Yabancı yeni bir geceye uyanıyor. Ayağı iyileşmiş, dondurmalının evine girmesinin üzerinden iki hafta geçmiş.
Birbirlerine dair her şeyi biliyorlar. İkisi de çabuk güveniyor. Fakat biliyorlar ikisinden de sır çıkmaz.
İkisi de aynılar. İkisi de yalnız. Birbirlerine benziyorlar.
Yabancı kaçıyor adamlardan çünkü paralarını çaldı. Artık adamlar onu aramıyorlar. Çaldığı para çok büyük miktar değil.
Dondurmalı da yabancı gibileri dolandırıyor. İkisi de yasa dışı işler yapıyor. Yapmaları gerekiyor.
Ne aileleri var, ne evleri. Hoş ev sayılırsa dondurmalının harabesi var. En azından diyor bazen kendi kendine. En azından temiz.
Doğru söylüyor evin içi tertemiz.
Tıpkı kalpleri. Kalpleri dıştan harabe, içleri ev.
Dondurmalının ismini öğreniyor yabancı.
Jaemin.
Ne kadar kusursuz geliyor kulağa.
Tıpkı gözleri.
Hoş birbirlerine isimleriyle de seslenmiyorlar. Dondurmalı ve yabancı kalıyorlar.
Doğruluyor yabancı.
Mutfaktan tıkırtılar yükseliyor. Kalkıyor, mutfağa adımlıyor.
Dondurmalı yemek yapıyor. Yabancı onun sebzelere aşık olduğunu biliyor. İki haftada ona dair her şeyi öğreniyor.
Kabul ediyor yabancı, dondurmalı konuşmayı seviyor.
Gözleri tavaya kayıyor. Tavada sebzeler.
Pırasa, havuç, brokoli, biber, domates.
Güzelce kavruluyor. Tezgahta bir kase duruyor. İçi ıspanak dolu. Yıkanmış, temiz, parlak.
Tıpkı dondurmalının gülüşü.
Yanına eğiliyor dondurmalı. Kaseyi alıyor.
Ispanaklar tavada. Büzüşüyor.
Çocuk onlar pişerken küçük dolaba koşuyor. İçerisinden iki yumurta çıkarıyor. Kırıyor bir kaseye yumurtaları. Ellerinden düşmeyen çubuklarla çırpıyor.
Çocuk sebzeli omlet yapıyor. Demir vitaminini eksik etmiyor. Biliyor çünkü. Yabancının iyileşmesi gerekiyor.
Yabancı konuşuyor.
'Omlet kahvaltıda yenir diye biliyorum dondurmalı.'
Dondurmalı dönüyor çocuğa. Çocuk dağılmış.
Saçları karışık, tişörtü kırışık. Pijaması biraz fazla aşağıda. Terlikleri ayağında.
Biliyor yabancı, terliklerini giymezse azar işitiyor.
'Yabancının proteine ve demir vitaminine ihtiyacı var.'
Gülüyorlar.
'Yemekten sonra seni denize götüreceğim Jeno.'
Buraya geldiğinden beri sayılı kez ismini söylemişti. Bu anlar da onlardan biri oluyor.
'Tamam,' diyor, sonra ekliyor. 'Fazla param yok ama.'
'Ne kadarın var?' diyor dondurmalı.
'Bir dolarlardan bir tomar.' Gülüyor. Belki yüz doları var belki daha az.
'Bir dolara istediğin hayali kurarsın çocuk.' diyor dondurmalı. Haklı.
Bir dolara ne hayaller kurulur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Fin'
Nonfiksi"1 dolara istediğin hayali kurarsın çocuk. Belki 1 sentin bile artar."