..
Keşke sabah erken kalmak olsaydı derdim, her genç kız gibi. Ama değildi, daha kötü birşey vardı. Hatta kötü ne kelime, iğrenç birşey. O'ydu tüm mesele, evet o. Babam.
Hani bütün kızların ilk aşkı babası olurdu ya, benim ilk kabusumdu o. Onu tanıdığımdan beri erkeklere karşı hep güvensizim, hep korkuluyum. Sadece onun için katlanıyordum, annem için. Onun mutluluğu için, huzuru için. Evet, biliyorum çok meraklandırdım sizi. Aslında o kadar da merak edilecek mühim bir hayatım yok benim. Acı dolu bir hikaye.O gün anlamıştım, hayatın hayallerimiz gibi toz pembe olmadığını. Saçlarımı kuruturken birden kapının sesiyle irkildim. Arkamı döndüm, babamı gördüm.
"Baba?"
"Annen gitti." dedi boğuk bir sesle. Bu sefer babamın kapıyı çalmadan girmesini anlayamamıştım. Üzerimde rambo atlet altımda ise kısa pijama şortum vardı. Babamın beni böyle görmesini istemezdim şahsen.Uzun süre baktıktan sonra;
"Bana sade bir kahve yap." dedi yumuşak olmayan bir sesle."Gece gece ? "
"Evet."Gece gece benden kahve istemesini anlayamamıştım. Zaten evde her türlü kahve makinesi vardı. Normalde de kahvesini hep kendi yapıyordu, bugün gerçekten acaipti.
Üzerime sade siyah bir tişort ve altıma tayt geçirip mutfağa gittim. Babam olacak şahıs sandalyede oturuyordu. Makineye kahve ve şekeri koyduktan sonra babama döndüm. Bir an onu benim vücudumu süzerken buldum.
"Baba?"
Babam suratıma bakıyordu.
"Annem nereye gitti?"
Uzun süre baktı ve daha sonra;
"Kuzenini hastahaneye kaldırmışlar, oraya gitti."
Kafamı salladım ve o sırada da zaten kahve makinesinin ışığı sönmüştü. Anlaşılan kahve olmuştu. Sade renkli bir fincan alıp kahveyi dökmeye başladım. Dolabın üstündeki kutunun içinden de bir antep fıstıklı lokum alıp fincanın kenarına koydum, babamın oturduğu masaya uzattım. Suratıma bakıp fincanı aldı. Bende kahve makinesinin üzerindeki rafa uzanıp pembe kaplı telefonumu aldım.
Babama dönüp;
"Afiyet olsun, iyi gecele..r"
demeye kalmadı, bir el kolumu tuttu. Bu babamdı, evde ikimizden başka kimse yoktu çünkü. Hızla döndüm.
"Birşey mi isteyeceksin baba?" dedim.
Suratıma baktı;
"Bana baba deme güzelim." dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne demekti bu ? Bunları düşünmeye vakit kalmamıştı. Baba dediğim annemin ikinci kocası olan pis sapık kolumdan tutup beni götürüyordu. Odamı geçtik, salonu da, hatta banyoyu bile..
Sabah olmuştu. Kendimi yarı çıplak buldum, annemin yatağında. Dün geceden hiç birşey hatırlamıyordum.
Hemen üzerime bir çarşaf alıp odama geçtim, giyinmeye başladım. O sırada kapı çaldı, gelen annemdi. Sabaha kadar bana dokunan pislik ise evden çoktan çıkmıştı.Hemen kapıyı açtım. Annem bana değişik değişik baktı;
"Neyin var bebeğim?"
Hiç birşey demedim. Hala şokun etkisindeyim. Annemin kocam diye önemsediği adam bana tecavüz etmişti.
"Hiiiç.." diyebildim sadece.
Tabii bu olay yaşanalı 4 sene oldu. Ve şuan annem ile birlikte yaşıyoruz. Annem ve o bir zamanlar babam dediğim pislik boşanalı 5 ay oluyor. Annemle beraber yaşamak güzel oluyor tabi, ama bir o kadar da zor.
