Günler yine aynı monotonluk içerisinde geçiyordu. Erkekler hep aynı amaçla yaklaşıyordu kızlara. Ancak bir farkla! Artık her gün başka bir kıza değil de her bireyin sadece bir kişiyle devam etmesi şeklinde ilişkiler yaygınlaşmaya başladı. Sadece bununla da kalmadı son bir yıl içinde bu tür ilişkilerin daha da ciddileşip evliliğe kadar yol aldığını tespit ettik. Fakat bu biraz daha ilerleyen yaşlarda gözlemlendi.
Benim buradaki görevim insan ilişkilerini ve gençlerin durumlarını, hayata bakış açılarını incelemek. Bunun için çeşitli ortamlarda onları bizzat izlediğimiz zamanlar da oldu.
Ben Esat BARLAS, buraların en iyi psikoloji uzmanıyım. Yüksek Lisans mezunu ve oldukça da iyi bir' bilim insanıyım (!) 'da denebilir. Biz insanı ve olması gereken yaşam tarzını araştırıyoruz. Uzun lafın kısası biz şimdiki nesil gençlerini onlara sezdirmeden seyredip analiz ediyoruz.
Başta kendi çevremiz ve özel hayatımızı da değerlendirmiyor değiliz. Normal olarak kendimizi de onlarla karşılaştırıyoruz. Benim hikayem de burada başlıyor.
Üniversiteye başlamak ve o ortama dahil olmak insana kendini özel hissettiriyor. İlk sene her şeyi merak eder oluyor insan. Ama ben diğerleri gibi pek sosyal değildim. Takıldığım iki ya da en fazla üç arkadaş vardı ve kimseyle de flört etmem söz konusu değildi. Efe AYTEKİ ve tabii o herkesin sempati duyduğu neşesi hiç bitmeyen arkadaşım Tuğra ÇAĞLAYAN. Ne gariptir ki pek göze batmasam da onlarla arkaşlığımın kuvvetinden dolayı olsa gerek ben de popüler olmaya başladım. "Psikolojinin dehası" derlerdi bana. Ya da kızların benim yanımdan geçerken kendi aralarında, her ne kadar konuştuklarını birçoğumuz duysak da "Ooo çok soğuk cidden üşüdüm."gibi esprileri kulaktan kulağa dolaşır oldu. Dedim ya pek sosyal değilim diye. İşte bu yüzden bir rus olduğumu yoksa bu kadar soğuk bir karakterin dünya üstünde olamayacağını konuştuklarını duydum.
Bazen diyorum ki; insanlar beni konuşacak kadar bende ne buluyorlar. Kızların arkadaşlarıma ve özellikle bana olan ilgilerini sebebi herkesle samimi olmayıp herkese karşı hoşgörülü olmamız olsa gerek.
Tuğra tıp fakültesinde Efe ise biyolog olmak için okuyor. O ikisi benden önce de tanışıyorlarmış zaten. Ama benden daha fazla ortak dersleri var tabii. Bizim bazı temel derslerimiz ortak. Dünya tarihi mesela. O ikisiyle o Dünya tarihi dersinde tanışmış ilerleyen vakitlerde de kaynaşmıştık. Hayatımız yarım dönemde böyle ders içi etkinliklerle geziler ve seminerlerle geçti bir süre. Sonra işte bizim bu üç silahşörler gibi birlikte takulmamız dikkat çeker oldu ve BAMM!!! bir de bakmışız tıp ve psikoloji fakülteleri başta olmak üzere herkes bizi konuşur olmuş. Bir an onlardan kaçmak uzaklaşmak istedim ama bu mümkün olamazdı. Başka bir üniversiteye gitmek istemiyordum. Bu yüzden mezun olana kadar bu böyle sürecekti.
Bazen bir grup öğrenci bizi eğlenceli bişeyler yapmaya davet ediyordu. Bazen teke tek kızlar da geliyordu, bizimle açık açık flört etme niyetlerini gizleme gereği duymadan.
Bundan nasıl kurtuluruz diye düşünürken biz onlara kaba davranmadan olabildiğince kibar bir şekilde reddetmeye karar verdik. Başta zor olsa da sürekli gelen teklifler azaldı ve insanlar bizden bir şey istemeye korkar oldu. Tuğra sağolsun bazı arkadaşları reddederken 'olabildiğince kibar davranma' kısmında üstün başarı gösterip birkaçını tersledi.
Gel zaman git zaman olaylar böyle devam etti. Her gün bizim ile ilgili milletin nereden duyduğunu bilmediğimiz pek çoğu asılsız dedikodular geldi kulağımıza.
Mesela bir gün de olsa şu bar ortamını merak ettik ama dînen pek uygun olmayacağı için de diskoya gitmek için uygun ve yakın bir yer arayışına girdik. En sonunda okula 7 km uzaklıkta bir disko bulmuştuk. AYDINLIK ZİNDAN. Garip bir ismi vardı. İsmini de içindeki özel locaların kafes gibi olmasından alıyordu. Biz de oturduk birer içecek sipariş ettik. İçecek dediysem alkol yok tabii. Eğlenelim dedik, başımıza iş açalım da demedik.
Neyse aradan 15-20 dakika geçti sonra bizim Efe yine her zamanki gibi millete maharetlerini sergilemek için pistin tozunu attırdı. Öyle ki biz bile ne zaman bu kadar iyi dans eder olduğundan habersizdik. Efe yanımıza geldi sonra da üç kız bizim masaya geldi. İkisi kumral biri aynı benim gibi sarışındı. Ama doğal gibi durmuyordu. Kumrallardan biri benim yanıma sarışın Efe'nin yanına, diğer kumral olan ise Tuğra'nın yanına oturdu. Bizim Tuğra yine kabalık etmesin diye söze ben girdim. Efe'nin itiraz etmeden flört edeceğinden adım gibi emindim çünkü. "Hayırdır bayanlar başka masa beğenemediniz mi?" Yanımdaki daha da yaklaşarak ve ağzını yayarak konuşmaya başladı. "Neden ,beğenmediniz mi bizi yakışıklı?Oysa ben en çok seni beğendim ,o sarı saçlarını.Bu gece boş musun sen onu söyle bana?!" Bu sözleri duyunca kibarlığı ssi*tiret diye düşündüm. Açık açık seninle yatmak istiyorum dedi bana. Birden benden beklenmeyecek bir anlık sinirle kıza döndüm. "Bana bak bizim sizin gibi sürtüklerle işimiz olmaz. Şimdi derhal defolup gidin bu masadan. Aksi taktirde olacaklardan ben sorumlu değilim. "
Biraz fazla sert konuşmuş olmalıyım ki Tuğra bile bıyık altından gülmeye başladı bu ani çıkışıma. "Hayırdır abi! Ne oldu daha dün azıcık daha kibarlıktan bahseden adama? Strateji mi değiştiriyorsun da bizim mi haberimiz yok?" diye sordu şaşkınlığını belli ederek.Bu sefer yanımdaki kızdan başlayıp hepsinin yüzüne dik dik baktım ve mesaj alınmış olacak ki teker teker yanımızdan gittiler. "Buraya kendi halimizde eğlenmeye geldik. Hatırlatırım! Ne yediği belirsiz kızlarla kafayı bulmaya değil Tuğra!!!!" Bugün gerçekten kendimde olamam. Yoksa bu sözleri bence başkası söyletiyor olmalı bana. Hiç kendim gibi davranmıyorum. Hoş bu sekilde konuşmak işime de gelmiyor değil. Bu sefer Efe konuştu. "Haklısın abicim de... Biraz fazla mı kaba oldun? Hani sen Tuğraya kızardın ya hep ondan diyorum." Allah'ım keşke anlatmadan da anlayabilselerdi. "Açıklayım o zaman. Okulda değiliz. Yani buradaki kişiler bizi taımadıkları için belki de bir günlüğüne istediğimiz gibi davranalım. Ne dersiniz??" İkisi birden bön bön yüzüme bakmaya başladı. Sonra dediklerimi yeni idrak etmiş olacaklar ki ikisi birden gülmeye başladılar. "Bunu dediğine inanamıyorum ama bu gün tarihe geçsin. Yazın bunu bir yere." Efe'nin tek yorumu ise "Senden korkulur Esat. Boşuna Buzlar Prensi değilsin. Ben bile üşüdüm yanında." oldu.
Günün geri kalanında ise üçümüz birlikte biraz dans edip oturduk ve bu sefer de aklımıza bir başka hinlikler gelmeye başladı. " Abi buradaki herkes türk oyunlarını bildiğine göre dj' ye bahşiş verip halay ya da oyun havası açtırabiliriz. " Tuğra'nın bu fikri hepomizde çatlayana kadar gülme isteği uyandırdı. Şahsen ben insanların tepkisini merak ettiğimden öyle düşünüyorum. "Kesinlikle katılıyorum buna. Ben varım." Efe de tamam dediğine göre söz bende demektir. " Tamam.Peki öyle olsun bu günün hakkını verelim. İtirazım yok. Yeniliklere açığım."
İşte bu konuşulanlar günün işleyişini değiştirdi. Bizimkiler ne edip ne yapıp adamı ikna etsek diye uğraşırken bizzat ben gidip adama 150TL bakın az değil tamı tamına yüz elli lira vererek haftalığımın neredeyse yarısını harcadım ama başardım. Sonra millet bir an bozguna uğramış gibi kalakaldı. Biz de ne yapalım elebaşıyız ya başladık halay çekmeye. Millet baktı öyle durarak olmayacak bize katılmaya başladılar. Aralarda iyi horon tepen birkaç tane kız da vardı ama onun dışında herkesin keyfi yerindeydi. En son bu günü hep birlikte bir fotoğrafla taçlandırdık. Kalabalıktık fotoğrafta çünkü bunu diskonun web sitesine koyacaklardı. Ne gündü ama değil mi?! En çok da bizim halay sevdalısı Tağra eğlendi bugün. İste en son bir de arkadaşça üçümüzbir selfie çekinip diskodan çıktık. Bizden sonra zaten eski haline dönmüştür orası.
Günün özeti olarak hepimiz arada da olsa istediğimiz gibi davranmayı doğru bulmuştuk. ;) :) 👻👻👻👻👻😏😎😜😋😂😊😓😎😎😎😏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanetin Acısı
Novela JuvenilArtık biz de birer fark katalım dedik hayata. Üçümüz tanışana kadar hayatlarımız gayet sadeydi. Ama olaylar bizim üniversite yıllarımızda başlıyor. Buzlar prensi Esat Barlas, yani ben. Eğlencenin adresi Efe Ayteki ve oldukça ağirbaşli ve bir o kada...