1 | Bizim ruhumuz genç

7.1K 334 311
                                    

Ariana Grande - Sweetener




Hayatım boyunca daha uzun boylu olmak istemiştim, ta ki asıl gerçeği öğrenene kadar. Uzun boylu insanlar diğerlerine yukarıdan baktıkları için otomatik olarak egolu insanlar oluyorlardı. Bu da demekti ki kısa boylu insanlar dünyanın en iyi insanlarıydı— ben kısa olduğumdan değil tabii ki çünkü değilim. Orta boylu bir bey olarak halimden memnundum sadece diğerleri için kapsamlı bir araştırma yapmak istemiştim.

"Hayatım yeter artık ayna çatlayacak." Enseme inen şaplakla birlikte yüzümü buruşturup ellerimi düzeltmeye uğraştığım saçlarımdan çekmiştim. Aynadan arkamda duran Hyejoo'yu görmemle dudaklarımı büzüp ona doğru döndüm. "Ne yapayım Hyejoo, paçoz gibi mi çıkayım dışarı ha? Kocanın itibarı yerlerde mi sürünsün?" Abartarak konuşmaya başlamamla Hyejoo anında gözlerini devirip kollarını birleştirmişti. Saklamaya çalışsa da içten içe gülümsediğini biliyordum tabii.

"Duyan da meşhuruz falan sanacak Yoon." Demiş ve bana doğru gelmişti. "Aman be Hyejoo be! İtibarımızın olması için illa meşhur mu olmalıyız? Ne ara bu kadar dar görüşlü oldun sen?" Kaşlarımı çatıp tekrardan sahte bir abartıyla konuştuğumda bu sefer kıkırtısına engel olamamıştı. Gülmesiyle birlikte ben de gülmüş, kolumu omzuna atıp kendime doğru çekmiştim bedenini.

Kolları direk belime dolanırken dudaklarımı saçlarına bastırıp geri çekildim. "Gitmem lazım artık ama akşam geç gelmem bugün. Dün ekstradan kaldığım için bugün erken evdeyim." Sırıtıp ayakkabılığa doğru yürüdüm. "Tamam sofrayı hazırlarım o zaman." Gülümseyip kapı pervazına yaslanıp ayakkabılarımı giymemi izlemişti.

Telefonum ve cüzdanımı da aldıktan sonra elimde çantamla birlikte, son kez Hyejoo'ya hoşçakal dedikten sonra evden çıkmıştım.

Arabama binip iş yerine doğru gitmeye başladım. İş yerim evime fazla uzak değildi ki zaten Hyejoo'yla şu anki evimize taşınma nedenlerimizden biri de buydu. Diğeri ise renginin açık mavi olmasıydı çünkü Hyejoo diğer evleri istemediğini, bok kahverengisi bir evde yaşamak istemiyorum diyerek kesin bir dille reddetmişti. Her ne kadar o 'bok kahverengisi' evlerden birine tamamiyle aşık olmuş olsam da bu mavi eve taşınmak zorunda kalmıştım.

Çünkü günün sonunda hanımcılık kazanırdı. Her zaman.

"İlerlesene be pezevenk!" Park ettiği yerden çıkmaya çalışırken yolumu kesen arabayla başımı camdan çıkarıp kaşlarımı çatmıştım. Bir anda kulaklarımı dolduran küfürlerle dudaklarımı büzüp kendi kendime şarkılar mırıldanmaya başlamış ve camı sakin hareketlerle kapatmıştım. Bir kaç saniye sonrasında araba yola çıkmış ve resmen arabama toz atarak son hız gözden kaybolmuştu. "Gösterişçi varoş." Kendi kendime mırıldanırken tekrardan gaza yüklendim.

Dakikalar içerisinde iş yerime varmıştım. Park alanına girip arabamı her zamanki yerine park ettikten sonra çantamı alıp arabadan çıktım. Tam zamanında gelmiş olsam da devasa laboratuvara yürürken adımlarım hızlıydı. Burayı kelimelere dökülemez bir şekilde seviyordum çünkü yine kelimelere dökülemez bir şekilde kendimi rahat ve güvende hissediyordum burada. Hem rahattım hem para kazanıyordum. Daha ne isteyebilirdim ki? Herkesin hayatları boyunca diledikleri şeye sahiptim. Üstüne üstlük güzel bir kadınla evliydim. Tamam, belki tam olarak bir 'aile' değildik çünkü bir çocuğumuz yoktu fakat bir aile olmak için çocuğun şart olmadığını düşünüyorum. Elbet fena olmazdı fakat şart da değildi sonuçta. Zaten her ne kadar kendisini gerçekten sevsem de, Hyejoo'ya ne yazık ki aşık değildim.

"Yine erkencisin Min." Kim Seokjin'in sesini duymamla gülümseyip hafifçe eğilmiştim. Yüzümde gülümsemeyle kendi bölümüme doğru ilerlerken kimsenin daha gelmemiş olmasını görmemle gözlerimi devirmiştim. Araştırma ve tarih bölümündeki herkes kelimenin tam anlamıyla tembel gerizekalılardı— benim dışımda tabii. İşe bir tek ben tam zamanında gelip bir tek ben yapılması gereken işleri tamı tamına hallederdim.

REWIND. ⠀⠀[ YOONMIN ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin