*Merhaba arkadaşlar bu yazıp yayınlandığım bilmem kaçıncı hikaye bilmiyorum, umarım beğenilir ve tutar. İlk iki bölümüm çok uzundu, bu yüzden mi okunması az oluyor insanlar sıkıcı buluyor diye düşündüm ama bundan sonra maksimum 1300 kelime olarak ayarlayacağım bir bölümü. Umarım bu bölüme kadar severek okumuşsunuzdur. Ufak bir ricam da beğenirseniz oy verin lütfen, iyi okumalar*
*medya: bal gözlü*
Gözüme gelen güneş ışığını kolumla engelleyerek yan tarafa döndüm. Kendimi oldukça yorgun ve aç hissediyordum. Bugün kahvaltı hazırlama sırası gözlüklüdeydi. Umarım kalkıp sofrayı kurmuştur. Gözlerimi açıp yatakta doğruldum. Baygın gözlerle etrafa baktım ve olanlar şiddetli bir baş ağrısı ile birlikte aklıma hücum etti.
Ah, doğru ya.
En son olanı hatırlamaya çalıştım. Sırtımı cama yaslayıp gözümü kapamıştım. Uyuyakalmışım demek ki ve o adam beni gelip yatağa taşımış. Odaya yeniden göz gezdirince makyaj aynasına yapıştırılmış notu fark ettim. Yataktan kalkıp aynaya yaklaştım. Sandalyeye oturdum mırıldanarak notu okudum.
"Günaydın, iyi uyudunuz mu? Acıkmış olmalısınız. Yemek için hazır olunca kapıya bir kaç kez vur. Gerisini ben hallederim.
Not: bir dahakine yatakta uyumaya çalış.""Açlıktan ölürüm daha iyi!"
Acıkınca kapıya vurmak mı? Bu teslim olmak anlamına gelir. Açlığa bir süre dayanabilirim. Ama Pınar, o buna dayanamaz. Onun için beyaz bayrak çekmek zorundayım. Not kağıdını sinirle avucumda buruşturdum.
Sonra bir şeyi fark ettim, aynadaki yansımamı. Korkunç derecede berbat görünüyordum. Saçlarım kabarıp elektriklenmiş ,yüzümde morluklar ve çizikler var, şişmiş ve altları mosmor olmuş gözlerimden söz etmiyorum bile. Gözlerim boynuma kayınca elimi istemsiz olarak oraya attım. Beyaz derim üzerinde pembe parmak izleri duruyordu. İki elimi boynuma sardım. O an kafamda canlanınca yüzümde oluşan dehşet ifadesini gördüm. O günde böyle mi bakıyordum? Hoşuna giden bu muydu? Genç bir kızın yüzünde ki bu ifade miydi? Belki de beni bu yüzden öldürmedi. Bu hoşuna gitti ve fazlasını istiyor.
Düşündüğüm şey ile tüylerim diken diken olunca ellerimi boynumdan çekip ayağa kalktım.
Kapıya gidip iki üç kez vurdum. Ardından yatağa oturup beklemeye başladım. Pınar yatakta dönmeye, mırıldanmaya başladı.
"Gözlüklü, bu sabah sıra sende. Kalk hadi."
Battaniyeyi kafasına kadar çekip uyumaya devam etti.
"Pınar."
"Hmm."
"Pınar."
"Git başımdan."
"Pınar uyan."
Battaniyeyi kafasının üzerinden çekip onu dürttüm.
"Ya ne var ya! 5 dakika daha yatıp kalkıcam işte!"
Yatakta öfkeli bir şekilde doğrulup önce bana sonra etrafa baktı. Neler olduğunu anlayınca ellerini ağzına kapadı. Benden daha çok şaşırdığı kesindi. Boğazında bir düğüm oluşmuştu belli, zorla yutkunuyordu. Nefesi de titrekleşmişti. Derin bir nefes alarak gözlerini kapadı.
"Bütün bunların kötü bir kabus olduğunu düşünmüştüm. Sabah uyanacak ve eski yaşantıma geri döneceğimi. Gözlük-kafasını olumsuz şekilde salladı- Ela'nın hâlâ hayatta bizimle olduğunu. Bütün bunların yaşanmamış olması için dualar ettim. Ama doğru...tanrı ile aram pek iyi değildir benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Saçlı Adam
Mystery / Thriller*Ayakları ayaklarıma değince kafamı eğip ayağındaki spor ayakkabılara baktım. Başımı kaldırınca nefesini yüzümde hissedebileceğim kadar üzerime eğilmiş olduğunu fark ettim. "Sen korkmuyor musun?" Ne diyeceğimi bilememiş bir şekilde gözlerinin içine...