Atlas:
Geç bile kalmıştım ona söylemek için. Üzülmüş müydü acaba ben olduğumu öğrendiğinde? Başka birinin olmasını mı bekliyordu yada sevinmiş miydi?
Bir umut hala var kalbimde. Belki zamanla sever beni. Her ne kadar mümkün olmayacağını bilsemde umutlanmamak elde değil.
Sadece iyiliğini istiyorum onun, mutlu olmasını kimi severse sevsin, mutlu olsun yeter.
Bunları düşünürken okulun kapısından girmiştim bile. Bu sever kantine hiç uğramadan direk sınıfa çıktım. Zaten geç bile kalmış olabilirim.
Sınıfa geldiğimde tahmin ettiğim gibi hoca sınıfa girmişti yoklama almak üzereydi. Bana bakan gözleri umursamadan özür dileyip sırama ilerledim.
Onun sırasının yanından geçerken kısa bir süreliğine göz geldik. Hala emin olmamıştı galiba. Belki de emin olmak istemiyodur.
Gözlerimi kaçırıp Kerem'in yanındaki yerime oturduğum gibi Kerem'in endişeli sesi kulaklarımı doldurdu.
"Nolmuş oğlum sana?"
"Uyuyamadım ondandır."
"Sabaha kadar dövülmüş de zorla getirilmiş görünüyorsun."
"Çok içimi rahatlattın kanka, sağol."
"Dost acı söyler kardeşim."
Hocanın uyarısıyla konuşmayı kestik. Kafamı sıraya koyup uyumak için hazırlandığımda yine Kerem'in sesini duydum.
"Sana bakıyor."
"Ne? Kim?"
"Ege."
Şaşkın bir şekilde suratına baktığımda konuştu.
"Yoksa söyledin mi?"
"Neyi?"
"Salak mısın Atlas? Bilinmeyen olduğunu işte."
"Hı-hı"
"NE?"
Hocanın *şimdi bittiniz* imaları ve sınıfın şaşkın bakışları arasında kaldığımızda Kerem'e "bu çocuk cidden mal" bakışlarımı attım ve kafamı yastık olarak kullandığım kolarıma gömdüm ve uykuya daldım.
•
Uyandığımda sınıf boştu umarım okul bitmiştir diye dilerken sadece 3 ders geçtiğini gördüğümde ağır bir dram yaşadım ve sınıfa göz attım.
Şuan kahvaltı etmemiz için ayrılan 20 dakikalık teneffüsteydik ve sınıfta kimse yoktu. Muhtemelen kantinde veya dışardaydılar. Dışarıya bakmayı es geçip direk kantine yöneldim ve kendime bir pizza aldım.
Evet, kahvaltı niyetine pizza yemek en büyük hobilerimden biridir.
Boş bir masa bulmamın sevinciyle pizzamın bir dilimini alıp yemeye başladım.
Birkaç dakika sonra yanımda hareketlilik hissettim ama o tarafa bakmadım. Muhtemelen Kerem gelmiştir diye düşünüp pizzama tekrardan yöneldim.
Pizzam bittiğimde sonunda o tarafa dönmüştüm ve gelen tahmin ettiğimin aksine Ege'ydi. Bir kerede tahminlerim tutsun amk.
Ellerimi silkeleyip tam kalkacakken kolumda bir el hissettim ve geri yerime oturmak zorunda kaldım.
"Benden kaçıyorsun."
"Ne alaka?" dedim alaylı bir sesle.
"Bana mesaj atanın sen olduğuna inanamıyorum."
"Neden?"
"Çünkü mesaj atarken çok farklı biriydin, şimdi ise çok farklı."
"Gerçek hayatta sadece bir kez konuştuğumuzu ele alırsak benim nasıl biri olduğumu bu kadar çabuk anlayacağını zannetmiyorum.
"Sapık gibi mesaj atan benmişim gibi davranma."
"Sapık?"
"İstersen attığın mesajları gösteriyim?"
Panikleyerek konuştum.
"Hayır! Gerek yok."
"Neden? Utanıyor musun?"
"Hayır." diyip gözlerimi kaçırdığımda elini yüzüme koyup gözlerimi kendine çevirdi.
Bu çocuk beni kalp krizinden öldürmek mi istiyor? Mezarıma sevdiği çocuk ona dokundu diye kalp krizi geçirip öldü yazın.
"Ne yapıyorsun?" dediğimde elini çekip cevap verdi.
"Sadece gerçekten bana sapık gibi mesaj atanın sen olduğuna inanmaya çalışıyorum."
"Ben olduğumu kanıtlamam için ne yapmam gerekiyor?"
Hafif bir sırıtmayla bana bakıp imalı bir şekilde konuştu.
"Kanıtlamana gerek yok ben çoktan inandım." diyip gözlerini ayaklarıma çevirdi.
Siyah spor ayakkabılarımın üstünden belli olan avokadolu çoraplarımdı onu inandıran.
Bir süre bekledikten sonra hiç tahmin etmediğim bir soru sordu.
"Neden avokado?" merakla sorduğunda cevap verdim.
"Avokadoyu seviyorum."
"Anladım" diyip sustuğunda nerdeyse her gün yaptığım gibi onu incelemeye başladım.
Sarı saçları gözünün önüne geliyordu ve durmadan saçını düzeltmesine neden oluyordu. Mavi ile yeşilin karışımı olan gözleri şuan bana bakıyordu. Bir erkeğe göre biçimli bir burnu vardı. Dudakları.... fazla güzeldi.
İzlememden rahatsız olmuş gibi rahatsızca kıpırdanıp gözlerimi başımın üzerinde bir yere sabitleyip son kez bana baktı ve hiçbir şey demeden masadan kalkıp gitti.
Bende başımı çevirip az önce onun bakışlarını sabitlediği yere baktım. Gelen beni uyandırmaya bile tenezzül etmemiş kankam ve diğer arkadaşlarımdı.
Kerem iyice bana yaklaşıp fısıldadı.
"Ne konuşuyordunuz?" diye merakla sorduğumda onu geçiştirdim.
"Önemli bir şey değil."
🌙
Hiiiii,
Bu bölümü hastalıktan ölürken yazdım. Bence güzel oldu.Kısa zamanda yeni bir kitap yayınlamayı planlıyorum. Beğenir misiniz bilmiyorum ama bence güzel olacak.
Byeee 🥑🖤