Ev kirası, faturalar, gıda, okul masrafları..
Annem hepsine yetişemiyor. Ee bide ben artık 10. sınıfım, dershane masraflarım da olmaya başladı.
Dün bir ilan okumuştum. Bir dizi ajansı ufak sahnelerde oynayabilecek 16-17 yaşında genç bayan arıyormuş. Annemle konuştum, o da onaylamıştı. Nasıl olsa bana engel olacak kimse yoktu. Daha önce böyle bir iş yapmamıştım. Ama ortaokul 3 ve 4 de tiyatro dersleri görmüştüm ve oynadığım birkaç sahne var.
---
Akşam olmuştu. Annem enfes yemeklerinden olan mantı ve yaprak sarmasını masaya koymuştu bile. Ee tabi bir de cacık. Hiç eksik olur mu ? Olmaz tabii:)
Sandalyeyi çekip oturdum ve masaya doğru yaklaştım.
Mantıyı kaşıklamaya başlamıştım bile kendisi en sevdiğim yemektir, bir de annem yaparsa değmeyin keyfime. Sonunda arka arkaya kaşıklayıp bitirdiğim mantı tabağını masanın üzerine sakin bir şekilde bıraktım ve annemin düşünceli olduğunu gördüm.
Onu böyle görmek beni çok üzüyordu. Ellerimle annemin çenesinden tutup kaldırdım;"Noldu sana sultanım?"dedim gülümseyen sesimle.
Bana baktı ve gözlerini hafif kısıp;
"Benim yüzümden olan o pis olayı bir daha yaşamanı istemiyorum. Bu yüzden oyuncu olmandan korkuyorum." dedi. Onu çok iyi anlıyordum, çünkü oyunculuk kolay bir meslek değildi.
Beraber masayı toplayıp oturduğumuz odaya geçtik. Annem pembe dizilerinden birini açtı ve bana dönüp gülümsedi.
"Bizde seni böyle mi izleyeceğiz yani ? " dedi.
Gülümsedim.
"Yani bu kadar yetenekli olmasam da birkaç sahnemi izlersin annecim." dedim.
"Kimin kızısın sen bi kere ? Sen herşeyi başarırsın, ben sana sonsuz güveniyorum çiçeğim." dedi.
Gözlerimin dolmadığını söylesem yalan olur. Hemen anneme çaktırmadan toparladım.
"O zamaan ben mısır falan patlatayım bize."
"Bak ona hiç hayır diyemem."
Mutfağa gittim ve mısırları tencereye koymaya başladım. Yaklaşık 2 dakika sonra mısırların patlama sesi gelmeye başladı. Bu benim en sevdiğim sesti.
Mısırlarla beraber annemin oturduğu odaya geldiğimde annem ağlıyordu, yanına gittim. Ne olduğunu sordum. Evet, tahmin ettiğiniz gibi. Diziden baya etkilenmişti.
Mısırlarımızı bitirmemizle dizi de bitmişti. Annem bana dönüp mısır tabağını mısır tabağımın üzerine koyup;
"Ben yatıyorum, sana iyi geceler. Sende fazla oyalanma, yarın görüşmeye gideceksin."
"Tamaam.." diye geçiştirdim. Hangi kız annesinin bu sözlerine karşılık tamam deyip uyumuştur ki ? Cevap hiç kimse:)
Annem küçüklüğümden beri beni hep erken uyumam için uyarırdı ama tabiki ben hep tamam deyip sabah 5'lere kadar uyumamışımdır.
Mısır tabaklarını toparlayıp mutfağa götürdüm, hemen hızlıca makineye yerleştirdim. Sonrada oğlak burcu resimli ve yazılı kupa bardağıma nescafe yaptım.
O gece sabaha kadar ne telefon oynadım, ne de dizi izledim. Sadece yarın görüşme için gideceğim işin benim için hayırlı olacağını düşünüyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNCULUK
Teen FictionBu hayata ne kadar acı başlasa da ona hep mutluluk getirecek adımlar atan Ebru'nun hayatına eşlik edin..