Son hatırladığım,yeşil bir sıvı içmemdi. Gözlerimi açtığımda kendimi siyah ve beyaz renklerin hakim olduğu bir odada buldum. Yatağın yanındaki kitaplıkta daha önce hiç okumadığım kitaplar vardı. Bunlardan en çok ilgimi çekenler ise 2 tane kalın kitaptı. Üzerlerinde büyük harflerle; "MELEKLER MANIFESTOSU" ve "ŞEYTANLAR MANIFESTOSU" yazıyordu bu kitaplar ilgimi çekmişti fakat ilgimi daha fazla çeken masanın üzerinde duran cihazdı. Bunun bilgisayar olabilme ihtimali oldukça yüksekti fakat hayatımda daha önce hiç görmemiştim. Yatağım diğer yanındaki dolaba doğru yürüdüm ve aynanın karşısına geçtim. Üzerimde siyah çok dar bir pantolon ve beyaz bol bir kazak vardı. Bunlar benim kıyafetim değil diye düşündüm bunların hiç biri bana ait değil dedim ve aynada kendimi incelemeye devam ettim,beni korkutan bir robot sesi konuştu kadın sesi gibiydi fakat çok cansız ve duygusuzdu sesi tekrar duymak için biraz bekledim ve sonra sesin dolaptan geldiğini duyumsadım. Şu an dolabım konuşmasına şaşırmam gerekiyordu fakat bana dediği şeye şaşırdım dolap resmen bana: "Evinize hoşgeldiniz sizi çok özledik."dedi onu takmadım ve odamdan dışarı çıkan kapıya yürüdüm kapının kolu falan yoktu. Dolabın sesiyle yine irkildim ve onun bana söylediği taktiği uyguladım kapıya "Açıl" diye emrettim ve açıldı bu kapıyı artık benim dışımda kimse açamayacakmış falan filan. Yürümeye devam ettim,uzun ve geniş koridordan geçtikten sonra mutfağa benzeyen yere gittim. Saçları uzun dalgalı bir kadın simsiyah bir takım elbise giymiş ve tezgahda bir şeyler ile uğraşıyor ona "Hey"dememle birlikte bana dönmesi bir oluyor ve:
"Günaydın kızım"diyor,bu benim annem fakat onu hiç bu kadar güzel görmemiştim. Biraz şaşkınlık taşıyan ses tonumla konuşmaya başladım:
"Anne ne işimiz var bizim burada?"
"Hey tatlım öncelikle günaydın hadi gelde oturarak konuşalım"dedi ve beni mutfak masasına yönlendirdi. Sonra ciddi bir şekilde konuşmaya başladı:
"Bebeğim,sana söyleyeceklerim tuhaf gelecek fakat kesinlikle doğru. Şimdi dinle beni; Ben ve baban tam 19 yıl önce burada tanıştık fakat bizde tuhaf olan bir şey vardı çünkü biz çok farklı iki şeydik. O bir melek ben ise bir şeytandım, biz ikimiz evlendik ki bu çoğu hazırlanan manifestoda yasak olarak maddelenmiştir. Her neyse ve bizim evliliğimizin hediyesi olan sen tam bir mucizeydin çünkü melekler ve şeytanların birbirinden çocukları olmasına izin verilmez yani daha anne karnındayken çocuk ölür bu farklı genler sonucudur fakat sen öyle değildin sen hep çok farklıydın sen bizi kurtaracak olan MELEZLERDEN biriydin sen çok önemlisin." Bunları söylerken mutfak kapısının orada dikilen beyaz kıyafetle birini gördüm biraz dikkatli bakınca onunda babam olduğunu anladım ve tam ona sarılmaya giderken kendimi yine Tyler'in yanında buldum. Beni kucağına almış bana bakıyordu ve gülüyordu,ona baktım ve "Neeee?"dedim bende gülerek bana biraz baktıktan sonra:
"Senin kuzenin değilim"dedi. Bende biraz ona baktıktan sonra:
"O zaman nesin sende elf falan mısın??"dedim ve gülmeye başladık.
"Hayır ben annenin sağ koluyum."dedi ve beni kucağından aşağı indirdi. Aslında çok yakışıklıydı fakat ben Ian'ı seviyordum,yani öyle olmalıydı ama umarım öyle değildir. Sonra tekrar göz göze geldik ve ona sormak istediğim onca şey olduğu için bugünlük bende kalmasını rica ettim fakat önce cevap alamadım sonra konuşmaya başladı:
"Bak Melissa fazla zaman yok,bir an önce eve dönmeliyiz bugün son hazırlıklarını yap bende bugün sorularını cevaplayabildiğim kadar cevaplayacağım sonra gideceğiz,olur mu?"
"Yarın çok erken fakat anladığım kadar durumlar biraz karışık o zaman bugün bizdesin hadi gel sana biraz buraları tanıtayım."dedim gülümseyerek,o da aynı şekilde gülümsedi ve başını salladı sonra dostça kolunun altına girdim ne olduğunu anlamadı fakat yürümeye devam etti ona önce yemek yedirecektim o yüzden "Subway Yummy" adlı bi bara girdik ve hemen boş bir masaya doğru yöneldik karşılıklı oturduk ve garson kızdan siparişlerimizi istedik sonra ben sorularıma başlamaya karar verdim ve konuşmaya daldım:
"Öncelikle Tyler tüm bu olanlar ne?"
