Bu kurgu için açtığım kitabı yayımdan kaldırıp buradan yazmaya karar verdim Çünkü beklediğimden daha kısa oldu ve dedim ki, bunun için ayrı kitap açmak yerine en azından içeriği daha fazla olan bir kitap altında birleştirsem daha iyi olabilir.
Bu yüzden, wuh işte buradayız!
─────
➳AU: graveyard au (_tenshi- 'nin AU kitabından)
➳Tür: angst=fluff
Keyifli okumalar!
Yakın bir zamanda yağmurun yağdığını belli eden, mermerden yapılmış mezar taşlarının üzerindeki ıslaklık ile havaya karışmış ıslak toprak kokusu, fazla sıradan ve alışılmış bir sonbahar sabahıydı benim için. Gündüz olmasına ve yağmurun durmasına rağmen güneşi arkasına almış olan bulutlar, havanın hafiften karanlık olmasına neden oluyordu.
Her ay olduğu gibi, yine büyükannemi ziyarete gelmiştim elbette ve tabii ki hiçbir zaman değiştirmediğim çiçek buketinden getirmiştim toprağını süslesin diye.
İçinde çoğunlukla sarı karanfil ile beyaz krizantemlerin bulunduğu bir çiçek buketiydi bu. Büyükannemin pek sevdiği ve altında güzel anlamlar besleyen bu buketi, her zaman uğradığım çiçekçi dükkanının sahibi önermişti bana. Daha sonra da alışkanlık olmuş, sürekli aynısından alır olmuştum.
Saçlarımı sarı naylon yağmurluğumdan kurtarıp büyükannemin adının yazdığı mezar taşına yaklaşmış, her zaman olduğu gibi hayatımın sıradan geçtiğini, bir şeylerin değişmediğini sanki beni dinliyormuş gibi anlatmaya başlamıştım. Burada mıydı, beni dinliyor muydu bilmiyordum.
Ancak bunu sorgulamayı uzun zaman önce bırakmıştım; sadece gelip beni dinlediğini umarak hayatımı anlatırdım. Eğilip çiçek buketini mezar taşının önüne koyduğumda onun için iyi dileklerimi de sürdürüyordum.
Biliyordum, bedeni, eti ve kemikleri çoktan toprağa karışmıştı bile ancak bu onun sadece geçici bir süre giydiği elbisesiydi. Ruhu yeni bir bedende miydi yoksa cennette miydi bilmiyordum. Ancak yok olduğuna, diğerlerinin aksine inanmıyordum, elimden gelen tek şeyi yapıyor, daha iyi bir yerde olduğunu umuyordum.
Mezarlıktan çıkmak için hareketlendiğimde, biraz ötede sırtı bana dönük -benim yaşlarımda- bir başkasını fark etmiştim. Tanıdık gelmiyordu. Daha doğrusu, bu onu ilk görüşümdü. Ayrıca bulunduğu yere bakarak, mezarın yeni olduğunu söyleyebilirim. Sadece ayakta durup mezar taşını izliyordu; belki de dua ediyordu, bilemiyorum.
Koyu kumrala yakın saçları ıslanmıştı, tıpkı giysileri gibi. Şu an ki durumuna bakarak söyleyebilirim ki, hasta olması kaçınılmazdı. Hava esiyordu ve yağmur az sonra yeniden başlayacak gibiydi fakat gitmeye de niyeti yokmuş gibi bir görüntüsü vardı.