1-Dokunulmaz

227 16 14
                                    


Sürekli aynı cümle, 'Prensesler ava çıkmaz!'.

Tamamen saçmalık! Hele ki şu an okumu tavşanın gözünden çıkardığımı düşünürsek. Herkesin hobileri olmalı değil mi? Benim de en favorisi bu.

Piyano çalmak, resim yapmak katlanılabilir aktiviteler ama kimse benden nakış derslerini sevmemi beklememeli! Hele ki at üzerinde süzülmek, kılıç talimi yapmak varken...

Bazen bir prenses olmaktan nefret ediyorum. Asla ablam gibi olamadım. O kusursuz. Bense...

Bilemiyorum. Belki de annem olmadığı için bu kadar kural tanımazımdır. Öyle ya beni doğururken ölmesi kalbimin hiç bilmediğim bir köşesini sürekli yakıyor. Babam? Dünyanın en merhametli kralı olsa gerek. Ebeveyn olarak da üstüne tanımam.

Ablamsa fazlasıyla mükemmellik delisi. Beni hor görmek gibi kötü bir huyu ve iflah olmaz kibri olmasa iyi biri denilebilir. O büyük bir krallığın ihtişamlı kraliçesi, yakışıklı genç bir kralın karısı olmak istiyor.

Bense özgürlük istiyorum! Buralardan kaçıp gitmek ve tüm bu kurallardan kurtulmak... Kimsenin beni bilmediği, tanımadığı bir diyarda yaşamak.

"Arankar'ların gelmesine az kaldı ve sen burada tavşan mı avlıyorsun!?" Richard benim en yakın dostum. O çaylak bir muhafızken tanışmıştık. Hususi hizmetime almamdan yaklaşık bir yıl sonra anca bana sen diye hitap edebilmeye alışmıştı. Gereksiz resmiyetlerden hoşlanmadığıma dikkat çekerim.

"Aslında hedefimde geyik vardı."

Arankar'lar... Savaşta yenildik ve ordularının neredeyse yarısıyla birlikte başkentimize, sarayımıza geliyorlar. Eğer şartlarını kabul etmezsek hepimizi kılıçtan geçirecekler. Belki de daha kötüsü. Sözde bu bir misafirlik tabi arkalarında ki ordu sayılmazsa!

"Hazırlanman gerekmiyor mu?" evet elbette. Saçma sapan bir elbise giymeli ve saçlarımı falan yaptırmalıyım.

"Gerekiyor." Tavşanı ona fırlatıp gülümsedim.

"Ama hazırlanmayacaksın?" Hah! Karşılamaya dahi gitmeyeceğim.

"Ülkemizi resmen işgal ediyor ve buraya ordularıyla birlikte geliyorlar. Ne yani bir de çıkıp reverans mı yapacağım!" üniformasının izin verdiğince omuzlarını silkti. Bana kalırsa savaşmaya devam etmeliydik ama ordumuzun durumu da ortadaydı. Onları yenemezdik. Onları kimse yenemezdi.

"Kara prensi merak ettiğini sanıyordum." Gözlerimi kaçırdım. O da bilmiyordu. Bir büyü dokunulmazı olduğum gerçeğini yalnızca ben ve babam biliyorduk. Ve açıkçası bir başkasının bilmesi benim sonum olabilirdi.

"Ediyorum." Hakkında çok şey duymuştum. Silahlarda ve dövüşte ki ustalığını geçtim. Acımasızlığıyla nam salmıştı. İnsanın böyle korkunç bir laneti olunca bir parça kalbide karanlığa gömülüyordur belki.

"Dokunduğu canlı her şeyi öldürdüğü doğru mu sence?" tek bir dokunuş... Var olan tüm yaşam enerjisini çeken bir dokunuş. Açıkçası üzücü. Ailesiyle asla yakın olamamış, sarılamamış. Annesi bebekken onu kollarına dahi alamamış.

Richard'ın sorusuna cevap vermedim. Kalbimi sıkıştıran, beni boğan düşüncelerle uğraşıyordum ve sanki başıma gelecek felaketi damarlarımda hissediyordum.

-----O-----

"Prenses!" ahıra atımı bırakmıştım ve üzerimde kan ve pisliğe aldırmadan koridorlarda geziyordum ve emin olun son beklediğim şey bana doğru gelen muhafızlardı.

"Bizimle geleceksiniz efendim." Kaşlarımı havaya kaldırdım. Neler oluyor diye sormalı mıyım emin değilim. Zira toplam da dört kişi olan muhafızların ikisi bizden ikisi de üniformalara bakılırsa Arankar'lardan.

Kara PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin