Sabah hafif bir ürperti ile uyanmıştım. Ilk önce gözlerimi açıp nerede olduğumu kestirmeye çalıştım. Ancak sonradan uzandığım şezlongu farkedince bir anda doğruldum. Gece burada uyuya kalmıştım! Şansım varsa Yoongi burayı farketmemiş olmalıydı.
Güneş daha yeni doğuyordu. Üstümden attığım örtüyü düzeltmeden merdivenlere yöneldim. Yavaş yavaş tekrar inerken ayaklarımın pencere pervazına dokunması ile durdum. Kendimi içeriye çektim. Odamın zeminine değince çıplak tenim derin bir nefes verdim.
Yavaşça odamın kapısına uzandım. Ancak duyduğum sesle midem bulandı.
"Yoongi seni çok seviyorum~."bu ses hayatımı mahveden sesti.
Flashback:
"Tae lütfen, Yoongi başkasına düşüyor. Sadece kıskandırmama izin ver."Jimin evde Yoongi gelmeden beni ikna etmeye çalışıyordu. Ne yapacağını daha anlatmamıştı ama Yoongi benden soğumasın diye kabul etmiyordum.
O zamanlar Yoongi benden nefret etmiyordu.
"Ne yapacaksın Jimin? Sen zaten sevgilisisin seni sevdiğine eminim."son cümleler kalbimi acıtıyordu. Ve bu inanın ölmekten beter bir gerçekti.
"Sadece seninle bir şey yapıyor gibi görüneceğiz?"bana soru soran gözlerle bakıyordu salonun ortasında. Ben ise kabul etmez gözlerle...
"Olm-..."o sırada kapı açıldı. Yoongi eve gelmişti. Onu karşılamaya gidecektim ki arkamdan bir kol beni çekti.
"Üzgünüm tae."jimin fısıldayarak beni kendine çekti. Yanımdaki koltuğa attı kendini ve beni de üstüne çekti. Bunu beklemiyordum. Ancak daha beklemediğim şeyler yoldaydı.
Yoongi odaya girip bizi görünce Jimin bambaşka bir adam olmuştu. Beni üstünden itmeye ve bağırmaya başladı.
"Pis sapık in üstümden! Yoongi! Yardım et bana. "Bir anda Jimin'in tekmesiyle de yere düştüm. Ben ne olduğunu anlamaya çalışıp yerimden kalkarken, Jimin yattığı yerden çoktan kalkmış, salonda kırgınlık ile bakan Yoongi'nin boynuna dolamıştı kollarını.
Şaşkınlık ile bana bakan saf yüzü inceledim. Gözlerinin altı bir anda koyulaşmıştı. Yüzü de sanki bir anda zayıflamış bana badem gözleri ile bakıyordu. Dudaklarında her zamanki soluk kırmızı rengi aradım ama yerini beyaza bırakmıştı. Jimin Yoongi'ye bir şeyler anlatıyordu ama bu ne benim ne de Yoongi'nin umrundaydı.
Birbirimize son kez bakıyorduk sanki. Gözlerim dolmuş, Yoongi'nin görüntüsü buğulanmıştı. Ellerimi gözlerime götürüp manşeti ile sildim. Ayağa yavaşça kalktım ve sarılan ikiliye döndüm. Bir adım yaklaştım ki onlara Yoongi hastalıklı bir insanmışım gibi geri çekildi.
"Ben..."bir şey söylemeye çalışmış ancak o koyu sesimden sadece fısıltı kalmıştı boğazımda. Ben de daha fazla kalamadım. Ardından kendi odama geçtim koşa koşa.
Flashback end:
Kapıyı tamamen araladım. Koridora çıktım. Büyük ihtimalle ikisi de salondaydı. Ben ise sadece salon kapısından bakmakla yetindim.
Yoongi koltukta oturmuş, Jimin ise onun dizine yatmış saçlarını okşatıyordu. İğrenme dolu 5 saniyeden sonra ise kapının yanındaki okul çantamı alıp çıktım. Kapıyı kapatırken bile onu düşünüyordum.
Ancak hemen sonra gözümün kenarında biriken bir adet yaşı sildim. Beni bekleyen bir son sınıf vardı.
