Sanırım öncelikle her hikayenin başlangıcında olduğu gibi kendimi tanıtmam gerekiyor.
Adım Yonca. 20 yaşındayım, 18 yaşıma kadar İstanbul'da yaşadım. Hayatımın büyük kısmını anlatmaya değer görmesem bile, eğer bir şeyleri anlatacaksam iyice geriye gitmemiz gerekiyor.
Sözgötürmez ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya geldim. Annem ve babam evlendiklerinde pek genç sayılmazlarmış. Babam ben doğduğumda 40 yaşlarında imiş- bu yüzden oldukça düşkündü bana. Gerçi babamın tüm ailesi için geçerli olabilir bu.
Gelenekçi sayılabilecek bir aileyle aynı apartmanda büyüdüm. Evet, tüm aile, dayılarım, teyzelerim ve kuzenlerim.
İstanbul'un mütevazı semtlerinden birinde yaşıyorduk, yani geri dönüp anlatabileceğim pek şey yok. Dedem ve anneannemle, halamlarla ve bakıcılarla sakin bir çocukluk geçirdim.
Dönüp geriye bakınca, bazı şeylerin çocukluktan başladığını fark ediyorum.
Hiçbir zaman göz önünde olduğumu hatırlamıyorum. Genelde seyirci koltuğunda oturup olanları gözlemlemiştim. Işığın altında durmak bir yana, asla kendimi ön koltuklarda bile hayal edemezdim.
İşin komiği, tıpkı bir kitapta ana karakterin başka bir şehre gitmesi yahut kasabaya bir yabancının gelmesi gibi, benim hikayem de ben gitmeye cesaret edince başladı. Bunun algısı size kalmış.
Zamanla fark ettim. Kelebek etkisi, bir kelebek kanadının hareketinin zincirleme şekilde dağları inleten fırtınalar oluşturması gibi, beni bu gün bulunduğum noktaya sürükleyen her şey birbirlerine sarmalanmış, uzun bir hat oluşturmuş.
Eğer geriye ineceksek, bunu usulünce yapalım.
Anlatılacak çok şey var.
Bunun için de bir altı yıl kadar geriye gitmemiz gerekiyor, ortaokulun bittiği yaz aylarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beautiful Trauma // gxg
RomanceTüm isimler gizlilik nedeniyle değiştirilmiştir. Eğer hayatımın ne zaman tam anlamıyla başladığını sorsaydınız, aklıma gelen tek şey bir çift kahverengi göz olurdu. Eğer ne zaman aşık olduğumu sorsaydınız, alabileceğiniz tek cevap acı dolu bir gülü...