BÇA-8-

6.2K 314 31
                                    

Alime Nur Salihoğulları

Koşuyordum.Nereden geldiğimi bilmediğim gibi nereye gittiğimi de bilmiyordum. Sadece koşuyordum,nefes nefese. Terk etmiş, terk edilmiş gibiydim. Koşuşum imtihanımdı belki, Hz.Hacer önderliğinde. Doğru olanı yapmazsam sonsuz bir azap hükmedecekti bana dair olan her şeyde. Araftaydım. Koşarak uzaklaşacağımı sandığım bir araf. Yaşıyordum,cenaze namazıma yetişebilmek için koşuyordum da. Besmele çekiyordu bir ses.Yükses,tok ve huzur veren bir ses...İlk olmadığını hissettiğim ama ilk kez duyuyormuşum gibi gelen bir ses...''Elem nesrah leke sadrak'' İnşirah Suresiydi okunan,yüreğimi ferahlatan. Kim okuyordu? Kim derdime derman olmaya çalışıyordu? Kim bana bunu yaşatıyordu? ''Vevedagnee anke vizrak.Ellezi engada zahrak.Ve rafegna leke zikrak.Feinne meal usri yusra.Inne meal usri yusra.'' Zorlukla beraber kolaylık vardır. Şüphesiz. İmithandaydım demek ki. Zorluğuna alıştığım,kolaylığını es geçtiğim bir imtihandaydım. ''Feiza feragte fensab.Ve ilee rabbike fergab.'' Yalnız Rabbine yönel. Yönelmişiz demek ki Rab'den başkasına. Yalnız. Sadece. O'na.Bir tek. Başkasının emirlerine kör kütük bağlanmadan.Sadece O'nunla. Defterimizde yazanla, kulağımıza fısıldananla sadece O'na.

Yatağımdan doğrulduğumda ezan daha okunmamıştı. Gördüğüm rüyanın etkisiyle gözlerimi tekrar kapadığımda hep o sahneyi hatırlıyordum.İnşirah Suresi'nin okunduğu,kendimle yüzleştiğim sahneyi.Ben büyük bir hatanın içindeydim. Yanlış olduğunu bile bile atamın hatrına bilinmezlik kuyusuna düşüyordum. Olmamalıydı,bu kadar basit olmamalıydı. İzin verdiğim takdir ben yaşayacaktım o bilinmezliklere dolu hayatı. Her kulun hata yaptığını babamlara göstermeliydim. ''Hatadayız'' demeliydim.

Yekta Kemal Güvenel

''...Oyun mu bu Özhan? Saçmalamayın Allah aşkına. Koca koca adamlarsınız peşine düştüğünüz işe bak!'' Ve bitti. Şule'yi arayıp planımızı anlattığımızdan beri azar işitiyorduk. Haklı endişeleri vardı. Düzelebileceğimi zannetmiyordu. Düzelsem bile nişanı engellemenin imkansıza yakın olduğunu düşünüyordu. ''Şule gerçekten yardıma ihtiyacımız var. Alime'ye Yekta'yı anlatmalısın. Hem seveni kavuşturacağız fena mı?'' Seven? Bendim galiba. ''Özhan sen ne dediğinin farkında değilsin. Yekta kusura bakma ama ben arkadaşımı böyle bir işe sürükleyemem. Sen bellisin, Alime belli. Zorlama daha fazla.'' Ne demem gerekir? Önemli değil mi, tamam boşver mi, ne kusuru canım mı? Önemli değil miydi cidden? Gözlerini gördüğüm anda değişen ruhum önemli değil mi? Ya da sadece, sadece işte. O kadar. Basit, kuralsız, kedersiz...Belliymişim ben. Bu önemlidir belki de. Yetiştiğim çevre, ailem, aldığım eğitim ve düşüncelerim de önemli olabilir. Belli de olabilir,olmaz belki. Normal hayatımın anormal soruları mı beni Alime'den uzak tutacak? Biri cevap versin sorularıma. ''Şule asıl sen ne dediğinin farkında değilsin. Çocuk seviyor diyorum ötesi berisi bir zıkkımı yok.'' Özhan sinirlenmeye başlıyordu. Parmaklarını ahşap eşyalarla döşeli odamın koyu renk masasında ileri geri hareket ettiriyordu. Konuşmanın başından beri sessizliğimi korumam avantaj sayılırdı. Konuşursam işler yokuşa gider ve toparlayamazdık. Şule fethimizdeki sağlam kalelerdendi. Kaybetmemizin intihar sayıldığı bu dönemde tek şansımız akıllı mücadeleydi. ''Hangi sevgi acaba? La kızın yüzü güzel diye takıntı haline getirmiş sen de ortak çıkıyorsun. Mantık lazım Özhan,yapma abi.'' Bu kadar değildi. Hiç değildi. Aşk değilse takıntı da değildi. Hissettiklerimin basit bir güzellikle alakalı olmadığının farkındaydım. Her seferinde başka şeyler görmüştüm. Yüzü onlardan sadece biriydi. Kanıt gerekiyorsa konuşarak başlayabilirim.

