Sobanın üzerinde kaynayan ıhlamurdan bir bardak doldurdum kendime.
Dışarıda kar yağıyordu ve elektrikler kesilmişti.İki saat kadar anca olmuş ama iyice sıkılmıştım.
Yan koltukta oturan dedeme bakıp:-Hadi anlat dede, dedim
-Neyi, dedi.
-Rasim dedemi.
75 yaşındaydı dedem.Hiç bir bölümünü unutmazdı bu hikayenin.O hep heyecanla anlatır, bende merakla dinlerdim. Her seferinde başka bir ayrıntıyı fark edip büyülenirdim.Rasim dede: dedemin dedesi.Gurur duyardık onunla.
-Bir gün bu hikayeyi yazacağım dede, göreceksin, dedim.
Oturduğu yerden gülümsedi.
...Sancar köyü/Samsun
Ağlamalar, ağıtlar bir anda odaya doluştu. Ocağa odun atan Dursun,annelerinin başucunda duran çocuklarına bakıp;
- Hadi yavrum! Abanla Hacer ninenlere gidin siz deyiverdi zar zor.-Yok! ben anamı bırakıp bi yere gitmem,dedi küçük Rasim.
Yaşından büyük bir olgunlukla. Koca bir adam görüntüsü vardı yüzünde.Sanki 9 yaşında bir çocuk değil kocaman adamdı.
Hamide yapıştı kardeşinin koluna;- Hadi Rasim! Biz gidelimde anam uyusun.
Bir taraftan kardeşini çekiştirip, bir taraftan da gözyaşlarını siliyordu.
- Bırakmam anamı, diye ağlamaya başladı,Rasim.
Bu sırada ağıtlar daha da çoğaldı. Rasim ve Hamideyi apar topar dışarı çıkardı komşu kadınlar.Hacer çocukları bağrına basıp;
- Ay benim bahtsız guzularım! Ah benim yavrularım, diye ağlıyordu.
Dursun göz yaşları içinde çıktı odadan.Çocuklarının anası, can yoldaşı son nefesini vermişti içerde. Amansız hastalık işte.Doktor desen nerdee.İlaç alacak para nerde. Zaten fırsatta olmamıştı.Kısa sürede kötülemişti.Kimse ne olduğunu anlayamadan ölüp gitmişti kadıncağız.Dursunda gencecik yaşında;iki çocuğuyla, köy yerinde öylece kalmıştı.
Hamide 11 yaşına yeni basmıştı, Rasim de 9 unda.Çocuklar küçük.Kıtlıkta bir taraftan kasıp kavuruyor milleti.Zaten zar zor geçiniyorlardı.
Herşey üst üste gelmiş, tüm vaktini eşine bakmakla geçirmişti.
Köylü kadınlar, hele yan komşu Hacer Teyze ,herkes seferber olmuştu. Hastalık işte ,önüne geçilmez ki. İlaç yok, doktor yok.Savaş da durmuyor, devam ediyordu.
Köy nüfusu iyice azalmış, eli ayağı tutan erkek kalmamıştı neredeyse.Giden geri dönmüyor; kadınlar dul, çocuklar yetim.
Dursunun da korktuğu başına gelmişti.Çocukları öksüz kaldı.Bir gün çağrılırsa çocukları ne yapacaktı.Kime emanet etmeliydi. Tabiki Allah'a. Ondan başka kimseleri kalmamıştı.....
Zaman su gibi akıyor; ölenler gömülüyor, hayat kaldığı yerden devam ediyordu.
Kimsenin acısını yaşamaya vakti yoktu.Köy işleri beklemez.Yokluk iyice baş edilemez olmuştu.
Su kavgaları,sınır kavgaları,birbirinin hayvanına zarar verme...
İnsanlar kendilerinden biraz güçlü olanla baş edemez olmuşlardı.
Kendini biraz güçlü hissedip, meydanı boş bulan da zayıfları ezmeye kalkmıştı.
Dursun da iyice içine kapanmış, olan biteni öylece izliyordu.Tek derdi geçim.Çocukları için hiç durmadan çalışıyordu.
İki tane öküzü ve bir ineği vardı Dursunun.
