//8//

5.2K 260 19
                                    

Deniz: Sana bir şey aldım, kapı'nın önünde.

Damla: Ne?

Deniz: Çok soru soruyorsun, ikiletme işte.

Uygulamadan çıkmaya zahmet bile etmeyip, telefonu koltuğun üstüne fırlattım. Ne saçmalıyor diye düşünsemde içimde kocaman bir merak oluşmuştu bile. Hızla dış kapıya ilerleyip kilidi açtım. Kapıyı açtım açmasına ama burda bir şey yok ki? Ne beklemiştim gerçi onu da bilmiyorum ya, neyse. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp geri geri gittim.

Tam o anda yerde ki küçük kutuyu fark ettim. Anında kutuya alıp koşarak çıktığım salona yüzümde ki garip sırıtmayla geri girdim. Bu kız bana ne yapıyor böyle? Ve bunu yapan bana bir kız. Uzun zaman oldu gerçek bir hediye almayalı, çok uzun bir zaman. Telefonumu attığım koltuğa oturup, telefonuma uzandım. Hediyeyi şimdi açmayacağım, ne kadar merak etsemde.

Damla: Hey, bu da ne?

Deniz: Niye kendin açmak yerine, bana soruyorsun yağmur damlam?

Damla: Ummm, bilmem.

Deniz: Hadi aç.

Damla: Şey öncelikle, bir hediye almayalı uzun zaman oldu.

Deniz: Gücüm yettikçe sana hep hediye alabilirim, Damla'm. :)

Damla: Ah, peki.

Damla: Ben hediyeyi açayım o zaman?

Deniz: Aç. :)

Aç mı? Ben şimdi niye fesat anladım ki bunu? Neyse. Telefonu bırakıp bacaklarıma bıraktığım hediyeme döndüm. 'Hediyem' ah ne güzel bir sözcük. Salak salak sırtmaya devam edip kurdeleyi açtım. Bir de özenmiş! Fazla romantik ve ben bundan ilk defa iğrenmiyorum.

Kutuyu açıp karşılaştığım şeyle gözlerim doldu. Aynı anda da telefonumdan mesaj sesleri yükselmeye başladı. Bu kolye... Bu... Mükemmel. Elime alıp kolyeyi kendime daha da yaklaştırdım. Damla şeklimde ki kolyenin için de 'hayat ağacı' vardı. Yanağımdan bir ıslaklık geçip kolyenin üstüne damladı.

Sonra ne oldu anlamadım zaten hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. En son yorgunluktan uyuyana dek.

// İki bölüm birden atıcağım, diğer bölümde açıklama olucak. Kolyeyi şuraya bırakayım;//


Senden Kendimi Almayı Unutmuşum ||gxg||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin