1./ Tehlikeli

265 12 5
                                    

- Lydia'nın anlatımı -

  Ah yinemi sen! Çık git evimden hemen! Yandaki komşunun sesini her duyduğumda biraz daha ürküyordum. Bu kadının sorunu da neydi?..! Araştırmak hiçte işimden değildi ama merak da ediyordum doğrusu. Üzerimdeki pijamaları çıkarıp dışarı çıktım. Yağmurlu hava da yanımda sigaramı yaktım , dumanı içime çekmeye başladım ve hakkımdaki iftirayı düzeltmek için düşmanım olan Rosabella'nın yanına gitmeye başladım. Önceden onla yakın arkadaştık ama şimdi tam bir düşmandık. Onun ofisinin kapısına kadar geldiğimde sigaram hâlâ elimdeydi ve ofisinin kapısını açtım.  Sigaramdan derin bir duman çektikten sonra ofisteki çöpe attım. 'Merhaba Ros. Görüşmeyeli uzun zaman oldu.'  Biraz bozulmuş gibi olsada belli etmemeye çalışarak  pis pis sırıttıktan sonra kes şunu diye haykırdım.  Bu sefer gülen ben olmuştum. Silahımı cebimden çıkardığımda kafasına doğru yönelttim ve o cırlak sesini duyduğumda silahı daha da kavradım ve gözlerimi kapattım. Silahtan BAM! sesi çıktığında yeniden gözlerimi açtım ve onun ölü bedenini gördüğümde alayla sırıtıp 'Yaptıklarının bedeli budur tatlım! diyerek ofisten çıktım. Kalabalık sokakta kulaklığımı takıp Lana Del Rey'in harika sesini duyarken bir yandan da çalan Summertime Sadness'a eşlik ediyordum. Dudaklarımdan dökülen kelimeler beni rahatlatıyordu. Bilirsiniz şarkı söylemek insanı yumuşatır. Az önce yaptıklarımdan küçücük bir pişmanlık bile duymadan hızlı adımlarla önümde duran kocaman binaya yani Starbucks'a girdim ve kendime sıcak bir kahve aldım. Kahveyi alıp arkamı dönecekken bir şeye çarptığımı hissettim. Daha çok kaslı bir yapı gibiydi. Bendem özür dileyerek Yere düşen dökülmüş kahvemi ve malzemelerini( şeker vs.vs.) alırken bana yardım etmeye başladı. Dahaca yüzüne bile bakmamıştım. Kim olduğuna bakacakken kapıdan silah sesleri gelmeye başladı. Beni olduğum yerden hızla kaldırdı ve sandalyelerin olduğu yere doğru ilerlemeye başladık. Sandalyeler bizi tam olarak kapatmaya yetmese de bir süre idare edebiliriz diye düşünüyordum. 'İyi misin?'- 'Evet, napacağız? 'Bilmiyorum' 'işte şimdi yandık!' Bize doğru gelen siyahlı adamları gördüğümde yerimde sıçradım. 'Benimle gel çabuk ol koş,koş!' İçsesim ona güvenmemi söylerken beni bir köşeye kıstırıp bunu yediğine inanamıyorum tatlım dediğinde resmen çökmüştüm. 'Ne demeye çalışıyorsun?'  Sadece ağzıma dayanan kötü kokulu mendille kendimi derin bir sessizliğe bıraktığımı hatırlıyorum. Gözlerimi açmamla evimde olmadığımı anlamam bir olmuştu neredeyse. Başımda gezinen adama şöyle bir baktığımda uyandı diye bağırmaya başlamıştı bile. 'Ne yaptın bana sersem' dediğimi duymamışçasına boş boş baktı.

Ama sessizliği bir süre sonra o bozdu. Birkaç gündür seni izliyoruz ve nasıl bir yaratık olduğunu gördük tatlım. Güçlerimden bahsettiğini sanmıştım ve tam ağzımı açıp inkar edecekken konuşmaya başladı. 'Yaptığın gizli işler, hırsızlıklar ve  katil olman hoşumuza gitmedi değil küçük hanım. Bizde elimizi bulaştırmadan şu işi halletmeyi düşünüyorduk. Birazda olsa rahatlamıştım yinede yutkundum ve korkuyla konuşmaya başladım. 'Ne demeye çalıştığını hiç anlamadım, diyip kafamı diğer tarafa çevirdim. Yakında buraya gelecek düşmanlarımız var, yani her zaman bir misafirimiz olurdu ama onlar Beacon Hills'in en güçlü mafyalarıdır. Onların paralarını çalıp yakıcaksın böylece adamlarına verecek para kalmadığından paralı askerler gibi dikilen siyahlılar yok olucak. 'Neden bahsettiğini anlamadım diyorum. Böyle şeylere bulaşamam ben. Eliyle beni gösterdiğinde bana doğru gelen adamlara baktım. elindeki aletleri anlayana kadar boş boş baktım. Ama sonradan kavrayabildiğim şeyler elektro-şoklardı. Yaklaşacağı sırada arkadan seslenen patron olduğunu düşündüğüm yakışıklıya bakmaya başladım. Yanağımdan süzülene kadar hissetmediğim gözyaşımı ve ardından gelen birkaçını daha serbest bıraktım. 'Yapmaya çalıştığınız şey ne' diye bağırdığımda boş odada ellerim bağlı bir şekilde dururken sesim yankı yaptı. Patron olduğunu düşündüğüm kişi bana doğru yaklaşıp çenemi yukarıya kaldırdı. Boğuk çıkan sesimin anlaşılmadığını biliyordum ama yinede konuşmaya devam ettim. Birsüre sonra o kıç beyinli anlamış olacakki 'konuşmak mı istiyorsun' dedi. Başımı salladığımda ağzımdaki bandı çıkarıp elini ağzına götürdü ve sessiz olmamı işaret etti. Ben tabiki teşekkür etmek yerine bağırmayı tercih ettim. Ama bu daha çok hitap şeklindeydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 31, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DANGEROUS CİTY(Stydia Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin