Juri: İşte geldik. Buraya bütün okul davetli. Çok heyecanlıyım! Sen de öyle misin Sora?
Hayır! Hiç ama hiç heyecanlı değildim. Buraya bizim dışımızda herkes davet edilmişti. Juri ise zorla getirmişti beni. Anneme bizi de davet ettiklerini söylemişti. Bazen cidden annem ve Juri'nin arasından çekilmek istiyordum. Benden bile daha iyi anlaşıyordu onunla.
Evin önünde dikilmiş içeriye girip çıkanları, bazen de "Hey bunlar yeniler!" diye bizi işaret edip dalga geçenleri izliyorduk. Evet biz yenilerdik. Okula transfer edildik ve birbirimizle "Transferler" olarak arkadaş olduk. Bunu ortak bir nokta sayarak. Juri bunların hiçbirini umursamıyordu. Sanki hayatında hiç utanma duygusunu tatmamıştı. Her şeye gülümsüyordu.
Sora: Bak, bu hiç de güzel bir fikir değil. Yol yakınken geri dönelim. Hem biz davet bile edilmedik.
Juri: Saçmalama kızım ya! Öğretmenler bile davetli bu partiye. Bizi davet etmeyi unuttular sadece. Davetli listesinin başında yer aldığımıza eminim. Hadi gel de içeri girelim.
İstemeye istemeye kolumdan tuttu ve kapıya doğru ilerledi. Ben de arkasından gidiyordum. Tam içeri girecekken kapıdaki korumaların önümüzü kesmesiyle olduğumuz yerde kaldık.
Koruma: Durun bakalım hanımlar. Davetiyenizi alalım.
Tek yaptığım saf saf korumalara bakmaktı. Kolumla Juri'yi dürtüp bir şey demesini bekledim. Sahte bir gülüş atarak ellerini ondan kat kat uzun olan korumanın yakasına götürüp düzeltti.
Juri: Şey, aslında bizim davetiyemiz yok.
Koruma: O zaman isminizi söyleyin davetli listesine bakalım. Orada da isminiz yoksa, buradan yaylanırsınız bücürler.
Juri: Ah tabiki. Ben Han Juri.
Koruma listeye bakarken Juri ile ben bekliyorduk. Bu işin sonu kesinlikle hüsranla bitecekti.
Koruma: Küçük hanım, burada ismin yok.
Cümlesini bitirir bitirmez Juri'nin ağzı açılmıştı.
Juri: Ah o zaman arkadaşımın ismine bakın. Eminim onun ismi vardır. Jeon Sora.
Utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. İkimizin de ismi orada yoktu. Bunu en az benim kadar biliyordu o da ama zorlamaya bayılıyordu her zamanki gibi.
Bir süre listeye baktıktan sonra tekrar konuştu.
Koruma: Hayır küçük hanım, arkadaşınızın ismi de yok. Şimdi ya kendiniz sakince gidin ya da biz sizi gönderelim.
Gitmek istiyordum merdivenlere döndüm ve bir basamak indim. Juri de dönmüştü. Kulağıma eğilip fısıldadı.
Juri: Harika bir planım var. Bana ayak uydur yeter.
Cümlesini bitirir bitirmez merdivenlerden düşmesi bir oldu. Olduğum yerde şoka girmiş bekliyordum. Neyse ki merdivenler 3 ya da 4 basamaktı. Buna rağmen yerde acıyla bağırıyordu. Arkamdaki korumalar endişeyle ona doğru eğildiler. Kafasıyla içeriyi işaret etti. Ne dediğini anlamamıştım bu yüzden kafamı iki yana salladım.
Juri: İçeri koş seni aptal!
Bağırmasıyla korumaların yüzleri bana dönmüştü. Ah canım arkadaşım. Beni de düşünürmüş. Ne hoş!
Adımlarımı hızlandırıp içeri doğru koştum. Korumaların arkamdan koştuklarını duyabiliyordum. O koridordan diğer koridora koşa koşa nefesim ciğerlerimi çürütmüştü bile. Kalabalık ve gürültüden kendi düşüncelerimi bile duyamıyordum. Sonunda uzakta boş bir koridor görünce oraya doğru koşup kapıyı kapattım daha sonra da kilitledim. Rahatlamıştım ama aslında bu güzel bir fikir değildi. Etrafa bir göz gezdirdim. Yanımda duran adamın bana olan bakışlarını dibine kadar hissedebiliyordum.