"Bundan 10 yıl sonrasını düşün yani 2024 işte o zaman büyük bir savaş çıktı ve insanlar her yeri yıkıp dökmeye başladı bu sırada biz şeytanlar cehennem kapılarının açılması için kilidi kırdık daha doğrusu en çok annenin emeği geçti. Her neyse bu sırada meleklerde Tanrı için çok büyük sayılabilecek bir günah işlemişlerdi bu günah henüz çok iyi bilinmeside asıl sebebinin evrendeki bütün kötülüklerin saklandığı yerin haritasını bir insanoğluna verdiği yönünde biliniyor. Onlar Tanrı tarafından cennetten atıldıklarında bizde cehennem kapılarını açabilmiştik,o zaman melekler ve şeytanların dostluğu başlamıştı."
"Ne yani şimdi melekler ve şeytanlar dost mu?"
"Evet istersen anlatmaya devam edeyim"dedi ve cevap bekler gibi gözlerini kocaman açtı,sonra devam etti: "Biz dünyaya geldiğimiz zaman insanlar bize çok büyük işkenceler yaptı ve aramızda büyük bir savaş çıktı biz kazandık fakat 1,5 milyar şeytan,insanların içine girebildi diğerleri malesef ki cehenneme geri döndü,melekler ancak izin oldukça içeri girebildikleri için dindar kesimlere ayinler düzenleyip onların izinini alıp içlerine öyle girdi bu sırada kendimize lider seçme kararı aldık ve iki lider seçtik tahmin edebileceğin gibi biri meleklerden biride şeytanlardan ve bu iki lider,seni şaşırtmasın ama annen ve babandı ikisi bize liderlik yaptı ve sizin şimdi New York dediğiniz büyük şehiri yerleşim yerimiz edindik oraya "CrystalCity"adını verdik ve büyük güvenlik önlemleriyle şehri geliştirdik. Savaştan kurtulan insanlar dışarıda yaşıyorlar ve kesinlikle bizden nefret ediyorlar bizde kendimizi o insanlar korumak için bir sistem geliştirdik."O bunları anlatırken garson kız siparişleri getirmişti kıza teşekkür ettikten sonra konuşmaya devam ettik:
"Bu sistem aramızdan en güçlüleri,en akıllılarını ve en yeteneklileri bir test yoluyla belirliyor. En güçlüler şehri korumak ve savaşlar için asker yetiştirmekle görevli; en akıllılar şehrin her yerindeler mesela doktorlarımız,öğretmenlerimiz,bilim adamlarımız hep oradan çıkıyor. Son olarak en yetenekliler ülkede mimari yönden çalışmalar yapıyor ya da sesi güzel olanlar konser veriyor daha çok sanat ağırlıklı yani ülkenin eğlencesini karşılayan kesimde onlar."Resmen büyülenmiştim tam hayalimdeki gelecekti refah ve zenginlik içinde yaşayan insanlar,kendi özelliklerini keşfedebiliyorlardı bu mükemmeldi. Tyler bana baktı ve:
"Geriye kalan sorularını yolda yanıtlarım istersen eve gidelim artık."dedi.
"Kesinlikle haklısın."dedim ve cebimden 20 dolar çıkarttım,masanın üzerine yarısını tabağın altına gelecek şekilde koydum sonra Tyler ile yürümeye devam ettim. Yolda sorularıma devam ettim en merak ettiğim soruyu sona bırakmıştım:
"Hey,Tyler peki benim önemim ne? Annem bana melezlerden birisin demişti öbür melezler kim?"
"Senin önemin şu savaşta tüm insan ırkına son vermedik ve onlar şimdi bizimle yeniden savaşa girmek için hazırlar biz onları sensizde yenebiliriz fakat melekler ve şeytanlar Tanrı'nın onlara söylediği kehanetten korkuyor. Kehanet şu sadece 2 tane melez var ve sadece bu ikisi olursa bu savaşı kazanabiliriz onlar olmadan ırkımız yok olacak ve hepimiz Tanrı'dan ve İblis'ten işkence çekeceğiz."Evin kapısına geldiğimde ona Amy ile ilgili bilgi verdim ve onun yanında bu konular hakkında konuşmamız gerektiğini söyledim. İçeri girdiğimizde Amy koltukta oturmuş Ian'la film izliyordu ikiside arkasına döndüğünde yüzleri bembeyaz kesilmişti Tyler'da şaşkınlıkla onlara bakıyordu işte o zaman birbirlerini tanıdıklarını anladım.
Kesinlikle bu hikayeyi vote ve yorum için yazmıyorum fakat beğenenler lütfen vote verebilir mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞAÜSTÜ AŞK
Mystery / ThrillerAşk ve doğaüstü olaylar arasında sadece doğruyu bulmaya çalışan biri normal olabilir mi? Aslında geleceğe ait olan Melissa,dünyanın son umudu olabilir. 90 yıl sonrasını düşünün sizce gelecek bizim beklediğimiz gibi mi olacak?