Merdivenlerden gürültülü sayılacak bir şekilde indim ve direkt mutfağa girdim. Annem ve babam kahvaltı yapıyordu.
" Günaydın Eda'cığım." dedi annem her zamanki cıvıldayan sesiyle.
"Daha sabah olmadı ki anne! Çok uykum var, neden bu saatte yola çıkmak zorundayız?" Ben. Klasik Eda Gürsoy. Uyku düşkünü, çabuk sinirlenen, biraz şımarık, evin tek çocuğu, ailenin göz bebeği.
Annem gözlerini devirirken babam
" Sana da günaydın kızım." dedi iğneleyici ses tonuyla. Bu da gayet normaldi tabi... Babam ne de olsa. Her zamanki Selim Gürsoy. Şirketin başı. Başarılı iş adamı. Basındaki güler yüzlü melek.
Ben bunları düşünürken annemin sesi tüm bu cümleleri toz bulutu gibi dağıttı.
"Uykunu alamamışsın anlaşılan canım. Hadi gel, masaya otur. Yarım saat sonra yola çıkıyoruz." Bu da düşünceli anneciğim Zeynep Gürsoy. Başarılı modacı, sosyetenin başında gelen ve ardında da beni sürükleyen isim.
"Olur.." dedim isteksiz bir şekilde. Açıkçası canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Hala rüyanın etkisinden çıkamamıştım ve bu durum iştahımı kaçırmıştı.
" İyi uyudun mu tatlım? Çok gergin görünüyorsun." diye sordu annem. Tam da konuşmak istediğim konu..
"Geç yattım biraz anne. Uykumu alamadım. Ondandır." Evet yalan söyledim.. yine. Bilmediğim bir nedenden dolayı ailemle pek fazla bu konular hakkında konuşamıyorum. Neyse işte.
Annemle babam sohbet ederken ben sessizce tabağımdakileri didikliyordum. Kesinlikle bir şey yiyemeyecektim bu yüzden masadan kalkıp odama gidecektim. Bir de şu baş ağrısı vardı tabi. Annem,
" Eda kahvaltını etmeden yola çıkamayız lütfen buraya gelir misin?" İçimden gözlerimi devirerek,
" Aç değilim anne! Yola çıkarken çağırın. Odamda olacağım." Onlara cevap verme fırsatı tanımadan merdivenlerden çıkıp odama girdim. Elime telefonumu alarak İnstagram'da gezinmeye basladım. Kendi kendime zaman geçiriyordum işte.
Aşağıdan annemin sesi gelene kadar sosyal medyaya dalmıştım.
" Eda hadi! Yola çıkıyoruz."
"Tamam geliyorum!"
Bu yıl da yazlık sezonu bitmişti. Her ne kadar burayı bir sene boyunca çok özleyecek olsam da Ankara'ya dönüyor olmamız beni sevindiriyordu. Daha temmuz ayındaydık ama bu sene erken dönme kararı aldık işte. Son bir kez odama baktıktan sonra kapıyı kapadım ve aşağı indim.
Babam valizleri karavana yüklüyordu. Annem ise karavanın ön koltuğuna oturmuş babamı bekliyordu. Ben de vakit kaybetmeden arabaya bindim ve Ankara'ya doğru yola çıktık. Evimize.