Aksam üstü okuldan çıktığımda ara yola doğru ilerledim. Ara yola çıktığımda servislerin geldiğini gördüm. Hemen babamın mesaj attığı 34 JK 56 plakalı otobüse baktım. 2. sırada duruyordu. Önünde de birsürü öğrenci vardı ve toplanmış bir biçimde konuşuyorlardı. Biraz merak ettim ancak 'umrumda değil' duygum daha ağır olduğu için boşverdim. Ağır adımlarla servise doğru ilerledim. Topuklularımdan çıkan ses o gruba ulaştığında konuşmayı kesip bana döndüler. Sonra kıkırdamaya başladılar. Ben de başımı diklestirip servise bindim. En arka sıranın cam kenarına oturdum. Kulaklıklarımı taktım. Ancak müziği açmadım. Ne konuştuklarını duymak istiyordum. Tabi arkalara otururlarsa. Biraz sonra gruptan birkaç kişi servisin kapısında belirdi. En öndeki siyah saçlı kız beni kaşlarıyla işaret edip yanındaki turuncu saçlı kıza birseyler söyledi. Kız önce kaşlarını çattı sonrasında da omuz silkti ve bana doğru yürümeye başladı. Bende kafamı cama çevirdim. Kız omzuma dokundu. Bende sakince kafamı ona doğru çevirdim. Kulaklarını işaret ederek kulaklıklarımı çıkarmamı söylüyordu. Yavaş hareketlerle dediğini yaptım . Kız:
-Burası bizim yerimiz. Kalabilir misin?
-Tabi. diyip yan koltuğa kaydım.
-Aslında tüm sıra bizim.
-Yeniyim ve arkadaşım yok. Aslinda bende sizden biri olabilirim. Birazcık iyimser olmaktan sakınca gelmez değil mi?
-Bak Polyanna, bu kadar iyi olma.
-Bırak otursun Burcu. Zaten Ceren dün gitti. Grupta bir kişilik yer var. dedi arkadan kumral bir çocuk.
-Ama Burak! Ceren farklı bu kız farklı.
-Aslında benim adım Ela diyerek muhabbete atladım.
-Bak ne güzel ismi var. Siz istemiyorsanız bile ben ben istiyorum tamam mı Burcu?! Ben yanında otururum. diyip yanıma oturdu.
-Yuh ama Burak! Bari sen bu kadar Polyanna olma!
-Burcu öne git hemen!
-Peki. diyip koşar adımlarla öne gitti. Ben hala şaşkın adımlarla onları izliyordum.
-Onun kusuruna bakma. Sey ben Burak. Burcu biraz kıskanç. Önceden aramızda bişiler olmuştu.
-Önemli değil. Memnun oldum. Bende Ela ve bunları anlatmak zorunda değilsin.
-Anlatıyorum çünkü sende anlatacaksın. Sonuçta kimse Akademik Koleji'nden bir devlet lisesine düşmez değil mi?
-Haklısın. Ama bu benim hikayemi öğrenmen için geçerli bir sebep değil. -Ama Ela! Ben sana anlattım. Sende anlatacaksın. dedi yalvarır bir tonda.
-Ben sana anlat demedim. Görüşürüz. diyip servisten indim. Bu çocuğun derdi de neydi benimle? Burcu veya O umrumda değildi.
Eve girdim. "Baba?" diye seslenmeme rağmen ses gelmeyince daha gelmediğini anladım. Odama gidip Hello Kittyli şortumu ve siyah sporcu atletimi giydim. Her ne kadar havalar daha ısınmamış olsada ben şort giymekten vazgeçmem. Mutfağa gidip 1 bardak süt ile 1 paket Biskrem alıp koltuğa kuruldum. e2 'yi açıp The Simpsons'ı izlemeye başladım. Yaklaşık bi 10 dakika sonra anahtar sesi duyuldu ve babam içeri girdi.
-Selam baba.
-Merhaba Ela. Seninle konuşmamız gereken şeyler var. Ama biraz bekle. diyip yukarı çıktı. Yaklaşık 3 dakika sonra eşofman takımıyla geri dönen babam karşımdaki koltuğa oturdu:
-Bak Ela. Benim yanımda çok yıpranıyorsun ve yıpranacaksın. Ben bunu istemiyorum. Annen aradı. İstanbul'a gelmiş. Seni görmek istiyormuş. Ve düşündüm de annenle beraber Seattle'a dönmen senin için daha iyi olur.
-Sen şuna seni başımda istemiyorum defol git desene baba.
-Hayır kızım öyle bişey yok.
-Bak baba, seninle tartışmak istemiyorum. Bana 5 gün süre ver. Eğer alışıp arkadaş ortamı kurarsam burda kalırım. Ama eger yapamazsam zaten ben kendim giderim.
-Peki Ela. Sana bu sefer güveniyorum. 5 günün var. Sadece 5 gün. Arkadaşlarını tanıştırmaya getirmek için sana verilen süre.
-Tamam babaa. Ben yatıyorum.
-İyi geceler.
-Sanada.
Sanırım şu Alaradan bir özür dilemenin, Burak'la da bir dostluk kurmanın bir sakıncası yok. Tek sorun, onlar bunu kabul edecek mi?
Git gide büyüyoruz. Sagolun kardeşlerim :) :*