Alime Nur Salihoğulları

Babamın küçük çalışma odasında söyleyeceklerimi tekrar tekrar şekillendiriyordum. 'Baba beni zorla evlendiremezsiniz' fazla sosyalist oldu. 'Hayatıma karışmanızdan hoşlanmıyorum. Özgür bırakın beni' ergenliği atlattım sanıyordum. 'Yıllardır kadınları sindiriyorsunuz.Buna dur demenin vakti geldi baba.Evlenmeyeceğim.' feminist miyim acaba? Konuşma şeklimi düşündükçe saçmalıkların ardı arkası kesilmiyor. Babamın küçük kızıyım ben. Elbet kendim olursam sözlerimin etkisi olur. Müslüman bir hanıma yakışır şekilde konuşmalıyım; kararlı fakat mütevazi, ciddi fakat şefkat dolu, sonuç odaklı fakat sabırlı. Önderimize 'bak düzeltmeye çalışıyorum' diyebilecek kadar en çoğundan. ''Baba!'' Odaya babam girince kasvet dolu düşüncelerim uçmuştu bir anda. Aklarla dolu sakallarının sıvazlayarak yanıma gelen bu adama aşıktım ben, her daim tebessüm eden zarif adama. ''Selamünaleyküm Nur'um. Odamı aydınlatmışın varlığınla.'' Güzel düşünen, güzel konuşan bir babanın kızıyım ben. Tüm egom bu yüzden. ''Aleykümselam babam.Halini hatrını öğrenmek istedim.'' Konuya aniden girme cesaretini hiçbir zaman gösterememiştim,hele de böyle bir konuda. Dilimin lal olmasından korkarım, cesaretim silip atmasından. Babamın tebessümünün artmasıyla niyetimi anladığı belli olmuştu. ''Elhamdülillah kızım. Ben de hatrını sorayım mı yoksa konuya meraklı gibi mi gözükeyim?'' Başımı eğip hafifçe gülmemle cevabını almıştı. Bir kaç saniyelik sessizlikle muhtemelen soracaklarını tartıyor, ölçüp biçiyordu. ''Gül cemaline sormayı daha çok isterim ama.'' Samimiyetinin numunesi sözleriyle beni rahatlatmaya çalışıyordu. Başımı kaldırıp babama baktığımda durumdan keyif almış yüz ifadesi beni de güldürmeyi başarmıştı. ''İlk önce oturalım. Sonra yavaş yavaş anlat.'' Evin çoğu yerinde olduğu gibi babamın odası da beyazlarla döşeliydi. Masasının beyaz koltuğuna otururken eliyle oturmam için masanın önündeki sandalyeyi işaret etti. İki elini şirince birleştirmiş otururken sorularına başladı. ''Hayrolsun Nur'um. Okul ile ilgili bir mesele mi?'' Başımı sağa sola sallamamla diğer sorusuna geçmişti. ''Annen ya da yengenle mi sorun yaşadın?'' Yengemin ilginçlikleri bu sorunun cevabını oluşturamayacağı için buna da başımı sağa sola salladım. ''Hmm,ağabeylerin üzmüyorlardır inşAllah seni'' Buradan konuya girebilirdim. Halil Kerim Ağabeyim ve yengem öncüydü ne de olsa. ''Aslında babacığım biraz yengemin biraz Halil Ağabeyimin etkisi var.'' Çatılan kaşlarıyla konuyu anlamaya çalışıyordu. Bu zamana kadar bana yardımcı olan babama şimdi konuşarak ben yardımcı olmalıyım. ''Haberin mutlaka vardır baba. Birini bulmuşlar bana. Ama ben-'' Daha fazla konuşamayacağımı anlayıp sonlara doğru susmuştum. Babamın anlayışlı sesi bana ulaşırken alt dudağım büzülmeye başlamıştı. ''Sorunun tam olarak ne Nur'um? Anlayamıyorum.'' Titrek çıkan sesimin babamı üzeceği korkusuyla yeniden yavaşça konuşmaya başladım. ''Baba o adam benden çok büyük. Korkuyorum. Ne yapabilirim öyle birisiyle? İnsan sevdiğiyle geçirmedikten sonra ömrünü çilesi iyiden iyiye artmaz mı? Babam, daha görmediğim adamla beni nişanlamak istiyorlar. Ağabeyim sevmiş o adamı ben değil. İtiraz edemedim ne yengeme ne ağabeyime. Sevgiyi ahlaksızlık sanıyorlar. Yusuf da sevmedi mi? Ya Yunus baba, Sitaresini sevmemiş mi? Evlendikten sonra sevemezsem ne olacak? Şu fani hayat hem bana hem o adama dar gelecek. Bize yuva değil çilehane kuracaklar belki. Sonra nasıl ödeyecekler hakkımızı? Diyelim sevdim. Peki o adam? Baba sormamışlar bile sevdiğin var mı yok mu diye. Ya onun içi yanıyorsa şimdi. Ya bir kızın içi yanıyorsa şimdi? Baba bu ihtimaller ağır değil mi? Tuttuğu halde birinden biri ezip geçmez mi hayatımızı? Yakma beni babam, ne olursun kabul etme. Verme beni o adama. Eğer bir gün evlenirsem huzur istiyorum, nefes alabilmek istiyorum. İhtimallerden birinin tutma tedirginliğiyle yaşamak istemiyorum. Hatrım varsa gönülsüz koyma beni ellerde.''

