one shot

462 62 108
                                    


Çakan şimşeğin gürültüsüyle yatağından fırladı Connor. Başını pencereye çevirdiğinde, gecenin karanlığını bölen şimşeklerle ve yağan sağanak yağmurla karşılaştı. Uykusunda gördüğü şeyin etkisiyle ledi kızıllaşmıştı. Nefesleri kesik kesikti, alnında ne ara oluştuğunu bilmediği ter damlaları yanağına süzülüyordu. Telaşla ayağa kalktığında Hank'in de dikkatini çekmişti. Yaşlı adam kaşlarını çatarak, uykulu bir sesle sordu. "Connor, sen iyi misin?"

"Ben...Ben sanırım..." Kelimeleri kafasında toparlayamıyordu. Hank'in endişeli bakışları arasında zar zor cümlesini tamamladı, "Sanırım biraz hava alsam...İyi olacak." ve koşarcasına odadan dışarı çıktı. Evdeki hava ona yetmiyordu, yağan sağanak yağmura rağmen dışarı çıkmak istiyordu.

Dışarı çıktığında, ciğerleri temiz havayla buluşmuştu. Tek başına biraz düşünmesi ve aklını toparlaması gerekiyordu. Fakat duyduğu "Lanet olsun, sen delirdin mi Connor?! Bu yağmurda ne işin var dışarıda!" diye bağıran Hank ile bunu yapamayacağını anlamıştı.

Gözlerini kırpıştırdı, ledi sarıya dönüştü. Gözlerini açtığında karşısında Amanda'yı görmesi onu daha da strese soktu. Kendini koruma içgüdüsüyle bir iki adım geriledi. Garip bir şekilde, burada da yağmur yağıyordu. "Benden korkuyor musun Connor? Oysa bana güvendiğini düşünüyordum.." diye mırıldanan siyahi kadının dudaklarında hiç hoş olmayan bir tebessüm belirdi.

"Korkmuyorum senden! Yalnızca zihnimi rahat bırakmanı istiyorum! Ben bir aykırıyım artık, bunu kabullen!" Android bir an önce buradan ve bu kadından kurtulmak istiyordu. "Üzgünüm ama bunu yapamam Connor. Biz sana güvenmiştik ve sen bizi yarı yolda bıraktın." Arkasındaki çalılıktan kırmızı bir gül koparıp sözlerine devam etti. "Bizi yarı yolda bırakanlara ne olur biliyor musun peki? Onları yok ederiz. Tam da sana yapacağımız gibi.." Ve Connor'un korkmuş bakışları arasında ortadan kayboldu.

"Bunu yapamazsın! Amanda! Hayır! Buna izin veremem!" Tüm gücüyle bağırdı, ama ortalıkta ona yardım edecek hiçbir şey yoktu. Gözlerini tekrar açtığında elinde bir silah vardı. Kendine doğrulttuğu bir silah.

Ve daha silahı atmaya zaman bulamadan tetiğe bastı ve aynı anda Hank üzerine atladı. Silah ikisinin arasındaydı, ve Connor'ın korktuğu şey oldu. Çimleri boyayan kanın rengi mavi değildi, kırmızıydı.

Hızla silahı yere fırlatıp Hank'i kollarının arasına aldı. Yaşlı adamın gözleri kapanıyordu. Android, adamın vurulduğu noktayı analiz ettiğinde, kurşunun ölümcül bir organa isabet ettiğini anlamıştı. Gözlerinden süzülen yaşlar, yağmur damlalarına karışıyordu.

"Teğmen, benimle kalın! Benimle kalın! Hemen ambulansı arıyorum!" Eliyle Hank'in kırlaşmış saçlarını alnından çekti. "Sizi kurtaracağım, kurtulacaksınız!" Söyleyişi adamı değil de kendini inandırmak ister gibiydi. "Boşuna uğraşma evlat... İnsanlar sizin gibi değil. Ölüp tekrar dirilemezler.." diye mırıldandı Hank, acı bir tebessümle.

"Neden yaptın? Neden vurulmayı göze aldın? Kahretsin, ölüyorsun!" diyerek sitem etti android. Adamın ölmesini istemiyordu. "Seninle Eden Club'dan sonra konuştuğumuz o geceyi hatırlıyor musun?" diye başladı Hank, anlatmaya. "Sana sormuştum,"

"Görünüşün insan, sesin insan, peki ya gerçekte nesin sen?"

"Sen de bana cevap vermiştin ya,"

"Ne olmamı isterseniz oyum Teğmen. Partneriniz, beraber içeceğiniz bir dost veya sadece bir makine."

"Aslında hiçbiri değildin Connor. Daha fazlasıydın, fazlasısın... Sen benim oğlumsun." Ve gözleri kapanırken son sözünü mırıldandı. "Ve hep öyle kalacaksın."

Hank'in başı omzuna düşerken Connor acıyla feryat etti. "Baba! Hayır ölemezsin! Lütfen! Hayır!" Ve Teğmen'in kalbi, gözyaşları içindeki oğlunun kolları arasında durdu. Sonsuza dek.🌠

3 Yıl Sonra, Saat 16:45

Detroit Mezarlığı.

"Sumo, uslu dur bak Hank kızsın istemeyiz." diye mırıldandı android, bir eliyle köpeğin tasmasını tutarken. Gözleriyle önündeki mezar taşını analiz etti.

◾Teğmen ️Hank Anderson

◾️ Ölüm Tarihi 12.10.2038

"Geç getirdiğim için üzgünüm baba, eski bir içki olduğu için bulmam zor oldu." Buruk bir tebessümle şişeyi mezar taşının yanına bıraktı. "Sumo çok üzülüyor. Çok ağlıyor, ve seni özlüyor.." Başını iki yana sallayarak devam etti. "Yalan söylemek konusunda berbatım değil mi? Sanırım bu konuda kendimi geliştirmem gerek."

Mezarın yanından ayrılmadan önce mırıldandı. "Sen de hep benim babam olarak kalacaksın, daima."

🌠
Hüzünlü oldu mu bilmiyorum ama yazmak istedim. Berbat etmiş de olabilirim bilemiyorum :/ Umarım beğenmişsinizdir.
-deviantishere

⌊You will always be my son.⌉ ⚰ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin