Deli- Giriş

316 39 47
                                    

*Deli-Giriş
*İçimde dipsiz kuyuya benzeyen bir boşluk vardı.*

Cama vuran yağmur tanelerinin usulca kayıp gidişini izliyordum. Içimde koca bir boşluk vardı ve bu boşluğu nasıl dolduracağımı da bilmiyordum. Öylece yaşayıp gidiyordum. Bir kayıp bir insanı bu kadar çok değiştirir miydi!? Değiştiriyormuş. Bunu çok iyi anlamıştım.

Oturduğum koltukta üzerimde battaniye, elimde bir fincan kahve vardı ve ben kendi iç sesimle hasbıhal ediyordum. Içim buruktu, yüreğim dargındı, küskündüm... her şeye ve herkese. Heybemde dargınlıklarım vardı ve ben bir şekilde ayakta durmaya çalışıyordum.

Elimdeki fincanı yanımdaki masanın üzerine koyup battaniyeyi de kenara kaydırdım. Dışarı çıkıp yağmurun altında ıslanmaya, yağmuru hissetmeye ihtiyacım vardı. Ünlü bir yazarın da dediği gibi 'bazı insanlar yağmuru hisseder, bazıları ise sadece ıslanır.' Benim yağmuru hissetmeye ihtiyacım vardı! Içimdeki yangını söndürmeme yardımcı olabilirdi o damlalar.

Ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım. Tam kapıyı açıp dışarıya çıkacaktım ki üzerimde sadece t-shirt olduğunu fark ettim. Bu şekilde dışarı çıkarsam hastalığa davetiye çıkarırdım. Vestiyerden hırkamı alıp giyindim ve kapıyı açtım.

Içeriye anında girip burnuma dolan o buram buram yağmur ve toprağın harmanlanmış kokusunun rayihasına kapılıp gözlerimi kapattım. Bu kokuyu seviyordum.

Dışarıya çıkıp kapıyı aralık kalacak şekilde kapattım. Şimdi tamamen dışarıda ve yağmurun altındaydım. Usul usul yağan bu yağmur insana tarifsiz bir huzur veriyordu ve bende olan huzursuzluk da biraz olsun gitmişti. Bazı zamanlarda sadece izlemek yetmiyordu. Yağmur bunun en güzel örneğiydi. Hissetmek için altında ıslanmak gerekirdi bana göre.


Başımı gökyüzüne doğru kaldırdım usulca. Yüzüme gelip, gözüme çarpan yağmur damlaları gözlerimi kapatmama sebep olmuştu. Ellerimi iki yana açıp kendi etrafımda dönmeye başladım. Kocaman adam deli gibi dönüyordu yağmurun altında! Ama hiç kimse bu koca adamın içindeki çocuğu bilmiyordu! O çocuğu yavaş yavaş öldürdüklerini bilmedikleri gibi!

Gözümden bir damla yaş akınca gözlerimi açtım. Yağmura karışan bu gözyaşı başkaları tarafından farkedilmiyordu belki ama ben onun gözyaşı olduğunu çok iyi biliyordum. Bir damla gözyaşı daha gözümden süzülüp yanağıma doğru yol alınca gözlerimi hızlı hızlı kırpıp derin bir nefes aldım. Gözyaşlarımı bu şekilde geri göndermeyi öğrenmiştim!

Sahi yüreğimdeki bu koca boşluk ne zaman dolardı? Anne ve babam öldükten sonra yıkılmışken tek avuntum onlardan bana kalan kardeşimken onu da kaybetmenin acısını ne zaman atlatırdım?

