalışsa da bunu başarabileceğini hiç hayal etmezdi. Besmele çekerek içeriye girdi. Şık giyimli insanlar , ellerinde lüks telefonlar , hepsinde son model arabalar... Tüm bunlar ona kendini kötü hissettirse de umursamadan sınıfının yolunu tuttu. Bilim sanat okulunda ülkenin en başarılı öğretmenleri görev alıyor ve her yıl bu okuldan genç bilim adamları yetişiyordu. Bu genç adamın hayali de ülkenin genç bilim adamlarından biri olmaktı. Tüm bu hayalleri gerçekleştirmenin kolay olmadığını bilmese de yılmadan devam edeceğine kendi kendine söz verdi. Bunu hem kendi hem de annesi için yapacaktı. Yıllar önce onları terk eden babası yüzünden çok zor durumda olduklarından annesini bu hayattan kurtaracak bir projeye imza etmek istiyordu.

Sınıfın önüne geldiğinde kapı hafif aralıktı. O aralıktan sınıfa bakmaya başladı. İçeride herkes kendi sırasında oturuyor bir şeylerle meşgul oluyordu. Hepsi de üniformalarını giymişti. Biraz çekindi ama yine de girdi içeriye. Bir anda tüm gözler üzerine çevrildi. Kimi şaşkın kimi ise alaycı tavırlarla süzdüler onu. Yavaş yavaş başını öne eğerek boş sıraya doğru ilerledi. Tam o sırada arkadan bir silgi geldi başına. Hemen başını kaldırıp etrafına baktı ama gördüğü şey ona alaycı ve incitici bir şekilde gülen sınıf arkadaşlarıydı. Hiç bir şey diyemeden oturdu sırasına. Sınıfta sıralar tek kişilikti o yüzden sıra arkadaşı bile edinemeyecekti. İlk gün olduğu için ön yargılı olduklarını düşündü ve bu olayı unutup selam vermesi gerektiğini düşündü. Tam yan sıradakine seslenecekken ;

- Ya arkadaş artık kimler kimler bilim adamı oluyor ya!

- Aynen ya bu ne şimdi? Alooo? Sana diyorum baksana!

+ Be Ben mi?

- Evet sen! Nerden geldin sen bu okula? Hem bu ne kılık üniforman yok mu?

+ Şey üniforma henüz alamadım. Ben şu aşağıda bir köy var oradan geldim. 

- Neeee!! Köy mü? Köylü müsün yani? Yuh ya köylüler bile gelebiliyor bu okula kalite sıfır!

Mavi gözleri kıpkırmızı olmuştu. Başını öne eğerek yanağından süzülen yaşları gizlice sildi. İlk kez birileri tarafından bu denli aşağılanmıştı. Yaşadığı köyde kimse kimseye kusurlarını söylemezdi. Bu gördükleri çok farklıydı. Yine de hayali için bunlara katlanmak zorundaydı. Hem doğru ya bu ilk gündü. Onu tanıdıkça seveceklerini düşünerek kendini toparladı. Bu sıra çaprazında oturan bir kızın ona baktığını fark etti. Yine kötü sözler sarf edeceğini düşünerek onu görmezden gelerek önüne döndü. İlk ders öğretmeni içeri girdi. Hemen ayağa kalktı üstünü başını toparlayarak. Ama etrafına baktığında ondan başka kimse ayağa kalkmamıştı. Öğretmen ve sınıf ona şaşkın gözlerle bakıyordu. Utanarak yerine oturmaya hazırlanırken ;

- Bir dur bakalım köylü çocuk. Senin adın ne?

+ Akın efendim.

- Akın yarından itibaren üniformasız gelirsen okula alınmazsın biliyorsun değil mi?

+ Tamam efendim. ( Ne yapacaktı nasıl bulacaktı parayı? Umutsuzca oturdu yerine )

- Ha bu arada ders çıkışı yanıma gel konuşalım.

+ Pe Peki efendim.

İyi de neden? Yoksa yanlış bir şey mi yaptım? Diye düşünmeye başladı. Bu, hafif toplu , güleç yüzlü ve ak saçlı öğretmene kanı kaynasa da korkmaya başlamıştı. Ne için onu ilk günden yanına çağırmıştı ki? Bunun anlamı neydi ?

Ders bittiğinde öğretmenler odasına doğru korkak adımlarla ilerledi. Tam kapısını çalacakken öğretmeni omzuna dokundu :

- Geldin mi? Hadi içeri girelim gel

Ürkek bir şekilde içeriye girdi. 

- Gel bakalım Akın. Sınıfta beni ayağa kalkarak karşılaman çok hoşuma gitti. Bu okulda bunu görmek pek mümkün olmuyor. 

+ Geldiğim yerde bu yapmamız gereken bir şey öğretmenim. Ama eğer yapmaman gerekiyorsa bundan sonra dikakt ederim.

- Hayır hayır onu demek istemedim. Bu davranışın en doğru olanı. Fakat bu okulda bunu pek görmediğimizden şaşırdım. Sana bir şey sormak istiyorum?

Tabi ki sorun.

- Burada önceden okulu terk etmiş olan bir öğrencinin üniforması var. Eğer kabul edersen bunu sana vermek istiyorum. Elbette ki sen kendin de alabilirsin ama burada öylece durup çürüyeceğine sen kullan olur mu?

Bir an afallamıştı. Aslında çok sevinse de gurur da yapıyordu. Yine de bunu kabul etmesi gerektiğini düşündü. Çünkü bu kadar parayı yarına kadar bulamazdı. Mavi gözlerini önüne eğerek :

+ Ta Tamam efendim. Bunu itinayla kullanıp okul bitince size geri vereceğim.

- Tamam o zaman anlaştık. Hadi bakalım yarın seni bu üniformalarla göreceğim tamam mı?

+ Tamam efendim.

Gün kötü başlasa da iyi sonuçlanmıştı. O kadar da kötü olmayacaktı belki de? Daha da güzelleşecekti her şey? Uniformasına sıkı sıkı sarılıp evinin yolunu tuttu. 

DÖNÜŞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin