Hong Kong / Çin
Naz yerde bağdaş kurmuş, elleri dizlerinin üzerinde avuçları yukarı gelecek şekilde pozisyon almıştı. Uzun bir meditasyon sonucunda zihni arınmış bekliyordu. Her zaman ki gibi ustası yeterince beklediğine karar verince onunla konuşacaktı. Naz içinden saymayı bitirdiğinde hala gözleri kapalı bekliyordu. Onun kendisini dikkatle izlediğinin farkında, hiçbir duygu kıpırtısı göstermeden kapalı gözlerinin ardındakine bakıyordu.
"Sen buraya ilk geldiğinde, sana söylediğim şeyi hatırlıyor musun?"
Naz gözlerini açmadan önce gülümsedi. Eğer bunu soruyorsa ona yine ders verecekti. Gözlerini açıp ona baktı. Yaşını asla göstermeyen, son derece sert ve kurnaz, yapılı bir vücuda sahip ruhsuz bir ustaydı. "Hatırlıyorum, Usta."
Usta karşısında bağdaş kurmuş onu izlerken bir kası dahi oynamıyordu. "Söyle."
"Duyguların ve aklını ayırmaktan vazgeç. Kusursuz bir savaşçı olmak istiyorsan hislerine güven ve aklını kullan." Naz devamında gelecek şeyi beklerken onun eğittiği gibi duygularını sakladı.
"O zaman nerede hata yaptığını biliyorsundur." Usta ona kızıyordu, sesi sert çıkmıştı.
Naz gözlerini ondan kaçırmadı ve sesinde mahcup olmanın kırıntısı yoktu. "Birisine güvendim."
"Bunun sonucunda ne oldu?" Usta yine tepki vermeden bakıyordu ama sanki tek kaşı neredeyse kalkıyordu. Belki biraz zorlasa...
Naz kısıtlı kullandığı nefesini sesli bir şekilde bırakınca o tek kaş kalktı. Naz gözlerini kaçırmadı, tek tepkisi bu oldu. "Onu öldürdüler."
"Peki bu durumda sen ne yapacaksın?"
Naz hemen başını kaldırıp, omzunu dikleştirdi. Usta hiçbir zaman ne yapacağını sormazdı ama ölen kişinin kim olduğunu öğrenmiş olmalıydı. Onun gözlerine daha dikkatli baktı. Bir süre sonra konuştu. "O masum değildi, profesyonel bir katildi. Bir katil öldüğünde sadece cesedi ortadan kaldırmak gerekir ama bunu hallettiler."
"O bir Shandai. Onlar kin tutarlar, intikam alırlar. Senin peşinden gelmemelerinin sebebi onun buna izin vermemesi. Bu durumda ona minnettar olmalısın." Usta onun vereceği tepkiyi izlerken kendi tepkisini gizlemeye devam etti. Kızın vereceği cevabı tahmin ediyordu. Yine öyle oldu.
Naz başını önüne eğip, ne kadar minnettar olduğunu gösterdi. Bu onun oynadığı bir oyundan ibaretti. Sesinin minnettar çıkmasını sağlarken dudakları kıvrıldı. Bütün dünyayı kandırabilirdi değil mi? Bunun için eğitilmişti yıllarca. Naz bir manipülatördü. "Bay Andre'ye hayatımı borçluyum, onun en sevdiği ve ona en sadık askeri benim." Kafasını bir süre daha aşağıda tuttu.
Usta onu izlemeye devam ederken dudakları kıvrıldı, nasıl olsa onu görmüyordu. Ona soracağı soruyla da tepkisi değişmeyecekti. "Sadece askeri değilsin, sen bu hayatta onun en çok istediği, hep sahip olmak istediği, sevdiği ve değer verdiği tek şeysin. Söyle bana Naz onun sahipliğini kabul ediyor musun?"
Hemen cevap verdi, asla beklemedi. "Ben ona aidim, onun bana sahip olmasını seviyorum. Onsuz yapacağımı sanmıyorum, o benim her şeyim."
Usta onu yıllarca eğitmişti, Bay Andre onun ayakları altına bütün dünyayı seriyordu. Eğer ona zarar gelirse dünyayı yerle bir edecek bir güce sahipti. Tek zaafı Naz'dı. "Bu gece seni görmek için dünyanın diğer ucundan buraya geliyor. Git ve hazırlan."
Naz yerinden kalkarken gözleri ışıl ışıldı. Ona arkasını dönüp giderken Usta'nın ne düşündüğünü çok iyi biliyordu. Andre geldiğinde onun için hazır olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ RİTİM
Ficción GeneralYa gerçek tehlike kalbindeki ritimse?! Bir kadın... Yıllarca bir hayaletten kaçan, kaybolmak üzere olan bir kurban. Bir hayalet... Bütün kozları elinde tutan bir psikopat. Bir adam... Kendini karanlık bir geçmişin ortasında bulan biri.