Alarmımın takdire şayan sesiyle yeni güne uyandım. Esneme ve gerinme hareketlerim bittikten sonra zar zor yataktan kalktım. Tuvalete gitmek için ayağıma, yatağımdam sonra ikinci aşkım olan şıpıdık terliklerimi giydim. Sabah serinliği olduğu için üzerime ince hırkamı giyip, tuvalete gitmek için kapıyı aralamamla çığlık atmam bir oldu.
Bulut bir yandan bana "Uyandıracaksın diğerlerini de!" Diye fısıldarken bir yandan da ağzımı kapatmaya çalışıyordu. En sonunda kendime geldiğimde salak salak gülmeye başladım. Ben gülünce o da gülmeye başladı. Belki de sinirden gülüyordur. Bilemedim.
Gülmem bitince "Ne arıyorsun burada?" Diye sormayı akıl edebildim. Suratına o çapkın gülümsemeyi yerleştirip "Seni özledim." Dedi. Başını öne eğip "Sana bir sürü mesaj attım. Hatta kapıyı da tıklattım. Ama sen sadece çalar saatin sesine kalktın." Deyince kıkırdadım.
Elimi uzatıp kafasını kaldırdım ve ona yaklaşıp yanağına küçük bir buse kondurdum.
Sonra ne olduğunu anlayamadan beni kucağına aldı ve merdivenlerden koşar adım inerken "Diğerleri uyanmadan dolaşalım biraz. Bir hafta yokuz sonuçta." Dedi. Ve o da yanağıma küçük bir öpücük bırakırken beni yere indirdi.
"Sağ mı sol mu?" Diye sordu ben nedenini anlamaya çalışırken. "Sol." Diye yanıtladım ne dediğini ve ne dediğimi anlamadan.
Ben cevabımı verir vermez bileğimden tutup sol tarafa döndü ve koşmaya başladı. O koşunca ben de koşmak zorunda kaldım.
Birkaç dakika sonra denizin yakınlarındaki bir mezarlıkta buldum kendimi. "Neden geldik buraya?" Diye sordum kendimi tutamayıp. Bana bakmıyordu. Belkide bakamıyordu. Bilmiyorum. "Annem.." dedi bir süre sonra. "Belki de benim iyiliğimi isteyen tek insandı. Çok severdi beni. Dokunmaya bile kıyamazdı bir yerim incinecek diye.." Gözleri dolmaya başlamıştı. "Ben dokuz yaşındayken trafik kazasında şoförle birlikte öldü..."
Birkaç dakika ne diyeceğimi bilemedim. O da konuşmadı. Sonra ağzımdan sadece "Ben... Ben... Üzüldüm..." Kelimeleri çıkabildi. Bana dönüp ellerimi tuttu benim zar zor birşeyler gevelememden sonra.
Ağzını aralayıp konuşmaya başladı. "Annem.. Benim hayatımdaki en değer verdiğim kadındı.. Ve artık en az annem kadar değer verdiğim bir kız duruyor karşımda.. Annem beni bırakmadı biliyorum." Yutkunup gözleriyle gökyüzünü işaret ederek devam etti. "Orada bir yerde. Beni hiçbir zaman bırakmadı. Ve senden bir söz vermeni istiyorum. Beni bırakmayacağına söz verir misin?"
Çaresizce gözlerime bakmaya devam etti. Benim de gözlerim dolmuştu artık. Ağlamak ve onu daha fazla üzmek istemiyordum. Hala cevap vermediğimi farkettiğimde onun da gözleri dolmaya başlamıştı hafiften. "Asla... Asla bırakmayacağım seni. Sen istesen bile ben bırakmayacağım.. Söz veriyorum.." Deyip sarıldım. Sımsıkı. Asla bırakmayacak gibi..
Burada daha fazla durursak çok iyi olmayacağı için "Gidelim mi artık? Uyanmışlardır." Dedim ve başıyla onaylayınca oradan çıkıp salak salak yürümeye başladık.
⭐⭐⭐
Yolu uzata uzata eve ulaştığımızda bahçede kahvaltı ediyorlardı. Merve bizi farkedince suratımı toparladım ve neşeli gibi gözükmeye çalışarak "Günaydın!" Diye seslendim hepsine hitaben.
Dolunay sordu hemen. "Neredeydiniz yahu? Bir baktık odanda yoksun?" Derken hem gülüyor hem hesap soruyor gibiydi.
Bende gülerek cevapladım. "Bir hafta yokuz diye biraz dolaştık sadece. Hepiniz uyuyordunuz." Deyip konuyu geçiştirdim. Dolunay ağzını açıp bir şey daha söylemeye hazırlanırken Bulut sağolsun "Krepler çok lezzetli olmuş ya kim yaptı bunları?" Diye sorup kurtardı beni bu eziyetten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazırlıksız Yakalandım
ChickLitBelki de en güzeli hazırlıksız olanı değil midir aşkın? İşte onlar da hazırlıksız buldular birbirlerini...