Hikmet her işi yerli yerinde yapmak, tatlı söz de yağcılık yapmayıp hoş olanı varken sert olanı seçmemektir. “Bakar mısınız?” demekle dikkat çekilebilecek yerde “Bak!” diye söylememek tatlı söz, “Bakar mısınız?” denmeyecek birini bakacağı şekilde çağırmak da hikmettir.
Bir Müslüman’ın, çocuğu‐eşi‐kardeşi‐arkadaşı‐komşusu‐tanıdığı veya başka biri için yanlış bir şey üzerinde onu gördüğünde yapması gereken ilk iş, söz konusu konuyu örtmeye çalışmasıdır. Deşifre etmek yoktur. Bir başka nokta da nasihat etmek ve Allah’tan utanmasını öğütlemektir. Diğer bir husus, o işlenen hataya bakıp kamuya mal olacak ve kötülüğün yayılmasına sebebiyet verecek bir hata olması durumunda onu arkadaşlarına haber verip hatanın yayılmasını engellemektir.
Sosyal paylaşım sitelerinde görülen yanlışlıklara karşı ilk vazife gömmek, gömerken sahibine nasihat etmek ve Allah korkusunu, meleklerin murakabesini hatırlatmaktır.‐Ekonomik tehlikelerden de korunmalıyız. İnternette bir habere bakmak, insanı bir ticarî malı almaya adeta mecbur etmektedir. Bir yerde yangın olduğu haberine tıklıyoruz ama öncelikle önümüze çıkan şey Antalya’daki bir otelin fotoğrafları ve fiyatları oluyor, bunu göstermeden diğer haberi görmeye izin verilmiyor. Bir, iki, üç, beş… Akıllı birine kırk kere deli dense deli olacağı tespitinden hareketle, bir süre sonra insanda o otele gitmeye mecburiyet düşüncesi ortaya çıkarıyor ve ödemesi zor işlerin altına girme de ne akıllılığa ne Müslümanlığa sığmıyor.
Hayretle ve ağlanarak izlenecek bir görüntüdür ki İmam‐ı Azam’ın bile konuşmaya cesaret edemeyeceği meseleler, ilmihâl kitabını görse ne olduğunu anlayamayacak cahillik seviyesinde insanlar tarafından konuşulabilmektedir. Fetvalar vermek, “katli vacip”, “boşanmıştır” gibi pahalı sözlerin böyle kimselerin ağzında dolaşabiliyor olmasına denecek tek cümle vardır: İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnternet Fıkhı
Non-FictionNureddin Yıldız hocanın internet fıkhı derslerinden çıkardığım özetleri paylaşıyorum