0.0💙

2.8K 87 31
                                    


Bazı anlar vardı. Üzülürsün kırılırsın bir daha hiç toparlanamayacak gibi gelir sana. Birini ararsın yanında. Omuzunda salya sümük ağlayabileceğin. Senin saçlarını şefkatle okşayacak biri. Bu biri bazen annemiz olur bazen babamız bazen arkadaşlarınız veya kardeşiniz...

Şuan tamda dünyanın sonu gelmiş gibi hissediyordum. Kırık ve yıkıktım. Dün veya ondan önce ki günün aksine bu gün yalnızım. Balkonumun parmaklıklarından aşağıya sarkıttığım ayaklarımı sallarken kafamı demire yaslamış bir şekilde düşünüyorum. Göz yaşlarım bu düşünce silsilesine eşlik ederken onları silme zahmetinde bile bulunmadım bu sefer. böyle zamanlar da yanım da bir tek ikizim olurdu. Ama o bu gece sevgilisi emreyle dışarı çıkmıştı. İyi ki de çıkmıştı. Kendisini benim bakıcım gibi görmeye başlamıştım.

Bazen tek bir suçunuz olur, tüm hayatınızı değiştiren. Sizi katlanılmaz bazen de çok duygusal yapmaya iten bir sürece girersiniz. Korkar üzülür ağlar ve keşke bu böyle olmasaydı diyerek yakınırsınız.

Benim suçum bu siktiğimin dünyasına kız olarak gelmekti!

Babam hep erkek çocuğu olsun istemiş ve bizi gördüğü yerde tiksinç bakışlar atarak görmezden gelmişti.

Neden hiç elimi tutmadın baba? Diye sormak istiyordum bazen ama olmayan bir babaya soru soramazdım değil mi?!

Ben hiç oyun parklarında babasına pamuk şeker diye ağlayan çocuklardan olmamıştım. Ben hep babamın beni görmezden geldiği zamanlarda ağlardım. Elizyayla birbirimizin en büyük hediyesiydik o zamanlar.

Ama babam hiç sevmemişti bizi işte!

Bu yüzden benim babam ilk aşkım değil. İlk yaramdı...

Ve tabi ailelerimiz. Onlar hep yanımızda olanlar değil mi? Hep arkanızda olan bir baba ve seni hep bakışlarıyla sarmalayan bir anne.

Annem babama çok aşık bir kadındı. Babam bizden sonra annemi her gün aşağılamaya başlamıştı. Ona göre erkek çocuk yapamamak onun suçuydu. Oysa ki gayet modern bir adamdı babam. Ünlü bir mimar olarak tanınan bir adam olmasına rağmen erkek çocuk isteyip kız çocuğunu acizlik olarak görecek kadar geri kafalı olacağına inanamıyordum o zamanlar!

Ama öyleydi! Sekiz yaşımıza kadar taşımıştı bizi omuzlarında. Yani iki baş belası yükü sadece sekiz yıl çekebilmişti. Bir gün okuldan geldiğimiz bir vakitte babam yine annemi azarlıyordu. Bu sefer üstünde  şık bir takım elbise ve bavula benzer bir çanta vardı. Evden çıkmadan önce bana öyle tiksinç bir bakış atmıştı  ki hala o gün aklıma gelse kendimden tiksinirdim.

Annem babam gittikten sonra deliye dönmüştü. Aklını kaçırmış gibiydi. Babama göre erkek olarak doğmamamız annemin, anneme göre ise babamım gitmesi bizim suçumuzdu. Bu yuvayı biz dağıtmıştık.

Annem her dakika sinirli dolaştığı evde bazen bize yemek bile vermezdi elizyayla paylaştığımız oda da olan balkon ise tek eğlencemizdi. Beraber oturur ağlardık orda. O zaman tanışmıştık Eren ve Emre ile. onlarda ikizdi ama bizim gibi pek birbirlerine benzemiyorlardı.  Onların anne babası o kadar çok tartışırlardı ki çocuklarını unutup duvarlarda bir şehler parçalarlardı ve biz hep o balkonda birbirimize bakarak ağlardık.

Sonra zaten hiç ayrılmamıştık. Sokakta beraber oynar eve beraber girerdik zaten kimse ne kadar geç geldiğimize bakmazdı. Bir gün anıl adında bir çocuklar tanışmıştık. Benim sınıf arkadaşımdı. Ve annesi onu yetimhaneye bırakmıştı öyle söylüyordu kendisi. Çok güçlü olduğunu düşünüyordum o zamanlar hiç ağlamazdı çünkü. Sonrasında bizim yan apartmanımıza bir aile taşındı. Bir kızları vardı bizim yaşlarımızda. alkımdı adı annesi ölmüştü ve babasıyla yaşıyordu. Babası tarafından yüzü gülen bir çocuktu taki üvey annesi işin içine girene kadar...

Sessizliğimin sesi...[Yarı Teksting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin