2- Gemilemek

63 4 4
                                    

"Yerde oturuyorsak ne var? Ne tip tip bakıyor bu tikiler anlamıyorum."

Açelya ile okuldaki sınırlı sayıda olan çimlerin üstünde otururken, bahçede dedikodu yapıp dolanan kızlar ve onları kesen bir takım erkekler bize arada dönüp, kınayıcı bakışlarla bakıyorlardı.

Artık umrumda olduğunu söyleyebileceğim bir şey değildi açıkçası ama, onların dikkatli bakışları öğretmenlerin de dikkatini çekmiş olacak ki, onlar bile bize dönüp bakıyorlardı.

"Yalnız, biz de tiki oluyoruz galiba."

Açelya gayet ciddi bir biçimde konuşunca dilimi çıkardım. Tiki gibi gözüktüğümüzü biliyorum ama aptallarla karşılaştırınca, fazlasıyla normal olduğumuza emindim.

"Yalnız, bu çocuk sana yazmış ve numara hala aynı. Edindiğim bilgilere göre, biliyorsun çok sosyal ve stalker bir insanımdır, numarayı hala o kullanıyor ve telefonundaki kilidi en yakın arkadaşı dahi bilmiyor. Yani bu o."

Memnuniyetsiz bir şekilde suratımı buruşturup başımı salladım.

"Ya hacklendiyse??"

"Offfff, Ilgar. Saçmalıyorsun. O yazmış işte, amacını bilmiyorum açıkçası ama, onun yazdığına emin olabilirim. Baksana şu ukala konuşmalara."

Telefonu kaydırıp konuşmaları başa aldı ve bana gösterdi, mesajları görünce istemsizce beliren gülümsememi direk sakladım ve gözümü ufuk çizgisine diktim. Ne yazık ki, etrafta bir ufuk çizgisi yoktu.

"Yaaaaaaaa, yerim seni. Ben sizi gemiliyorum!"

Bizi gemiliyor musun, Açelya? Açelya'ya ondan ilk bahsettiğim zaman, "SHIP" diye bağırınca, "Gemi nalakağ?" gibi bir cevap alınca, yarım saat güldükten sonra açıklayabilmişti. Hoşuma gittiğimi söyleyebilsem de, bunu ona belli ettiğimi söyleyemezdim.

"Yapma lütfen şöyle şeyler."

"EFGAR EFGAR EFGAR..."

Açelya dizlerinin üzerinde durup bağırmaya başlayınca onu hızla itip susturmaya çalıştım.

"Efgar ne kızım? Efkar gibi, yeterince depresyondayım zaten. Bağırma şu tikilerin içinde, tip tip bakıyorlar."

"O sizin GEMİ adınıız! Ayrıca sen o tikilerin hepsini bir anda fırlatıp atabilecek güce sahipsin, ne diye bu kadar korkuyorsun bee?"

Derin bir nefes aldım ve kendini korumak için suratının önüne koyduğu kolunu tuttum.

"O tikilerden değil, ağızlarından korkuyorum ben."

Tüm gücümle tırnaklarımı Açelya'nın koluna geçirdim ve çekip kanattım. Hayır, psikopat değilim, hikayenin devamını okuyun.

Açelya çığlık atarak bana vurmaya başladı, sonra yerinde doğruldu ve saçlarını düzeltip elini kolunun üstüne koydu. Yara hızla kapanıp iyileşince bana döndü ve gururlu bir edayla "Hıh!" diyip kafasını çevirdi.

"Ayrıca, sen de kendini iyileştirebiliyorsun Açelya. Niye bağırdın ki?"

Açelya gözlerini kısıp yan yana bana baktı.

"Acıdı çünkü, hayvan."

"Höö."

Kafamı önüme çevirdiğim an suratıma gelip kucağıma düşen sert bir cisimle gözlerimi sinirle kapattım. Yumruklarımı sıktım, ve istemsizce, içimdeki büyük özgüvenle bağırdım.

"ANAN."

Gözlerimi açıp önüme bakınca, yaklaşık beş metre ötemde frizbi oynayan beş adet on ikinci sınıf öğrencisi fazla gelişmiş erkekler duruyordu. Ve suratlarında frizbiyi geri istediklerini belli eden bir şekil varken, özür dilemeye dair bir niyetleri olmadığı belliydi.

Derin bir nefes aldım, sonra gözüm yana kaydı, ve yanımızdan geçen onu gördüm.

Ah, kalbim eriyor.

Gözümün onda takılı kaldığını, ağzımın açık olduğunu ve omuzlarımın düştüğünü Açelya beni çaktırmadan dürtünce fark ettim. Ardından kaşlarımı çatarak önümde duran öğrencilere baktım, ve Açelyaya dönüp saçlarıyla oynamaya başladım.

Odaklanmamama rağmen bana doğru gelen önümde duranlardan en kocaman olanını fark ettim, ve tüm bakma isteğime rağmen Açelya'dan kafamı çevirmedim. Çocuk geldi, geldi ve önümde diz çöktü. Ardından yavaşça...

Hasiktir, eli nereye gidiyor ulan onun?

Tamam, yanlış alarm. Sadece unuttuğum ve kucağıma düşen frizbiyi almak istemiş. Ve o frizbiyi alırken, kendime hakim olamayarak ona döndüm. Yeşil gözlerini görünce dikkatle bakmaya başladım. Neden benimki kahverengi diye düşünüyordum.

Ve o bana, göz kırptı.

Yok ebeninki.

Ben kendime gelene kadar, çocuk çoktan gitmişti.

Açelya'ya dönünce ağzı açık bir şekilde bana baktığını fark ettim.

"Fare girecek, kapa istiyorsan ağzını."

Suratımı buruşturarak saçlarını bıraktım.

"Az önce, Kayra, sana, göz, KIRPTI."

"Evet, bizden bir yaş büyük diye kendilerini abi falan sanıyorlar herhalde. Çocuğa göz kırpar gibi göz kırpmak ne be?"

Açelya sinirle bir nefes aldı. Neden bu kadar sesli nefes alıyoruz diye düşünsem de kısa bir süreliğine, daha fazla düşünmeye gerek duymadım çünkü ikimiz de birbirimizden çekiyorduk.

"Hayır aptal. Abi gibi göz kırpmadı. Bildiğin yavşadı."

Açıkçası, bu benim de aklıma gelmişti ama o koca herif bana yavşamazdı.

"O zaman sana yaptı."

"Iy, hayır salak. Resmen dibine geldi ve sana yaptı, beni takmadı bile."

"İyi, napayım?"

Cidden ne yapayım? Ayrıca, nolur yeni bir gemileme işlemi olmasın. Nolur nolur nolur.

"ARTIK SİZİ GEMİLİYORUM, KAYGAR."

"Neden bütün ship isimlerin saçma salak acabaaa?"

"Senin ismin saçma, ben ne yapayım canım?"

"Sağ ol."

Medya: Açelya ve Ilgar

Günah Keçişi (texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin