"Huuun~"
Geçtiğimiz bir yılda azıcık da olsa boy atan küçük çocuk, Sehun yemeği hazırlarken buz dolabının önünde turlayıp duruyordu. Artık okul saatleri uzadığı ve büyüdüğü için -ocakta dokuz yaşına basmıştı- dadısı yoktu. Nini bunu daha çok seviyordu çünkü uzun, sarışın adam sürekli onunla ilgileniyordu.
"Söyle Nini."
Sehun ocağın başında karıştırdığı çorbanın tuzuna bakıyordu. Ama bir gözü elbette minikteydi.
"Nini dondurma yemek istiyor."
Sehun'un cevabı açık ve netti. Henüz Şubat ayındaydılar ve küçük çocuğun boğazlarının şişmesini istemiyordu.
"Hayır."
Ama Nini kolay pes etmeyecekti. Üzerinde Sehun'un ona Doğum gününde aldığı ayıcık şeklinde tulumu vardı. Kollarını yemek yapan bedenin beline dolayıp başını da bedene yasladı.
"Lütfeeen~"
Yemeğin kapağını kapatan Sehun beline sarılmış çocukla beraber geniş mutfakta bir kaç adım atıp tezgahtaki sebzeleri yıkamaya başladı.
"Olmaz dedim Nini. Hasta olmanı istemiyorum, bu senin iyiliğin için."
Sebzeleri doğramaya başlamadan hemen önce belindeki elleri çözmüştü, bir aksilik çıkar da bıçak çocuğa gelir diye Nini'yi kendisinden biraz uzaklaştırdı. Nini ise dondurma yiyememenin verdiği üzüntü ile başını mutfak masasına yaslamış sallanıyordu olduğu yerde.
"O zaman Nini akşam yemeğinde tavuk yemek istiyor."
Sehun çocuğun inadı ile yine iç çekmek zorunda kaldı. Nini'nin tavuk aşkı bitmek bilmiyordu.
"Bunu konuştuk Nini, haftada iki kez tavuk yiyebilirsin. Hakkını doldurdun. Pazartesiyi bekle."
Nini bu defa kızgın bir şekilde kaldırdı başını. Hun ona istediği hiçbir şey için izin vermiyordu. Kötü Hun!
"Sen beni sevmiyorsun!"
Sehun elindeki bıçağı doğrama tahtasına bıraktıktan Sonra bebeğine döndü. Küçük beden dikleşmiş, minik yumruk yaptığı elleri ile ona bakıyordu.
"Yanlış, ben senin iyiliğini istiyorum."
Nini onu dinlemeden omzunu silkti.
"Beni sevsen tavuk yememe izin verirdin."
İşte yorucu bir gün geçiren Sehun için bu durum sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.
"Konu kapandı Nini. Bu akşam sebze ve et yiyorsun."
"Senden nefret ediyorum!"
Nini çığlık atarak mutfaktan çıktı, koşarak odasına gitti. Sehun ise yeniden sebzeleri doğrama işine döndü. Nasıl olsa bebeği acıktığı zaman tıpış tıpış yanına gelecekti. Mutfağın bahçeye açılan kapısında gözlerini gezdirdi, hava bozuyordu.
Sehun'un tahmin ettiği gibi olmadı. Nini akşam yemeğine inmedi. Sehun kapısını çalsa bile kapıyı açmadı. Sehun bu defa onu gerçekten üzdüğünü düşünüyordu ama hadi, kim tavuk ve dondurma yemesine izin vermediği için başkasına küserdi ki? Nini küsermiş işte.
Akşam yemeğini tek başına yiyen Sehun, daha Sonra acıktığında Nini'ye ısıtmak için yemekleri dolaba kaldırdı. Mutfağı temizledi. Daha Sonra biraz salonda oturup kitap okudu. Yatma vakti geldiğinde ve odasına ilerlediğinde kapının altından sızan ışığa bakılırsa Nini hala uyumamıştı. Sehun kendi odasına girip kapıyı aralık bıraktı, hava daha da kötüleşmiş bir yağmur başlamıştı. Sehun gece Nini'nin yanına geleceğinden şüphe etmiyordu.