Bölüm 2

48 5 52
                                    

Batu'nun "Yatak odası üst katta." demesiyle ağzım açık kaldım. Domates kadar kızardığımı hissedebiliyorum. Bulut'a utanarak da olsa baktığımda, o da bana bakıyordu ve normal değil de daha çok çapkın bir bakış vardı suratında. Ne yapacağımı bilemeyip telaşlandığımda elimdeki bardakların ikisi de artık elimde değildi. Kim bilir daha kaç kez rezillik yapacağım.

Ben utanıp yerin dibine girsem keşke diye düşünürken Bulut kulağıma fısıldadı, sanki mutfakta başka birisi var gibi. "Birileri utandı galiba." derken büyük ihtimalle çıkan büyük sesten dolayı, salondaki üçlü yanımıza gelmişti. "Ben... ben çok özür dilerim." dedikten sonra Batu "Benim yüzümden oldu galiba." deyip kahkaha atmaya başladı. Daha sonra dördü yine kaş göz işaretleri yapıp bir şeyler fısıldadıktan sonra tekrar mutfaktan çıktılar.

"Kusura bakma. Ben toparlarım hemen. Tekrar özür dilerim. Bu arada kırılan bardakların yenisini alacağım." dedikten sonra yere eğilip camları toplayacakken Bulut kolumdan tutup "Saçmalamayı keser misin artık. Sadece bir kazaydı. Hatice abla toplar onlari birazdan. Hadi gel içeri geçelim" dedikten sonra yeni doldurduğu iki bardağı eline alıp "Bayanlar önden" dedikten sonra mecburen mutfaktan çıkmak zorunda kaldım.

Salona girdiğimizde Melih ile Batu oyuna konsantre olmuş bir şekilde gözlerini kırpmadan ellerindeki kumandayı evirip çeviriyorlardı. Kıvanç ise salondaki diğer koltuklardan birisine oturmuş elindeki kitaba bakıp kendi kendine birşeyler söylüyordu. Salona tekrar bir göz gezdirdiğimde ise çok güzel ve çok büyük olduğunu fark ettim. Tamam bizim ev de büyük olabilir ama burası bambaşka bir yer.

Ben etrafı inceleyedurayım Bulut bir soru daha yöneltti. "Bahçeye çıkmak ister misin?" O kocaman cennet gibi bahçelerine çıkmak mı, tabii ki isterim. Ama sadece "Olur, ne taraftan?" demekle yetindim. O da yolu gösterip arkamdan geldi.

⭐⭐⭐

Bahçeye çıktığımızda gece olduğu için her yer kapkaranlıktı ama yine de çok güzel gözüküyordu. Bulut'la birkaç metre uzaklıktaki salıncağa oturduk. Ama tek kelime konuşmadık.Daha sonra sessizliği bozan Bulut oldu. "Kendinden bahsetsene biraz."

Aslında insanlara daha önce, okula başladığımız gün kendimizi tanıtmamız dışında kimseye kendimi tanıtmamıştım. Ne diyebilirdim ki? Annemin adı Beren, babamın adı Akın. Bilmem ne okulundan geldim vs. Cidden bilmiyordum ne diyeceğimi. Bende "Ne dememi istersin?" dedim. Çünkü sabaha kadar düşünebilirdim. Sabaha kadar demişken, saat zaten iki olmuş.

"Hobilerin neler mesela? Yada fobilerin?" diye sordu Bulut.  Bende "Genelde kitap okur yada resim yaparım. Onun dışında şu an aklıma pek birsey gelmiyor. Malûm saat gecenin bir yarısı..." Kısa bir gülüş atıp devam ettim. "Fobilerim ise o kadar çok değil. Sadece karanlıktan korkuyorum. Belki çok saçma olabilir ama korkuyorum işte." dedim.

"Aslında normal birşey. Benim de öyle saçma bir fobim var." deyince acayip merak ettim. Ve sordum. "Neymiş bakalım o fobi?" Kısa bir süre bekledikten sonra cevap verdi. "Gefirofobi."

Dediğinden hiçbir şey anlamadığım için sordum. "O ne demek?" "Köprülerden geçmekten korkmak. Her şekilde benim fobim daha saçma." Dedikten sonra gecenin bir yarısı kahkaha atmaya başladık.

Uzun bir aradan sonra sordum "Peki senin hobilerin?" Düşünür gibi yaptıktan sonra cevapladı. "İnsanlara çılgınca gelen şeyleri yapmak sanırım."

"Vaay! Ne gibi?" deyince "Mesela sana çılgınca gelen birşey söyle." dedi. Ben de aklıma ilk gelen şey olan "Bungee Jumping" i dedim. O da cevapladı. "İşte örneğin onu yapmak istiyorum. Yada köpek balıklarıyla yüzmek gibi şeyler yapmak istiyorum."

Hazırlıksız Yakalandım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin