4. Büyü

2.2K 122 31
                                    

"Bak, 'Hemen başlamalıyız Jeon, hemen!' diyen sendin bende gerekli herşeyi hazırladım yeni ilaçlar bile buldum ve şimdi benden durmamı istiyorsun! Neden?" Jungkook'un sesini incelterek kendini taklit etmesine göz devirdi.

"Bence önce şu kızın psikolojisini düzelt kırk yılın başı uyuyorum, beni çığlıklarıyla uyandırıyor."

"İmparator olmak istemiyor musun! Bir yıl sonra gitmezsek isyan çıkacak!" Jimin'in bunu bildiğini biliyordu fakat Jimin sırıtmakla yetindi. Bacak bacak üstüne atmış bir eliyle tutuğu pahalı kadehten birasını yudumluyordu -biradan nefret ederdi, şu son günlerde bambaşka biri olmuştu- ve diğer eli koltuğun kolunda bir ritim tutmuştu. Jungkook bu ritmin dünkiyle aynı olduğunu fark etmişti. Jimin Jungkook'un görüş alanını birasını bıraktığı eliyle ritim tutan elini tutmasıyla kesmişti.

"Bira hoşuna mı gitti?" Jungkook düşünceli bakışları eşliğinde bir soru yöneltti.

"Evet... ah yani hayır ama fena sayılmaz." Birkaç dakika sonra aldığı cevapla ayaklandı. Jimin de onunla birlikte ayaklanmıştı, tuhaftı. Jimin, karşılıklı oturdukları koltukta aralarındaki sehpağanın(?) etrafını dolanıp Jungkook'un omuzlarını elleriyle sıkıca tutmuş yüzüne bakıyordu.

"Beni sevdiğini biliyorum. Bende seni seviyorum Jungkook." Jungkook yüzündeki anlam veremediği komik ifadeyle Jimin'e bakarken Jimin ansızın Jungkook'un dudaklarına kendi dudaklarını koyup tekrar çekmişti. Jungkook o anda anlamış ve o anda bu oyundaki replik ve rolünü belirlemişti. Jimin'e yamuk bir sırıtışla yaklaşmış ve dudaklarını emmeye başlamıştı. Jimin ona karşılık veremiyordu. Jungkook, Jimin'in alt dudağını kendi dudaklarıyla sıkıştırıp çekiştirirken küçük adımlarla duvara varmış ve Jimin'i  duvarla arasına almıştı. Jimin arada karşılık vermek için dudaklarını kımıldatsada anında vazgeçiyordu.

Jungkook ayrıldı ve Jimin'in gözlerinin içine baktı.

"Merak etme Hyung, biliyorum."

Hızlı adımlarla oturma odasını terk etti. Artık herşeyi anlamıştı. Daeun'un odasına ilerleyip anahtarıyla açmış ve sessizce içeri süzülmüştü. Daeun, Jungkook'un her zaman yaptığı gibi içersine doğurganlığı destekleyecek bir takım ilaç, attığı yemeği yememiş, uyuyordu. Jungkook sessizce yanına gitti ve omzuna elini koyarak onu uyandıracağı sırada rüyasındaki Jimin'i fark etmesiyle duraksadı. Zihnine doluşan rüyada Jimin bir şeytandı ve kendisi onun yardımcısıydı. Jungkook elini çekip bir an tutamadığı sessiz kahkahasını attı ve Daeun'u omzundan yavaşça sarsarak fısıldadı, "Daeun, Daeun! Haydi uyan..." diye. Kız kirpikleri titreşerek gözlerini açtı ve tepesinde zebani gibi dikilen Jungkook'a hayretle baktı.

"Seni götürmeye geldim, merak etme. Sadece farklı bir odaya götürüyorum, işkence için değil, güldürme beni, ayrıca şeytan diye bişey yoktur." Elini kızın omzundan çekmediği için onunla düşünceleriyle konuşuyordu.

"Jimin'in giremeyeceği bir odaya gidiyoruz, hadi kalk."

"Ne? Niye?" Uykulu sesiyle gürültülü bi şekilde mırıldanıyordu. Jungkook onu elinden tutarak sürükledi, odadan çıkarıp pahalı tabloların ve raflardaki değerli taş koleksiyonun olduğu koridorda ilerliyor Daeun ise onu takip ediyordu. Daeun'un evin geri kalanını ilk kez görüyordu. Bir şöminenin kitapların ve hayvan derisi bir halının olduğu bölümden sonra bir duvaeı camdan olan bir yerde ilerliyorlardı camın diğer tarafından şezlonglar havuz ve bahçenin bir kısmı, hatta bu ev U şeklinde olduğu için diğer koluda gözüküyordu, U şeklinin ortasındaydı görkemli havuz. Jungkook hafifçe mırıldandı, "Artık bu evde yaşıyacaksın, evet güzel." Salon olduğunu düşündüğü yerden duvara bitişik tekli siyah basamaklardan çıkıp tekrar bir koridor, mükemmel ve dev bir mekân daha, bir merdiven...derken siyah işlemeli mor bir kapıyı açtı Jungkook ve onu içeri çekiştirdi.

ᴘᴀʀᴛɴᴇʀ ❦ 지국Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin