6.BÖLÜM
Gözlerime çarpan güneş ışığıyla araladım gözlerimi.Görkem perdeyi çekmiş “Hadi uyanma vakti!” dedi gülümseyerek.Ben de gülümsedim ve gerilerek yatakta doğruldıım.”Günaydın!” dedim uyuşuk ve mahmur bir sesle.
“Sana da günaydın uykucu!Neyse sen yüzünü yıka ben de kahvaltı masasını hazırlayayım!”
“Zahmet etmeseydin ben eve gideceğim zaten.”
“Karnm aç ve kahvaltıdan sonra seni eve bırakırım!”
“Imm…peki tamam o zaman.” dedim ve Görkem’in odadan çıkışını izledim.Banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri dönüp üzerimi değiştirdim.Yattığım tarafta bulunan komodinin üzerinden telefonumu aldım ve mutfağa gittim.”Şimdi keki çırpmaya başlayın.” diyordu laptoptaki aşçı bayan.”Kolay gelsin!” dedim omzum kapının kenarına yaslarken.Görkem’in sesimi duyup arkasına dönmesiyle benim kahkaha atmam bir oldu.”Bu halin ne böyle?” dedim kahkahalarımın arasından elimle üzerini göstererek.Ağzı,burnu un içinde kalmıştı.”Kek yapmaya çalışıyordum.” dedi elinde bulunan kasedeki karışımı bana göstermek için hafifçe eğerek.Başımı öne doğru uzattım ve kasenin içine baktım.Bu da neydi böyle!Cidden mutfağa girmediği belli oluyordu.Sonra tekrar yüzüne baktımBöyle bile çok şirin bir tipi vardı ve hala da yakışıklı görünüyordu.” Hayatında hiç mutfağa girmeyip birşeyler yapmayan birinden temiz bir iş beklemiyorsundur heralde?” dedi ben mutfak tezgahına tuhaf tuhaf bakarken.”Ama yine de bu fazla pis bir iş!” deyince tekrar gülmeye başladım.Görkem tezgaha ve kendi üzerine bakınca o da gülmeye başladı.Bir süre böyle gülüştük ve sonra birkaç kahvaltı malzemesi –domates,peynir,zeytin gibi- hazırlayıp masaya koyduk.Yüzünü unlardan temizlemek için banyoya gitti ve dönünce de yakınlarda bulunan bir pastaneden simit almak için evden çıktı ben mutfağı toplamaya çalışırken.Geldiğinde simitleri poşetinden çıkardık ve güzelce kahvaltımızı yaptık.Bol sohbetli ve güzel bir kahvaltıydı.Bana gerçekten iyi hissettiriyordu.Sıcak günde ferahlatan klima gibi ya da gecenin soğuğuna rağmen pencereyi açıp yorganla uyumak gibi iyi hissettiriyordu.Ailelerimizden,arkadaşlarımızdan,çocukluk zamanlarımızdan bahsettik.Benim pek komik anım yoktu çocukluğuma dair.Zaten zor zamanlar geçirmiştim.Ama Görkem küçükken bayağı yaramazmış.Annesi birgün mutfaktayken bu şapşik koltuğun altına girmiş.Annesi odaya gelmiş,bakmış Görkem yok.Bayağı telaşlanmış,babasını falan aramış.Görkem’e sesleniyorlarmış ama yokmuş evde.Meğer onun ses çıkarmaması da uyuakalmasındanmış..Annesine oyun yapacağım diye koltuğun altında uyuya kalmış.Tabi annesi anlatıyormuş bu hikayeleri ona.Sonra Ozanlardan falan bahsettim.Birgün tanışmak istediğini söyledi Ozan ve Sümeyye’nin arasındaki tatlı didişmelerini anlatınca.Kahvaltımız sonlandığında masayı topladık ve ben çantamı alınca evden çıktık.Siyah minicooperın kilidini açtı ve içine yerleşip yola koyulduk.”Ehliyetin var mı?” diye sordum yolda polis çevirmesi olursa diye.
”Var!” dedi.
“Ama sen…yani biz aynı yaştayız ve benim yoksa senin de olamaz heralde.Çünkü yaşımız el vermiyor.”
“Benim ehliyetim var!Okula geç kayıt ettirmişler beni.Bu yüzden 11. Sınıf olarak gözüküyorum.Ama normalde 18 yaşındayım.”
“Ne zaman aldın peki ehliyetini?” diyerek yeni bir soru attım ortaya.
“18. Yaşımı doldurur doldurmaz.”
“Hmm.Doğum günün ne zaman?” diye sordum bu sefer.Beni terslemesi an meselesiydi çünkü sabahtan beri habire konuşuyordum.Sadece yorgun olduğumda konuşamazdım ya da huysuz kalktığım sabahlarda.