-6- Inability

65 6 2
                                    

Ruki'den...

Onun ölümünden sonra yaklaşık 5 gün geçmişti. Kalbim hala ilk gün ki gibi acıyla yanıp tutuşuyordu. Onu sevdiğimi söyleyemeden kayıp gitmişti. Hayat bu kadardı... Alacakların kadar.

Tekrar gözlerimin dolmaması için uğraş verirken yatakta doğruldum. Bıkkınca etrafa göz gezdirip kalktım sonra. "Amaçlarım, acımdan daha büyük olmamalı..." Diye mırıldanarak kişisel işlerimi halledip eskisi gibi sorumluluklarımın başına döndüm.

Acı çekmeyi unutmalıyım. Ölümlüyü sevmem benim hatamdı.

Mutfağa gidip bizimkilere kahvaltı hazırlamaya başlrgfdfadım. Herşey eskisi gibi olacak...
Bu ben değildim aksi takdirde.

"Efsane geri dönmüş!"
Arkamdan gelen Yuuma'nın sesi ile ona ciddi olduğunu düşündüğüm bir şekilde konuştum.

"Herkes uyanık mı?"
"Azusa az önce ayna da kendi ile bakışıyordu. Tabi gene bir uyur gezerlik olayı değilse hehehehehe... Kou erkenden gitmiş olmalı.."
"Nereye?"
"Bilmiyorum ki. İki gündür böyle ortadan yok olup duruyor. Mal mı ne o da. Geçen sordum  'Sen hayırdır?' diye şey dedi, 'Hayırdan geçen yol bayırdır.' Anlamadım espriyi ama gülüp geçtim."

"Demek ki bayıra gidiyormuş Yuuma."
"Ne?! Bayır mı?! Bensiz mi?! Ona gösteririm gününü!"

Birşey demeden masayı hazırlamıştım. Ben, Yuuma ve Azusa vardık sadece. Bu Kou ne işler karıştırıyor acaba...

"Azusa yesene! Kou'da yok ki yemeğine konacak?"
Azusa, Yuuma'nın cümlesiyle omuz silkti.
"Yemek... Yemek... Pek... Umrumda... Değil..."
"Azusa malsın cidden."

Yuuma homurdanarak yemeğini yiyorken Azusa tabağına boş boş bakıyordu.

"Bir ölümlüyü sevmem benim hatamdı."

Diye mırıldandığımda tüm gözler bendeydi. Kimseye bakacak cesaretim olmadığından bende içimde akın etmiş olan şarkı ile kendimi onun yanında buldum...

"Ağlamıştım zorlukları bilemeden
Duygularımı seçip geçemeden.."

Hayır, ağlamak istemiyorum artık.

***

Kou'dan...

Yemek yemeyeli resmen 3 gün olmuştu ama kız hala inatla yemeği reddediyordu. Sinirlerine hakim ol Kou... Sakin...

"Hadi ama kedicik yemelisin artık."
"İstemiyorum! Anlamıyor musun?!"
"Anlamıyorum!"

Sinirle bağlı olduğu sandalyeye ilerledim. O sinirle ne yaptığımı anlayamıyordum bile. Birden elim onun boğazına yapışmış sıkarken buldum kendimi. Doğrusu... Bu beni zevke getiriyordu Ahaha~

"Hala yememekte ısrarcı mısın ha?!"
Kesik kesik nefesleri arasından duyabilmiştim cümlesini. Can çekişiyor yazık. Haha~

"Ye...mey...e..ce...ğim..."

"Haa? Demek ısrarcısın?! O halde bende ısrarcıyım!"
Daha çok sıkmaya başladım. Önümde ölümle cebelleşirken hala canını hiçe sayıyor... Ne garip bir kızsın Rai. Bu garipliğine aşığım işte ben.

Pes etmeyeceğini anlayıp geri çekildim. Öksürük krizinden sonra bana anlam veremediğim baskılarla bakmaya başladı.

"Kedicik her seferinde sen kazanıyorsun. Haha~ Bu bakışta ne böyle? Benden nefret mi ediyorsun yoksa?"

Cevap vermek yerine yere bakmaya tercih edince tepsiyi köşeye koyup ellerimi çırptım.

"Kecidik ben gidiyorum. Akşama görüşürüz!"

Sevimlice gülümseyip zafer işareti yaptım ve ordan çıkıp parmakları kapattıktan sonra o mekandan ayrıldım. Tabi, arkamdan söylediği mırıltıyı duymamak elde değildi.

"Ölüme gidiyorsun..."

Sırıtmadan edemedim. Ne kız ama... Her geçen saniye daha çok ilgimi çekiyor.

***

Rai'den...

Bu lanet yerde daha çok durdukça Ruki'yi görememekle içimdeki yangınlara sebep oluyorum. Ah... Ruki... Seni 1 saniye bile görmeden yaşamak ne kadar zor ve anlamsızmış... Ben burdan nasıl kurtulacağım?

Kou'yu öldürmek istemiyordum ama... Görünüşe bakılırsa o en ağır ölümü arzuluyor. Hahah~ Merka etme Kou. Sana istediğini vereceğim.

Ama ilk önce burdan nasıl kurtulurum ona odaklanmalıyım. Yerde duran tepside ki yemeğin yanındaki meyve bıçağını görmemle gülümsedim. Evet. Gördüm seni~ Haha~

Bağlı olduğum sandalyede  hoplayarak ilerlemeye başladım. Birinci hoplayış, ikinci hoplayış, üçüncü hoplayış...

Tepsiye gayet yakındım.
Evet, olacak Rai! Az kaldı!

Tekrardan tepsinin yanına gidebilmek için hopladım. Tam yanındaydım. Yaşasın! Sonunda kurtulacağım! O arada dengeli kaybedip düştüm. Zaten düşmeyi bekliyordum. Tepsiyi göremiyorum ama... O zaman arka tarafımda kaldı tepsi! Bu benim için daha iyi oldu.

Vücudumu arkaya doğru hareket ettirip sınırlı hareket edebilen ellerimle tepsiyi aradım. Ama her seferinde ellerim soğuk zemine değiyordu.

Hadi ama... Nerde bu...

Defalarca geriye gitmeme rağmen hala en ufak bir iz yoktu tepsiden geriye. Nerde olabilir...

Nerdesin...

Çık ortaya...

Hadi...

"Benimle saklambaç mı oynayacaktın yoksa kedicik?"

Olamaz... Bu gitmemiş miydi?!

Diabolic Lovers: HypocrisyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin