Merhaba yorumlar ve destekler için teşekkür ederim =) Beni desteklemeye devam edin lütfen =)
Önemli- Bölümler bir kızın bir harrynin ağzından olarak ilerleyecek ;)İç ve dış.
İğneyi yumuşak kumaşın içine ve dışına batırıyordum.
Siyah renkli ip ona yeni bir şekil verirken ellerimin yumuşak hareketi beni büyülüyordu.
Büyükbabam eskiden ellerimi pamuğa benzetirdi ve her zaman bir terzinin ellerine sahip olduğumu söylerdi. Sonra zaten terzi oldum ve bu küçük eyalette kız kardeşim ile küçük bir terzi dükkanı açıp yeni tarz da ve eski tarzda kıyafetler dikmeye başladık.
İlk zamanlar bu işten kesinlikle memnun değildim, bu işin bana hiçbir şey kazandırmadığını söyleyip duruyordum ama sonra eyalette en iyi elbiseleri dikenler birisi olduk. Genç yaşımızın getirdiği hayal gücüyle genç kızlara ve erkeklere güzel elbiseler diktik. Eyaletin dışından bile elbise diktirmek için gelenler oldu. İnsanlar fabrikanın ve robotların çoğaldığı bu zamanda el emeğine yatkın olmaları şaşılacak bir durumdu.
“Violet!” diye seslendi kız kardeşim içeriden. O genelde küçük şeyler dikerdi. “Dört numaralı pantolonun paçaları oldu mu? Sahibi almaya geldi.”
“Dolabın içinde duruyor.”
Kız kardeşim çıktığında dikmeyi bitirdiğim kısa şortu yukarı kaldırdım ve hayranlıkla baktım. Siyah kottan olan bu şort üstümde kesinlikle çok hoş duracaktı! Her zaman başkalarına çalışacak değilim ya.
Dikiş makinesinin başından kalkıp şortumu ütülemek adına ütü masasının önüne geçtim. Ben yeni şortumu ütülerken çok fazla hayal kuruyordum. Onun üstüne hangi gömleğimi giyeceğime çoktan karar vermiştim.
“Violet!” Kardeşim gün içindi yaklaşık elli kere böyle bağırırdı.
“Burada genç bir çocuk var. Pantolonu yırtılmış ve acil dikilmesini istiyor.”
“Ancak yarın alabilir.” Dedim onu temin ederek.
Kız kardeşim Valeria gülmemek içen dudaklarını ısırdı. “Ama küçük bir sorun var, pantolonu üstünde.”
Ona kaşlarımı kaldırırken kendimi içeriye bakmak için zorladım. Her gün normal insanlarla karşılaşmıyorduk.
İçerideki odayla çalışma odasının arasındaki perdeyi yavaşça araladım. Genç bir oğlan sandalye de stresli bir şekilde oturuyordu. Oldukça stresli gözükürken altındaki turuncu pantolonu onu bir çizgi film kahramanına benzetmişti.
“Baksan çok yardıma muhtaç gözüküyor, Violet bu seferlik olsa.” Kız kardeşime döndüm. Yanakları çoktan kızarmıştı ve bu ona yine mi? Dememi sağladı. Omuz silkip dudaklarını büktüğüm da kafamı salladım. İçeriden bir pantolon alıp beklediği yere gittim.
“Ee pantolonunuzu bu seferlik dikeceğim, bunu soyunma kabininde giyebilirsiniz.”
Yeşil irisleri bana bakarken büyüdüğünü fark ettim. Şaşırmış gözüküyordu. Yüzündeki pürüzsüzlük dikkatimi çekti, hiç sakalı yoktu. Belki de eyaletin çalışkan erkeklerindendi. Onu daha önce görmemiştim ama hafızamın bir yerinde onu hatırlayacakmışım gibi oluyordum.
Ayağı kalktı. “Teşekkür ederim.” Dedi.
Kabine bana arkasını dönmeden adımlamaya çalıştığında ona arkamı ben döndüm ve sessizce güldüm.
*
Turuncu pantolonu sonunda turuncu renkli bir iple dikmeye karar verdiğim de genç çocuk sandalyede oturmuş beni izliyordu.
“İyi dikebilecek misin?” Sesi aynı görünüşü gibi güzeldi, sırıttım.
“Bu soruyu bir daha sorarsan bilerek kötü dikebilirim.”
“Bende sana sihir yapabilirim.”
O kaşlarını çatarken kahkaha attım. Sanırım şizofren falandı. Bu vücuda yazık olduğu kesindi.
Bu yüzü bir yerden hatırlıyordum ama nereden olduğun çıkaramamıştım. Gülerken kızgın çehresini izledim. Sonra o çehrenin yumuşamasını.
“Sadece dalga geçiyordum.” Dedi omuz silkerken.
“Tabii ki yoksa şizofren falan değilsin.”
