Fıkıh, derin bilgi demektir. Yüzeysel bilgiye fıkıh bilgisi denmez. Fakih de din bilgilerinde derin noktaya ulaşmış insan demektir.
Bu açıdan bakıldığında ‘internet fıkhı’, internet hakkında Müslüman’ın helali ve haramı derinlemesine bilmesi anlamına gelecektir.Eğer imkân olur da bundan otuz sene sonra insanlar uçakla İstanbul’dan Kars’a gidip geldikleri gibi uzayın bir yerine de yolculuk etme fırsatı bulurlar ve isteyip parası da olan herkes bunu yapabilirse hiç tereddüdümüz olmadan diyebiliriz ki o günün âlimlerinin bir ‘uzay fıkhı’ yazmaları da farz hâline gelmiş olur. Çünkü uzay hayatı Müslümanlar’ın günlüğüne girmiş demektir ve âlimlerin de bunun için bir derin bilgi oluşturmaları zorunludur.
Çocuklara ilkokul çağından da önce taharet, abdest, helal‐haram öğretilmesi annelik‐babalık görevi olduğu, en azından yaz aylarında hocalara teslim edilen çocuklara domuz eti ile koyun eti arasındaki farklılık öğretildiği gibi Müslümanlar’ın, çocuklarına aynı çağdan itibaren internet‐telefon fıkhını da kesinlikle öğretmeleri mecburîdir.
İnsanların iletişimine gıybetinden iftirasına kadar yasaklar getirmiş, tatlı söz ve tebessüm gibi durumları sadaka kabul ederek iletişime şekil vermiş dinimiz ortadayken, telefonun ve internetin bu büyük ve bebeklikten itibaren insanlara üstünlük kurmaya başlayan gücü önümüzdeyken telefon fıkhını öğretmeyi abdesti öğretmekten yıllar sonraya bırakamayız.
Toplum bozuldukça dağlara kaçacak değiliz, toplum bozuldukça şeriatımızı üstüne üstüne sürecek bir milletiz. Ümmet‐i Muhammed’in farkı budur.
İnsanlık internet çıkardı, Allah insanlığa böyle bir lütufta bulunduysa interneti onlardan da önce kullanıp insanlığımıza ve ibadetimize hizmet ettiririz.
Kuru bir internet düşmanlığı ve körü körüne telefon düşmanlığı bu ümmetin kalitesi değildir. Fakat elbette içine dalıp kaybolduğumuz bir internet ve cep telefonu da ümmetimizin düşeceği bir düzey değildir.
Mümin insanın kalbi mümindir. O kalpte iman ile yalan bir arada durmaz. İnternet fıkhının anayasası budur.
Abdest bozulduğu gibi ahlak da bozulur. Orucun bozulması gibi insanın imanı da bozulur. Çünkü Efendimiz aleyhissalatu vesselam, “yalan ile imanın bir kalpte durmayacağı” konusunda bizi bilgilendirmiştir. Dolayısıyla ramazan gününde simit yenince orucun bozulması gibi atılan tweet sebebiyle insan imansız da kalabilir, gönderilen bir e‐posta yüzünden ahlaksız kalınabilir, maazallah!
1‐ Müslüman diğer Müslümanlar’ın, elinden ve dilinden tehlike görmediği insandır. Cep telefonunda ve internette ya elimizle ya dilimizle iş yaptığımızı unutmayalım. Basılan bir tuş diğer Müslüman için tehlike oluşturduğu sürece bu hadis daima akla gelmelidir.
2‐ Müslüman’ın kendisini ilgilendirmeyen işle ilgilenmemesi iyi Müslüman olduğunu gösterir. Bu hadis‐i şerif, Müslüman’ın Müslümanlığında kaliteyi yakalamasını ilgili olmadığı işe karışmamasıyla alakalı görmektedir.
Âlim değilsen fetvaya karışma, doktor değilsen sağlığa karışma ve ilaç verme, tüccar değilsen borsaya yönlendirme, barıştıracak kabiliyetin yoksa karı‐kocanın arasına girme. Peygamber aleyhissalatu vesselam dahi bazı işlere karışmamış, “bunu siz daha iyi bilirsiniz” buyurmuştur.
Mümin, kaliteli insandır. Kalitesi Müslümanlığından ve şeriat terbiyesinden gelir. Bu terbiyenin yitirildiği yerde yitirilen aslında Müslümanlıktır.
Âlimlerimiz bu hadis‐i şerifin, İslam’ın ağırlığının dörtte birini taşıdığını söylemektedirler. Çünkü hadis Müslüman’ın toplumda hangi Müslüman karakteriyle dolaşması gerektiğini tarif etmektedir.
3‐ Kendisine bir konuda soru sorulan, güvenli kimsedir. Yani sır yaymaz. Cep telefonu ve internet bir nevi, elinden geldiği kadar sır yay, sakın tutma demektir. Sanki cep telefonu alan kişiye bir sırrı yüz bin kişiye duyurmadıkça sakın uyumaması söylenmekteymiş gibi dedikodu ve ifşa etmek üzere kurulu işler yapılmaktadır. Bu bir Müslüman için tehlikelidir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnternet Fıkhı
Non-FictionNureddin Yıldız hocanın internet fıkhı derslerinden çıkardığım özetleri paylaşıyorum