Yekta Kemal Güvenel

Babamın sekreterinin rahatsız edici bakışlarını görmezden gelip telefonumla ilgilenmeye devam ediyordum. Ne zaman kliniğine gelsem bu kadının yaranmaları insanı çileden çıkarıyordu. Kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başlayınca asılan yüzü seviyesini belli ediyordu. Alime de yüzündeki örtü düşünce üzülmüştü ama bu çirkin gibi olmamıştı.

Bunca yıl herkesten kaçtın

En sonunda buldum sandın

Ansızın içini açtın

Yapma dedim yaptın gönül

Üzülmüştü gerçekten. İçten,ona yakışır şekilde. Nedeni anlayamasamda o üzülünce bana da bir şeyler olmuştu. Mutlu etmek istemiştim onu. Güldürmek, eğlendirmek, gülüşünü seyretmek...

Gözleri senden uzaktı

Fark edilmez bir tuzaktı

Sana böylesi yasaktı

Yapma dedim yaptın gönül

Ne olmuştu bana bilmiyordum. Sevgi deyip geçemez, takıntı deyip kurtulamazdım. Alime'yi, Alime'mi gördüğümde nefes aldığımı anlamış, kalbimin attığını ilk orada hissetmiştim. Kendimi bulmuştum belki. Tamamlanmıştım. Yok edemem şimdi kendimi. Nefesimi kesemez, kalbimi durduramam.

Sen istedin ben dinledim

Senden ayrı olmaz dedim

En sonunda bende sevdim

Şimdi beni kurtar gönül

Omzumu birinin dürtmesiyle kafamı kaldırdığımda babamın, gözlükleri burnunun ucuna inmiş eğlenceli yüzüyle karşılaştım. ''Burası dinlenme yeri mi kerata? Gel odama gidelim.'' Kafama vurarak söylediği sözlerden sonra sekreterine dönüp ilerleyen yaşına rağmen kaybetmediği enerjisiyle bağırdı. ''Odama erkek atıyorum Nagehan. İçeri sakın kimseyi alma!'' Gözlerimi devirdikten sonra dans ederek odasına giren babamın arkasından gittim. Renkli eşyalarla döşeli odasındaki kırmızı kanepeye uzanıp derin bir nefes aldım. Babamın kahkası insanı hayattan soğutan cinstendi. ''Oğlum psikolojik servise mi geldin, ne yatıyorsun kanepeme? Jinekoloğum ben. Ama bir sıkıntın varsa tedavi edebilirim.'' Babamın yanında göz devirmek yakında refleks olacaktı. ''Baba sen espiri yapma. Bir şey anlatacağım ama kimseye anlatmak yok. Anlaştık mı?'' Kaç saniye ciddi kalabileceğini sayarken yedinci saniyede saymayı durdurmamı sağladı. ''Kayahan'ı mı öldürdün lan? Bak annenin değerlisi o. Öğrenirse ikimizi de doğrar.'' Göz devirmek kesinlikle refleks olarak kalacaktı bende. ''Ya baba espiri yapma demiştim. Ciddi bir şey anlatacağım şurada.'' Atarım işe yarayabilirdi. Ara sıra otorite sağlayıp gücü toplayabiliyordum. ''Tamam dinliyorum.'' Vay be,işe yaramıştı! ''Baba bir kız var ve yok olmuyor.''

Onca zaman yayın yapmadığım için etkileyici ve uzun bir bölüm bekliyordunuz büyük ihtimal. Ne yazık ki çizgimi aşamadım ve yine kısa bir bölüm paylaştım. Bölümlerin kısalığı ve zaman problemim için özür dilerim.

¤Multimedyada Yekta'nın dinlediği şarkı (Fikret Kızılok-Gönül) ve Yekta var.

Bir Çarşaf AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin