Harry patlamış mısırları karton kutuya koyduktan sonra ücreti alarak müşterilere iyi seyirler diledi. O sırada Dean mısır tanelerini patlatmak için makineyi ayarlıyordu. Harry ellerini kurulayarak yutkundu.
"Dean, bana kırgın mısın?"
Sana nasıl kırgın olabilirim ki?
"Hayır Harry, aksine ben özür dilerim."
Harry omuz silkerek gamzelerini gösterdi.
"Sorun değil."
"Harry!"
Harry bir an adını Dean'ın haykırdığını sandı. Ama ses girişten geliyordu ve adım sesleri yaklaşıyordu. Gözünü kaldırıp bakamamıştı bile. Sadece başını eğerek hemen arasındaki tezgahın önünden gelen nefes seslerini dinledi.
"Harry neden kaçıyorsun? Bir kez olsun konuşmama izin ver."
Harry yutkunarak mısır makinesiyle uğraşmaya çalıştığında Dean Harry'nin belini tutarak kenara çekildi. Louis'nin tam karşısında durarak konuştu.
"Buyrun efendim, ben yardımcı olayım."
Louis Harry'ye bakmaya devam ediyordu.
"Harry bugün konuşmazsak yarın konuşuruz, evinin yerini biliyorum!"
Harry başını eğerek sessizce ağlamaya başladığında Dean içeriden çıkarak Louis'nin kolunu tuttu. Yavaşça onu kapıya doğru götürdü.
"Lütfen beyefendi, burada ses yapmanız yasak."
"Harry konuşacağız!"
* * *
Harry eve kendini yorgun argın atmıştı. Maalesef evdeki kalan son birkaç kişi -annesi ve ablası- da çoktan gitmişti. Harry sessizliğe doğru bir adım attı. Kapısını kapatarak banyoya ilerledi. İlk işi elini ve yüzünü yıkamaktı. Sabunlu ellerini köpürterek duruladı. Ardından avucuna doldurduğu suyu yüzüne çarparak havluyla kuruladı.
Sinema seansları geç olduğu için bazen işten geç dönebiliyordu. Ama artık haftaya verilen ödevleri yapmak için kendine gelmeliydi. Işıklarını tek tek açarak mutfağa ilerledi. Kettle'a su koyarak hazır kahveyi kupasına döktü.
Saçlarını açmayı düşünmüyordu. Çünkü bu saçları Louis örmüştü. Ama böyle yatıp kalktığı için saçları elektrikli ve kirli görünüyordu. Ama aklına Louis'yi yine kendini rüyada sanıp öptüğü sahne gelince utanıyordu. Ellerini saçlarına uzatarak tek tek tüm tokaları çözdü. Hepsini temizleyip özenle çekmecesine koydu, tabii bir tanesini bileğine takmayı unutmadı. Günlerdir saçlarını açmadığı için saç diplerinden yoğun bir ağrı vardı. Lavaboya gidip tarağıyla saçlarını açtıktan sonra odasına geçerek üzerini değiştirdi. Altına bol gri bir eşofman, üstüne yeşil uzun kollu bir sweat giyerek mutfağına ilerledi. Su çoktan ısınmıştı. Harry kettle'ı alarak içindeki suyun bir kısmını bardağına boşalttı. Ardından bir çay kaşığı alarak kahvesini karıştırdı. Şimdi çalışmaya hazırdı!
Ta ki kapı çalana kadar...
Harry dehşete düşmüş gibiydi. Evden yükselen zil sesi onun göz bebeklerini büyütmüştü. Yutkunarak dudaklarını yaladığında bu sefer kapıya vurulduğunu fark etti.
"Geleceğimi söylemiştim Harry, aç kapıyı!"
Louis'nin şiddetli sesine karşı Harry'nin hemen gözleri dolmuştu. Yeşillerinin etrafına bir kızarıklık hakim olmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu. Elindeki kahveyi masanın üzerine bırakarak derin nefesler aldı. Dudağı yeni iyileşmişken bunun üstüne bir darbe daha almak istemiyordu.