Bir sandalyeye oturduğumda önümde turuncu pantolon vardı. Pantolonun rengi gülmemi sağlarken ona bakmamaya çalışıyordum. Benim verdiğim siyah pantolon biraz küçük gelmişti ve bacaklarını sarıp bileklerinin biraz üstünde bitmişti.
“O iyi olacak mı?” diye sordu ben turuncu ipliği iğneden geçirirken. Sessizce güldüm, hâlbuki tipi konuşmasından daha büyük gösteriyordu. Az kalsın ağlayacağını düşündüm.
Yeşil irisleri büyümüş, beyaz teni parlamıştı. Kıvırcık saçları benim düz saçlarımı nispeten daha kıvrılmış gibiydi. Boyu uzundu ama ince bir yapısı vardı. Turuncu pantolonu onu daha zayıf gösteriyordu.
İğneyi pantolona batırdım.
İç ve dış.
Ona bakmamaya çalıştım, fazla dikkat dağıtıcıydı.
“Sen sihirli misin?” diye sordu aniden.
“Sihirli mi?” Sesim her zamankinden daha hızlı çıkmıştı. Bu çocuk normal değildi.
“Yani… Şey sinirli mi?”
Güldüm.”Hayır.” Ama sen ultra garipsin.
Geri kalan zamanda konuşmadık. Ben onun pantolonunu dikerken o sessizce ve dikkatlice beni izledi. Bu pantolonu çok sevdiğini düşündüm ve daha önce onu ve pantolonu gördüğüme emindim. Burada yaşıyorsa kesinlikle dikkatimi çekmiş olmalıydı. İpi dişlerimin arasına alıp kopardım. İşte olmuştu.
Pantolonu ona uzattığımda hızla aldı ve koştura koştura kabine girdi. Arkasından bir süre başımı iki yana salladım. En azından teşekkür edebilirdi değil mi?
Çıktığında oldukça mutlu gözüküyordu ve ben onun gamzelerini gördüm. Etrafından döndü ve bana pantolonunun arkasına gösterdi, oldukça eğlenceli bir tipe benziyordu.
“Daha önce seni görmüş müydüm?” diye sordum aniden.
Omuz silkti. “Görsen bile hatırlayacağını sanmıyorum.”
Sessizce güldüm.”Nedenmiş o? Kılık mı değiştiriyorsun?”
“Bana inanmayanlar beni hatırlayamaz.”
Onun bu garip bilmiş haline güldüm. Dışarıdan baktığınızda oldukça olgun gözüküyor olabilirdi ama kesinlikle küçük bir çocuktu ve ben artık onun deli olduğuna inanmıştım.
“Sana inanıyorum.”
Bu sefer o güldü ve flört eder bir şekilde önümdeki masaya dayandı ama dayanmasıyla masanın sallanması bir olduğu için korkup geri çekildi.
“Neye inanacağını bile bilmiyorsun?”
“Söyle o zaman.”
Gözlerini devirdi. Onda çocuk olan ve büyük olan tarafı fark ettim. Bu benim kendimi sorgulamamı sağlarken onu tekrar dikkatle inceledim. Kesinlikle deliydi ve ben ona eğlenebilirdim.
“Peki o zaman.” Dedim “Bir işaret bırakalım ve yarın geldiğinde seni hatırlamazsam sen bana onu söyle.”
Omuz silkti. “Peki senle uğraşmak eğlenceli olacak, bana bir kağıt ver.”
İçeriye gidip masamdan bir kağıt ve kalem getirdim. O kağıdın üstüne bir şeyler yazarken bakmamı engelledi. Kağıda yazmayı bitirdiğinde bana uzattı. “Bunu gidip bir yere koy ve sonra yerini bana söyle.”
Aslında bu delinin dediğini yapmak ne kadar mantıklıydı bilmiyordum ama eğleniyordum. Gidip dediğini yaptım ve masamdaki gizle bölmeye koydum. Buraya kimse ulaşamazdı genelde. İçeri döndüğümde onun oturduğunu gördüm.
“Masamdaki gizli bölme.”
Sessizce güldü. Bir şeyler dedi ama duyamadım. Dediğim gibi o tam bir deliydi. “Peki yarın görüşmek üzere Violet. Umarım bu sefer hatırlarsın.” O çıktıktan sonra bir süre dediklerini düşündüm.
Benim için küçük yıldıza basmayı unutmayın! Düşünceleriniz benim için çok önemli :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ormanın Gizemi (HS)
FantasíaOrmanda yürürken etrafımda uçup durması onu bir sineğe benzetmemi sağlıyordu. Ben yürürken onun uçması pek adil değildi. “Peki ormanın gizemi nesin sen?” diye sordum. Bana baktı ve sırıttı. Dişlerinin beyazlığı göz alıcıydı. Yeşil gözleri, beyaz te...