Bölüm Bir

1.3K 24 9
                                    

 ''Tracey!''

Annesinin sesi öyle yüksekti ki mutfaktan bile bir hayli net duyulmuştu. Tracey, elinde bir kitapla oturma odasındaki kanepeye kıvrılmış halde, ''Efendim?'' dedi.

''Tracey! Çantamı gördün mü?''

Elindeki kitaptan gözlerini çekip etrafa şöyle bir bakındıktan sonra, ''Sehpanın altında,'' dedi.

''Tracey!'' Annesinin sesi, oldukça sinirli çıkmıştı. ''Tracey, bana cevap ver!''

Tracey, kaşlarını çattı. Annesinin işitme sorunu mu vardı? Bu kez daha yüksek sesle tam bağırmak üzereydi ki ön kapı açıldı ve babası içeri girdi, ama Tracey'e hiç selam dahi vermeden öylece yanından geçip gitti. İşte o anda anladı ki yaklaşık bir buçuk saattir görünmez haldeydi.

Bunun neden ve nasıl olduğunu anlayabilmeyi çok isterdi. Aslında o kadar basitti. Değersizlik hissi ve ilgi eksikliğiyle geçen yıllar, düzenli olarak görünmez olmasına neden olmuştu. Kendini artık bu şekilde hissetmese de o dönemlerde nasıl bir ruh halinde olduğunu anımsayarak ara sıra görünmez olabiliyordu. Çok güvenilir bir süreç değildi elbette, ama yeteneğini kontrol etme konusunda gittikçe çok daha iyi oluyordu. Fakat arada bir kendiliğinden oluveriyordu, nedeninden de pek emin değildi. Belki de bu kez okuduğu kitap, Jane Eyre, buna neden olmuştu. Kitaptaki karakter Jane, kötü bir yatılı okula gönderilmişti ve kendini çok yanlız hissediyordu. Belki de Tracey, sadece bu karaktere üzülüyordu...

Babası mutfağa geçmişti ve ailesinin konuşmasını duyabiliyordu.

''Çantamı gördün mü?'' diye sordu annesi.

''Hayır, kayıp mı ettin?''

''Bilmiyorum. Aslında kaybettiğimi pek sanmam. Bu sabah elimdeydi. Fakat evin her tarafına baktım! Yedizler yüzme dersinde ve on dakika içinde onları almam lazım ve ben, çantamı bulamıyorum!''

Tracey, evin neden bu kadar sessiz olduğunu anlamaya epey bir kafa patlattı. Küçük kız kardeşleri yani 'Devon Yedilisi' olarak bilinen birbirinin aynısı olan yedizler, evde yoktu.

''Ben şimdi ne yapacağım?'' diye bağırdı annesi. Sinir krizi geçirmek üzereydi ve bu durum Tracey'nin gerçekten paniklemesine neden oldu. Bayan Devon'un kolaylıkla aşırı heycanlanma eğilimi vardı.

Hiç istemeden de olsa Tracey, kitabı bıraktı. Kendi kendine, ''geri gel'', dedi. Ama elbettek ki bu kadar kolay değildi. Kendiyle ilgili iyi hislere odaklanmayı denedi. İnsanlar benimle ilgileniyor, ailem beni önemsiyor ve bir sürü arkadaşım var. Yine olmadı, hala görünmezdi. Yeteneği üzerinde daha fazla kontrol sağlamak ve daha yoğun bir biçimde nasıl konsantre olacağını öğrenmek için gerçekten ama gerçekten çok çalışması gerekiyordu. Fakat bu esnada annesinin çantasına ihtiyacı vardı.

Tracey, ayağa kalktı ve sehpanın altındaki çantayı çıkartıp salına salına mutfağa gitti. Annesi hala bağıra bağıra konuşuyordu. 

''Anahtarım çantada! Araba anahtarları olmadan kızları nasıl alabilirim?''

Bay Devon, ''Benim arabayı al,'' dedi.

''Ama ehliyetim de çantamda! Ehliyetim olmadan araba kullanamam ki!''

Traceyö annesinin önüne geçip çantayı boşkukta sallandırdı. Annesi, gözlerini hiç kırpmadı bile.

''Nerede bıraktım bunu?'' diye söylendi.

Tracey'in hiç aklına gelmedi. Eğer kendisi görünmezse ve çanta da onun ellerindeyse o zaman çanta da görünmez olacaktı. Çantayı tezgahın üzerine bıraktı.

''Çantan bu değil mi:'' diye sordu babası.

Bayan devon döndü ve nefesini tutarak ''İki saniye önce orada değildi!'' Sonra birden avazı çıktığı kadar bağırdı. İşte o anda Tracey, yeniden görünebilir olduğunu farketti.

Ailesinin önünde aniden ilk belirmesi değildi ve ailesi, sözde 'yeteneğini' biliyordu ama annesi, buna bir türlü alışamamıştı.

SEÇİLMİŞ ''GÖRÜNMEYEN''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin