3 yıl önce Ağustosun 12'sinde Mardin gibi bir şehirde üşümemi sağlamıştı karşımda yüzsüzce duran bu kişi. Mavi gözlerinin etrafı tam bir renk cümbüşüydü ,ve beni kendine çekiyordu, turuncu ve kırmızının çeşitli tonları onda ilginç ama çekici bir göz yapısı oluşturuyordu. Ondan olabildiğince kaçmıştım ama Mardin gibi bir şehrin Ağa'sının oğlu beni kolayca bulabiliyordu.Gerçi daha sadece iki şehir değiştirmiştim. Seksen bir ilin sadece ikisi.Şuanda yeni edindiğim ve adını bile hatırlamadığım kız arkadaşımla İzmir Karşıyaka'da oturmuş sıcağa rağmen sıcak çikolatalarımızı yudumlarken karşımda duruyordu. Sanki inadıma yapıyordu bunu.Aradan üç sene geçmesine rağmen her sene takvimler Ağustos 12'yi gösterince karşımda dikiliyordu. Yanımdaki kıza telefon gelince çok klişe bir şekilde kalkıp gitti. Normalde klişeler çoğu kişinin hoşuna gitmez ama güzeldir.Klişedir o işte.Her sene yanımdaki insanları uzaklaştırıyordu yanımdan aynı o gün yaptığı gibi. Bana acı çektirmeye bayılıyordu sanki.Dejavuyla değişik bir şekilde acı çektirmeye bayılıyordu aslında.Doğrusu buydu. Psikopat değildi ancak normal de değildi.Sadist değildi ancak acı çektiriyordu bana.Yüksek ihtimalle bir hafta boyunca beni rahatsız edip duracaktı.Ardından bir sonraki seneye kadar çekip gidecekti.Şuan bana yüzsüzce sırıtırken benim aklımda damsız almayan bir barda bir hafta geçirmek vardı.Aslında hayata moronluğundan dolayı isyan etmeseydim gelmezdi başıma hiçbiri elbetteki.Kocam ve iki çocuğumla Hatay'ın çok zengin bir kısmında mutlu bir hayat sürüyordum.Ancak Suriye'de yaşanan savaştan dolayı çocuklarımı birkaç günlüğüne de olsa ortamdan uzaklaştırmak istemiştim.Sürekli gitmek istediğim ve gerçekten hayranlık duyduğum Mardin'e yoldaşım tur ayarlamıştı.Genç yaşta, her zengin ailenin hayali olan dünür olma merasiminin kurbanlarıydık.Aşık olmuştuk zamanla birbirimize.O 19 yaşındaki İstanbul'un playboyuydu. Bense İzmir'in prensesi.Ailelerimizin şirketlerini birleştirmek için evlenmiştik.Hayatımız kararmıştı aslında.Bu yüzden Hatay'da yaşamak istediğimizi söylediğimizde karşı çıkmaya pek yüzleri tutmamıştı.Tam 4 sene sonra.Eşim Murat, 23 bense 22 yaşında iki ebeveyndik.Sonra Mardin'e gideceğimiz tur şirketinin bizim Mardin'e gideceğimizi medyaya yaydıklarında ilgi çekmiştim.Murat serseriydi. Deli dolu birisiydi.Ya kor gibi sıcaktı yada su gibi serindi.Benim serserimdi.Bu yüzden kimse onu suçlayamazdı hem.Daha çok gençti.Hayallerimiz elimizden alınmıştı ve biz birbirimize mahkum edilmiştik.Ancak ikimizde bazı şeyler için fazla zekiydik.Kurtuluş yoktu,madem yoktu o vakit bizde birbirimizi mutlu edecektik ki zaten ettikte. Türkiye'de yerimizde olmak isteyen binlerce genç vardı ve biz bunun değerini bilerek dolu dolu yaşıyorduk. İlk göz ağrım Taşçı ve Hükmeden ailesinin ilk varisi Su Hükmeden. Su,gerçekten su gibi bir kızdı.Uysaldı;her annenin hayalindeki evlattı.3 yaşındaydı,daha küçücüktü.Su'dan bir yaş küçük ve Su'ya oranla fazla vahşi bir kızım vardı.Birbirlerine zıt olduklarını doğum sancılarından bile belli oluyordu.Onun adı da Alev'di. Su masmavi gözlere sahipti ayrıca upuzun dümdüz ama uçları lüle lüle sarı saçlara. Alev ise, ismi gibi hırçın kan kırmızısı fazla düz ve asi saçlara, yılan yeşili olmakla kalmayan yılan gibi zehirli ve tehlikeli gözlere sahipti.Annesi olduğum için asla inkar etmedim.Büyüyebilseydi çok can yakacaktı.Yinede konu ailesi olunca Su'dan bile daha duygusal olabiliyordu.Aslında bunu o gün anlamıştım.Onu son gördüğüm günde.Gözyaşlarımı hızla elimin tersiyle sildim.Bu Serhat'ı sinirlenmişti.Biliyordu eşim ve çocuklarım için döküyordum bu gözyaşlarını.Acaba bu sefer ne yapacak diye merak ederken beni kolumdan tuttuğu gibi BMW X6'sına bindirdi.Geçen sene Mercedes Benz'i vardı diye düşündüm.Ondan önceki sene daha az ilgi çekici araba Kia Cee'd. Sanırım o kiralıktı. Gösteriş meraklısının tekiydi Serhat. Bu huyu masum olduğu zamanlarda çok komik gelirdi bana. Birden kendimi arabanın içinde buldum.Yol boyunca konuşmadı ancak yolun ne zaman biteceğini bilmediğim için tedirgin olmaktan kendimi alamadım.
12 AĞUSTOS 2002
Alev iki yaşında bir çocuğun sahip olduğu hırstan daha fazlasına sahipti ve bunu anlamak için dahi olmak gerekmiyordu.Otel odasında paytak adımlarını düzeltmeye çalışıyordu her zamanki gibi. Su kendi halinde Dies'iyle Mario oynuyordu.Su hırssız olmasına rağmen kendi giyinebiliyor,yemeğini yiyebiliyor,sohbete katılabilecek kadar konuşuyor ve gayet de yürüyebiliyordu.Alev'in onu kıskandığı her halinden belliydi.O gün geldiklerinden beri kendileriyle fazla alakadar olan Serhat Aksu'nun evine davetliydiler.Serhat sempatik ve yakışıklı birisiydi.Öyle yakışıklıydı ki Murat; Serhat, kızları ve eşinin yanına gelince homurdanmaktan kendini alamıyordu.Bunların hepsini Peri elbette ki farkındaydı. Serhat'ın ona ilgi duyduğu açıkça belliydi.Ve belki de O, yemeğe gittiklerinde hayatın da yapıp yapabileceği en büyük hatayı yaptı.Murat'ı sinirlendirmek belki de kıskandırmak namına Serhat'a çok az da olsa yüz verdi.Nerden bilebilirdi ki Serhat'ın her şeyi yokuşa süreceğini. O günden sonra Serhat kendini Peri'ye adamıştı.12 Ağustos günü Hatay'a geri dönmek için hazırlanırken bir şekilde Peri tek başına dışarı çıkmıştı.Odaya geri döndüğünde ölmek,kör olmak,hiç doğmamak istemişti.İki küçük kızı yere yığılmıştı.Etraflarında kocaman bir kan gölü vardı.Kocası ise köşede ağır biçimde yaralanmış olmasına rağmen kendini yorarak ağlıyor,bağırıyor,telefonla konuşuyordu.Otelin giriş kapısında bir sürü siyah giyinimli,dev cüsseli adamlar çıkmıştı.İçlerinden sadece birini tanıyordu.Serhat'lara yemeğe gittiklerinde adam gelip Serhat'ın kulağına bir şeyler fısıldamış,ardından bir daha yemek boyunca görünmemişti.Murat'ta olay yerinde can verince kendini kaybetmişti.Ağlamamıştı hiç.Tepki verememişti.Bayılmış, 2.5 ay boyunca uyanamamıştı.Serhat Peri'yi o halde gördükçe ''acaba hata mı yaptım diye kendine soruyor ardından tabii ki hayır ben hata yapmam'' diyerek kendini teselli ediyordu.Ancak gerçekten büyük hata yapmıştı.Peri bayılırken bile kimse onu tutamamıştı.Serhat hepsini ondan soyutlamak istemişti.Dünyadan bir tek kendisi ve Peri'yi istemişti.Ancak uyandığı anda kocasının ailesi ve kendi ailesi onu ondan koparmıştı.Uzun süre bulamamıştı onu.Taaki bir sonraki 12 Ağustos günü kabristanın başında onu baygın bulana kadar.O zaman onu kucakladığı gibi İstanbul'daki evine getirmişti.O'nu zorla bir hafta evinde tutmuş iyice kendine geldiğinde alnına bir sene boyunca yetecek kadar güçlü bir öpücük kondurmuş,diğer senelerde de gelmek üzere Mardin'e geri dönmüştü.Biliyordu sadece 12-19 Ağustos tarihleri arasında istediği şekilde sevebilecekti tek aşkını... Her şeyi farkındaydı.Yaptıklarını hiçbir duygu affettiremezdi.Ne aşk ne öfke hiçbir şey. Ve bu Serhat'ın canını her şeyden farklı yakıyordu.Bu aşk onun kalbinde tarifi imkansız acılar bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ağustos
RomanceAŞK HAYATI BU KADAR KARMAŞIK BİR ADAM DAHA ÖNCE GÖRDÜNÜZ MÜ?ŞANSSIZ BİR AŞK VE ONUN HATALARININ DİĞER AŞK MACERALARINI BU KADAR ETKİLEYECEĞİNİ NEREDEN BİLEBİLİRDİ Kİ SERHAT?