Vücudumu bir titreme alınca dönüp kendime bakma fikri nihayet aklıma gelmişti. Üstüm başım sırılsıklam olmuştu ve giydiklerim üzerime yapışmıştı. Üzerimi değiştirsem iyi olurdu ama şuan eve girmeye ne cesaretim ne de isteğim kalmamıştı. Ailemi kaybedeli tam bir yıl olmuştu ve ben halâ hatıralarının içinde yaşıyordum. Her gece onlarla yatıp, her sabah onlarla uyanıyordum. Geçirdiğim bir trafik kazasında tüm ailemi kaybetmiştim ve o gün bir boşluk oluşmuştu içimde dipsiz bir kuyu gibi.


O boşluk halâ içimdeydi ve ne zaman kapanırdı bilmiyordum. Yüreğimdeki yangın ne zaman sönerdi, yaram ne zaman kabuk bağlardı? Hiç bilmiyordum!

Gözlerimden yaşlar daha hızlı akmaya başlayınca 'erkekler ağlamaz' lafının ardına sığınmaktansa ağlamayı tercih ettim. Bahçe kapısını açıp dışarı çıktım ve mahallemizin aşağısında olan ovaya doğru yürümeye başladım. Adımlarım hızlıydı ve üşüdüğüm için de nefesim düzensizleşmişti. Ama şuan havanın soğuğu ve üşüyor olmam umurumda bile değildi!

Nihayet evleri geçip ovaya ulaştığımda koşmaya başladım. Neden koştuğumu bilmiyordum ama koşmak beni rahatlatacaksa eğer saatlerce koşmaya razıydım. Boş olan yolda hem koşuyor hemde ağlıyordum. Etrafımda hiçkimsenin olmaması ve yağmurun da gözyaşlarımı gizlemesi benim lehimeydi. Hiç kimsenin bana acıyarak bakmasını istemiyordum! Insanların o bakışlarından nefret ediyordum!

Koşmaktan yorulunca durdum ve eğilip ellerimi dizlerime koydum. Derin derin nefes alıp bıraktım. Yağmur da durmuştu artık ve gözyaşlarımı gizleyen bir etken kalmamıştı. Ellerimi dizlerimden çekip gözyaşlarımı sildim ve olduğum yere çöktüm. Çok yorulmuştum...

Başımı alıp gitmek istiyordum buralardan. Her şeyi, herkesi geride bırakarak. Insanların bana olan bakışlarından kurtulmak istiyordum. Anıları geride bırakmak istiyordum. Kendime gelmek, yüreğimdeki yangını söndürmek, yaralarıma melhem bulmak ve içimdeki boşluğu doldurmak istiyordum.

Yerimden doğrulup ayağa kalktım ve koşarak geldiğim bu yolları bu kez yürüyerek dönmeye başladım. Buralardan gitmek fikri içime ılık duygular yaymıştı. Bir yıldır soğuk olan ruhum bu ılıklığı yadırgarken ben nereye gideceğimi düşünüyordum.

***

Selamun aleyküm...

Nerden geldi bilmiyorum ama daha önce aklımda olan bu kurgunun tanıtımını yazmak için ilham perilerim bugün benimleydi. Heyecanla yazacağım bu hikayeyi inşAllah sizler de heyecanla okursunuz. Aklımda kitabın ismi gibi 'deli' düşünceler dönüyor . 🙈

Yıldızı parlatmayı unutmayalım🙈

Ha bu arada yorumlarınız benim için çok önemli. Benim için bir şeyler yazar mısınız 'Deli' hakkında.

Allah'a emanet olun... ❤

Selam ve dua ile...

(11.09.2018) Giriş kısmını yazdığım ilk tarih bu ama aradan neredeyse iki yıl geçmiş ve ben ilk defa oturuyorum Deli'nin başına yazmak için. Halbuki nasıl bir heyecanla yazmıştım ilk kısmını. Hayatımızda neler olur bilmiyoruz ama yazmamamın sebepleri vardı. Nedir diye sormayın bende kalsın. Her şeyi atlattım ve bu karantina günlerinde karakterlerimle yanınızda olmaya çalışacağım.

Bir deli yazar...
02.04.2020 Perşembe.

DeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin