***bölümler kısa mı oluyor bilmiyorum? elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum. bu bölüme kadar macera ya da bir olay yoktu. ama şimdi olaylar yavaş yavaş başlıyor. kafanızın karışmaması için ilk bölümleri biraz açıklama gibi yazdım. umarım sıkıcı olmamıştır. okuyanlara çok ama çok teşekkür ediyorum. her gün bir kişi bile arttığında ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. tekrar çok teşekkür ederim. :))
Martin Cooper yeteneği çok büyük bir fiziksel güç: istese bir arabayı hafaya kadırıp fırlatabilir. bu vücudendan kaynaklanan bişey değil yani ne kaslı bir çocuk ne de yapılı bir bedene sahip. yeteneği onunla dalga geçildiği zaman ortaya çıkar ve çok kızdığında.
Jenna, Pazartesi sabahı 209 numaralı sınıfta dolanıp dururken birkaç ayın nasıl bir farklılık yarattığını düşündü. Bu sınıfa girdiği ilk günü ve ne kadar kızgın, üzgün bir o kadar da korkmuş olduğunu hatırladı. Uyuşturucu bulundurmadan tutuklanmasının ardından buraya gönderilmek üzere serbest bırakılmıştı. Uyum Evi... Gençler için gerçekten bir hapishaneye verilebilecek bir isimdi. Evinden alınıp hırsızlarla, çete başlarıyla, bağımlılarla üç ay gibi bir zaman geçirmeye zorlanmıştı ve tek gerçek suçu böyle insanlarla birlikte olmakken....
Evi de öyle harika bir yer değildi. Annesi çok nadir evde oluyordu ve o zamanlar da genelde sarhoştu. Sosyal yardım çekleri, içki alemlerine ve kim bilir başka nelere harcanıyordu. Jenna, çok gece aç yattığını hatırlıyordu.
Bu nedenle Uyum Evi'nden serbest bırakılması, ona çok büyük bir rahatlama sağlamadı. İki yıldır annesiyle yaşadığı düşük gelirliler için konut geliştirme yeri olan Brooksode Kuleleri'ne geri gitti. Annesi hala içiyor ve hala partilere gidiyordu. Daire de hayatı da karmakarışık ve sosyal hizmet görevlilerinden bunu saklaması gerekiyordu, yoksa koruyucu aile yanına verilirdi.
Yargıcın emriyle Jenna, bu okula yani Meadowbrook'a gönderilmişti ve bu sanki yeteri kadar kötü değilmiş gibi, bir de bunun üstüne üstlük her hafta okul danışmanına rapor vermek zorundaydı. Fakat danışman Bay Gonzalez, öyle kötü bir adam sayılmazdı. Jenna'nın akıl okuma yeteneğini elbette bilmiyordu; ama onda bir şeyler olduğunda şüphelenmiş olmalı ki görmesi için Madam'a gönderdi. Jenna, bu duruma çok kızdı çünkü yeniden 'sorun' olarak damgalanmıştı ve başka sorunlu öğrencilele 'özel' bir sınıfa katılması gerekti.
O yüzden bu sınıfa ilk geldiğinde olabildiğince kötü bir ruh halindeydi. Sözde 'Seçilmişler Sınıfı', berbat hayatını daha da içinden çıkılmaz hale sokabilirdi.
Fakat bir şeyler değişmeye başladı. Hayatının şekli değişiyordu, annesi rehabilitasyon programına katıldı ve bir aydan fazla bir süredir ayık haldeydi. Hatta bir iş bile bulmuştu.
Evi de daha iyi bir durumdaydı. Brookside Kulelerde oturanlar, uzun süreli bir kalkınma talep ediyor ve yerel yönetim de buna gerçekten karşılık veriyordu.
Seçilmişler Sınıfı, Jenna'nın beklediği gibi bir yer çıkmadı. Sınıf arkadaşları, genel anlamda 'sorunlu' değildi. Onların da yetenekleri vardı. Kendi halinde ve huysuz biri olarak kalmaya çalışmasına rağmen buraya uygun olduğunu, hatta arkadaş edinmeye başladığının farkına vardı. Hislerini göstermek ya da herhangi birini kabullenmek Jenna'nın doğasında yoktu fakat içinde, en derinlerde mutluluğa yakın olduğunu biliyordu.
Sınıf arkadaşlarının hepsiyle çok iyi olduğu söylenemezdı. Pencerenin kenarında öylesine oturan Martin Cooper'a baktı. Gözlerinde bir korkuyla Jenna'ya bakıyordu.
''Aklımı okumasan iyi edersin,'' dedi suçlayıcı bir ses tonuyla.
Jenna, hayır anlamında başını salladı. Şu küçük pısırık, Jenna'yı nasıl engelleyeceğini bulamazdı, her zaman sindirilmiş, eleştirilen biriydi. İlk memnuniyeti, yeteneği ortaya çıktığı zamanlarda onunla dalga geçilmesiyle açığa çıktı. İnanılmaz bir fiziksel gücü vardı ve bu da onun bir şeylere ciddi anlamda zarar vermesini mümkün kılıyordu.