Sabah erkenden kalkıp tarlalarını sürmeye ve ekime hazır hale getirmeye çalışıyordu.
Dursun önden öküzleri çekiyor,Hamide arkadan bağırıp, vuruyordu.
Daha hızlı iş yaptırmaya çalışıyorlardı.
Çifti erken bitirip konu komşuya çifte gidecekti Dursun.
Ama koca öküz inat etmiş,bir adım atmıyordu.
Ucu çivili sopayı öküzün yanlarına batırıp, vuruyorlardı.
Hayvan canı acımasına ve yanları delik deşik olmasına rağmen bir adım dahi gitmiyordu.
Onunda takati kalmamıştı belli.Rasim ise ineği güdüyordu.Gücü yetmediği yerde Hamide yetişiyordu imdadına.
Bir şekilde işleri halletmeye çalışıyorlardı.
Öğlen bastırınca eve gidiyor, biraz dinlenip çalışmaya devam ediyorlardı.
Hamide ekmek yapmayı bilmediğinden Hacer nineleri gelip,yapıyordu ekmekleri.Yemek desen zar zor yapıyorlardı.
Tarlaya giderken yarım ekmek götürüyorlardı.Kıtlık zamanı olduğu için yarı aç, yarı tok şekilde yaşıyorlardı.
Savaş haberi duyulmuş, her haneden erkekler üçer beşer askere çağrılıyordu.
Yine de durmuyorlardı. Kadınlar erkek işlerini de yapıyordu.
Ormandan odun kesiyor, çok ağır işlere yetişiyorlardı.İkindi yanaşmıştı ama öküzün iş yapmayacağı belliydi.
Dursun eve gitmeye hazırlanırken Rasime seslendi;-Raasiiimm biz eve gidiyoz. Sen ineği alır gelirsin.Goca öküz hasta allame.
-Tamam babaa.
Toparlanıp evin yolunu tuttular.
Kahvenin önünden geçerken;-La Dursun yakındır seni de herbe çağırmaları ha!
- Deme yav Ali emmi.Çoluk çocuğun halini görüyon.
-Gelemetten Fikri harpte şehit düşmüş.Nice şehitle var diyola.
-İnşallah bitiveri savaş.Yoksa halımız hal değil.
- Sen neriye gidiyon la?Akşam serinliğinde.
-Yav ! İnat etti goca öküz,gitmiyo emmi.
-Güneş geçmişdir başına oğlum.Gan al gulaklarından.
- Bi evin yanına gidelimde.
-Hedi selametle.
Dursun eve varır varmaz öküzleri ahıra götürdü.
Akşama doğru Rasim de ineği alıp gelmişti.
Akşam yemeğinden sonra ahıra,öküzü kontrole gitti Dursun.
Ahır küçük ve yıkılmak üzereydi. Boğucu bir hava,yoğun tezek kokusu.Sağını solunu tamir edip devam ediyorlardı kullanmaya.
Kış aylarında ödü kopuyordu Dursunun, yıkılır diye.Burayı da bir hale sokmalı diye düşündü içinden.Öküzün yorgunluktan adım atmadığı belliydi ama iş beklemez. Yarın sabah erkenden çifte gidilecekti.
...Sabahın ilk ışıklarında ayaktaydı Dursun. Hemen ahıra koşup öküzlerini kontrole gitti.
Korktuğu olmamıştı ve öküzü hala yaşıyordu.Hayvanların tezeklerini temizleyip biraz saman verdi.
Hava tam aydınlanmak üzereydi.
İnsanlar apar topar çifte gidiyor, bir koşuşturma yaşanıyordu.Yoksa ne olurdu kadınların hali.
Dursun çocuklarını uyandırıp,öküzleri çifte hazırlamaya başladı. Hamide tavukları saldı kümesten.Dursun önde Hamideyle Rasim arkada,yavaş yavaş yola koyuldular.
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sancar
Ficción históricaGerçek bir hikaye. 1800 lü yıllarda savaş ve yokluğun başgösterdiği bir zamanda muhteşem bir hayatta kalış mücadelesi. Annesi kanserden ölen, babası da savaşa katılan iki çocuk. Ablasının eşkiyalar tarafından kaçırılmasıyla bambaşka yerlere sürü...