yirmi altıncı bölüm

3.8K 444 128
                                    

Güneş çoktan yükselmişti, küçük evin içinde uyanan tek canlı Obur olmuştu. Belki oda sıcaklığına alışkın olmadığından belki de midesi boş olduğundandı ama sonuçta uyanmıştı. Minik kedi gözlerini birkaç kez kırpıştırıp etrafına bakındı. Herkesten çok sevdiği sahibi Jimin yatağında, yorganına iyice sarılmış uyuyordu. Odada farklılık sezince bir de yatağın ucuna doğru baktı. Dün gelen adam sandalyenin üzerinde ayaklarını uzatmış, başı omzuna düşmüş bir şekilde uyuyordu. Obur Yoongi'yi umursamayıp yerinden fırladı ve Jimin'in yatağına tırmandı. Yatakta ilerleyip Jimin'in başucuna vardı. Önce patilerini Jimin'in saçlarına koydu, sonra eğilip Jimin'in yüzünü yalamaya başladı. Umuyordu ki Jimin hemen uyansın çünkü oldukça aç hissediyordu.

Jimin garip sesler çıkarıp sağa bakan yüzünü tavana çevirdi, böylece Obur'a oynaması için daha fazla alan vermişti. Obur bir yandan miyavlıyor diğer yandan patilerini Jimin'in yüzünde gezdirmeye devam ediyordu. Jimin biraz daha uyanmazsa tüm bedeniyle Jimin'in üzerine atlamaya kararlıydı.

Jimin Obur'un ısrarlarına daha fazla dayanamayıp sonunda uyandı. Gözlerini kırpıştırıp sonunda onları tamamen açtı ve gördüğü ilk şey Obur'un yüzü oldu. Hafifçe gülümsedi. Oğluna günaydın diyecekken henüz karanlık olan oda yüzünden saatten emin olamadı. Kalın perdeler çekili olduğu için şu an sabah mı yoksa hâlâ gece mi kestiremiyordu.

Uzanıp komodin üzerindeki saatine baktı, saat on biri geçiyordu. Sol eli ile gözünü ovuşturdu, bu saate kadar uyuması mucize olmalıydı.

Obur hâlâ üzerindeyken sahibine kendini unutturmamak için mırladığında Jimin'in aklına olanlar ağır ağır ulaşıyordu.

Uzun saattir uyuyordu, uyuyordu ve kendi yatağındaydı ve içeri bir misafiri vardı – tabii eğer Jimin'in uyanmasını beklemeyip gitmediyse. Obur'u üzerinden alıp kedinin yere zıplamasına neden oldu. Üzerindeki yorganı hızla üzerinden tepti, Jimin şimdi fark etmişti de uyurken biraz terlemişti.

Obur miyavlayarak açık kapıdan çıktığında Jimin de yatağında doğruldu ve tam karşısında sandalyede iki büklüm bir şekilde uyuyan Yoongi'yi gördü. Neden burada, o rahatsız sandalye üzerinde uyuyordu bilmiyordu ama üzülmüştü, biraz da kötü hissetmişti çünkü kendisi kendi yatağında oldukça güzel bir uyku uyumuş aynı zamanda da günler sonra ilk defa uykusunu almış bir şekilde güne başlamıştı.

Yatağından kalkıp Yoongi'ye ilerledi. Önce dürtmekte tereddüt etse de sonra Yoongi'nin omzunu hafifçe sarstı. "Hyung! Hyung uyan." Kendine gelmeyen boğuk sesiyle usulca seslendi. Sonra kendi kendine söylendi. "Neden burada uyursun ki..."

Yoongi gözlerini yavaşça araladı. Jimin'in tam bile açılmayan gözleri ve uykulu yüzüyle karşılaşınca gülümsedi. Uyanır uyanmaz ilk seni görmek de varmış hayatımda. Şurada, tam şuracıkta son nefesimi versem mutlu ayrılırım şu sefil dünyadan. Belinde ve boynunda hissettiği ağrı ve üşeme hissi de beraberinde gelince yerinde doğrulup bedenini gerdi. "Gü-" Konuşmak istedi ancak ağzının içi oldukça kuruydu ve galiba boğazı da acıyordu. Yutkunup yeniden denedi. "Günaydın Jimin." Sesi oldukça kötü çıkıyordu.

Jimin bu ayrıntıyı fark edemeyecek kadar Yoongi'nin rahatsız sandalyesinden uyumasına takılıydı. Pencereye yaklaşıp perdeleri açarken sordu: "Neden burada uyudun hyung? Tüm gece rahatsız olmuş olmalısın. Hem üşümüşsün de belli, iki büklümdün." Jimin büyüğünü hafifçe azarlarken Yoongi ayağa kalkıp kendine gelmeye çalıştı.

"Sana göz kulak oluyordum. Uyumak planımda yoktu." Farkında olmadan kendini çok yorgun hissetti. Başında da hafif bir ağrı vardı zaten. Elini boynuna götürüp ovdu. "Neyse, gideyim ben."

O sırada hem kendini dinleyen hem de yatağını düzelten Jimin elindeki yorganı bırakıp Yoongi'ye yaklaştı. "Olmaz hyung. Ben şimdi çarşafları değiştireyim sen de yatağa uzan. Baksana her yerin tutulmuş. Kötü hissettim böyle. Göndermem seni."

Yoongi hemen önünde duran Jimin'in yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Zahmet etme sen." Boğazına bir gıcık oturunca öksürdü. Jimin büyüğünün hasta olması ihimalinden korkmuştu. "Ben evime gider dinlenirim." Ellerini çektiğinde Jimin odanın içi soğuk olmasa da ürpermişti. Kuru dudaklarını ıslatma gereği duydu.

"Pekâlâ, itiraz etmeyeceğim ama hyung bari bir şeyler yiyip de git."

"Jimin uykumun açılmasını mı istiyorsun?"

"Hayır ama- Her neyse, senin dediğin olsun hyung."

İkisi de odanın orasında hâlâ dikilirken Yoongi esnedi. Jimin kendi yatağını toplamaya devam ederek biraz önce Yoongi'nin avuçları ile yüzüne dokunmasını düşünmemeye çalıştı. Yoongi iki yanına bakınıp telefonunu aradı, bulduğunda Jungkook ve birkaç arkadaşından mesaj olduğunu görmüştü. Bugün dersi yoktu ancak kahvaltı için çağıran arkadaşları vardı. Onları nazik bir mesajla reddedip salona geçeceği sırada Obur hızla ayaklarının dibinden Jimin'e ilerleyip onun paçalarını çekiştirmeye başladı.

"Oldukça aç olmalı, onunla ilgilenmelisin Jimin. Ve bir de-" Başını kapıdan uzatıp gülümsedi. "Kendine de öyle."

Salondaki sehpadan cüzdanını ve anahtarlarını alıp kapıya yöneldiğinde Jimin kucağında Obur ile onu uğurluyordu.

"Teşekkür ederim hyung. Keşke kalsaydın."

"Başka sefere Jimin." Yoongi de kalmayı çok isterdi, onun sabah hallerini görmek, onunla birlikte kahvaltı yapmak gibi şeyler oldukça hoşuna giderdi ama kendini hiç iyi hissetmiyordu. Bedeni oldukça yorgundu ve baş ağrısı da kendini bir türlü unutturmuyordu. Jimin'i uyurken izlemekten gram pişman değildi ama uyuyakalması ve üşütmesi Jimin'e kendini kötü hissettirecekti ve aklının Yoongi'de kalmasını istemiyordu. Bu yüzden gayet iyiymiş gibi yapıp Jimin'in apartmanından ayrıldı. Bir an önce evine gidip kendini sıcak yatağına atacaktı. Belki kendini Jimin'in evindeki gibi rahat hissetmeyecekti ama onun uykulu yüzünü düşünerek güzel bir uyku uyuyabilirdi.

öyle güzelsin işte | yoonmin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin