Bir sene önce, Avrupa da bir yer...
" Sana söyledim. Bu işin peşini bırak. Hiç kimse onu bulamadı. Sen de farklı olmayacak. O kaçmasını çok iyi biliyor. O bir Kuzgun."
Elleri ve ayakları sandalyeye bağlı bir şekilde ağzından gelen kanı yere tükürdü. Konuşmaya devam ederken altına kaçırmamak için zor duruyordu.
Onu yakalayan adamdan ödü kopuyordu ama son kez gurur yapmayı deneyecekti. O bu teknede yalnızca küçük bir balıktı. Patronu ona böyle söylemişti bir keresinde. Muhbirler harcanabilir balıklardı.
Kafasını salladı, ağzından daha çok kan geldi.
Soykan yavaşça ona döndü, elindeki silahı kaldırıp ateş ettiğinde adamın acı feryadı odayı doldurdu. Daha sonra ilerledi ve onun karşısındaki sandalyeye oturdu. Silahı bacaklarının arasında sallıyordu.
" Lanet olsun! Beni vurdun!"
"Oyun oynamıyoruz. Bir daha ki sefer ağzını açtığında bana bir isim ver yoksa sıradaki diğer bacağın olacak." kafasını biraz yana eğdi ve onu inceledi. Ağzının kenarı kıvrıldığında yüzünde en manyak gülüşü vardı. "Uzuvlarının hiç birine ihtiyacın yok. Şimdi söyle, istihbaratçı kim?"GÜNÜMÜZ...
Naz arkasından ona sarılıp başını sırtına yaslanınca kendine geldi. Geçen iki yıl o da bir şeyler yaşamıştı. Şimdi sırası değildi.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Naz.
Soykan onu kolundan tutup önüne çekti. Bir eli yüzüne uzandı, yanağını okşadı. "Hazırsan araba bekliyor. Gitmemiz gerek."
Naz onun sorusuna cevap vermediğinin farkındaydı ama sesini çıkarmadı. "Bana işin ne olduğunu söylemedin. Neden Monte Carlo'ya gidiyoruz?" Bir yandan da gece yanında getirdiği çantasını alıyordu.
Soykan da kendi çantasını alıp, onun kolunu tutarak kapıya doğru çekmeye başladı. "Biriyle buluşacağım. Uzun süredir görevde. Bu aşamada onun yanına gitmem gerekti. Ayrıca Birim seni ülkeden postalamak için acele ediyor. Beni senden kurtulmak için kullandılar." Son sözünden sonra güldü. "Ne yaptıysan artık..."
Naz sadece ona gülümsemekle yetindi. O kısmı kendisine saklıyordu.Birlikte hava alanına giderken ikisi de önünde bilgisayarlarıyla işlerini hallettiler. Soykan ona arada bakıp aklında geçenleri söylemiyordu. Onun hakkında öğrendiği her şey paravan idi, ilk defa duvara toslamıştı. Bu bilgi eksikliği sinirini bozuyor ama Naz'a sormuyordu. Tekrar ona baktı bir eli çenesini ovarak bekledi.
"Hala..."
"Şimdi değil. Uçakta. Kafanın içinde bağıran sorular var evet ama şimdi olmaz."
Soykan birden ona uzanıp çenesini kavrayıp kendine çekti. Naz sadece kaşlarını çatmakla yetinip ona dik dik baktı.
"Bir daha sözümü kesme. Bundan hoşlanmam." sonra onu dudağının kenarından öpüp bıraktı.
Naz ona sesini çıkarmadı, canını yakmamıştı. Yine sorgulanacak ama boşa olacaktı.
Uçağa kadar sessiz kaldılar. Uçağa binerken Soykan onu yanına oturtmaya çalışınca Naz elini itip karşısındaki koltuklara geçti. Özel uçak da sadece ikisi vardı ve hostes henüz gelmemişti.
Soykan onun bu hareketine hafifçe güldü. İntikam... "Dün geceden sonra böyle uzak durman saçmalık."
Naz ona güldü. "Dün gece kayda değer bir şey mi olmuştu?"
"Ne demek istediğimi biliyorsun."
Naz bacak bacak üstüne atıp, parmaklarını koltuğun kenarına vurdu. "Ne merak ediyorsun?"
"Hala Kuryeci misin?" ona dikkatle bakıyordu.
Naz omuz silkti. "Bazen evet bazen hayır. Gerektiğinde."
Soykan onun iş hakkındaki sert duruşunu takdir ediyordu. Konuyu değiştirmeye karar verdi. "O gece yanımdaki adamı hatırlıyor musun? Kuzey?"
Naz ona boş bir ifade ile baktı. Sonra tek kaşını kaldırıp başını salladı.
"Onun yanına gidiyoruz. Birkaç aydır görevde. Serbest görev."
"O zaman patronların neden onun peşinden gönderiyor seni?"
"Senden kurtulmak için."
Naz bunun üzerine bir kahkaha attı. "Yanlış kadına bulaştılar öyleyse. Ama bu konuda başarılılar. Sonuçta burada hiçbir bağlantım kalmadı. Monte Carlo bir başka tatil olacak."
"Evin peki?" Soykan ona doğru eğilmişti.
"Evim yok. Şu an neredeysem orası ev sayılır."
Hostes yanlarına gelince sustular. Uçakları kalkınca da Soykan arkasına yaslanıp gözlerini kapadı. Birkaç dakika sonra elini uzattı, "Buraya gel," dedi.
Naz bu sefer onu reddetmeyip yanına gitti ve oturdu. Hemen yanındaki erkek tarafından sarmalandı. Koltuğu biraz yatar pozisyona getirince gülümsedi. Bu adamı uzun süre hayal etmiş, sonra kaybetmiş ve yeniden bulmuştu. Geleceği düşünmek yerine sadece onunla geçirdiği her bir saniyenin tadını çıkarmak istiyordu. Bu adama neden karşı koyamıyordu? Gözlerini kapattı ve kokusunu içine çekti. Ona karşı koymak da istemiyordu. Ezel... ya da onun deyişiyle Soykan... Ona ait olmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ RİTİM
Ficțiune generalăYa gerçek tehlike kalbindeki ritimse?! Bir kadın... Yıllarca bir hayaletten kaçan, kaybolmak üzere olan bir kurban. Bir hayalet... Bütün kozları elinde tutan bir psikopat. Bir adam... Kendini karanlık bir geçmişin ortasında bulan biri.