Atlas:
"Kereeeeeğmmm, nerde kaldın?"
"Geldim be." diyerek merdivenlerden inen kankama göz ucuyla baktım.
Saat 21.50'ye geliyordu ve biz hâlâ evden çıkamamıştık.
Burak senden hoşlanıyormuş dediğimden beri üstünde bir heyecan vardı ve yaklaşık 1 saattir onun hazırlanmasını bekliyordum.
Birşey demeden arkamı dönüp kapıdan çıktım ve Kerem'in arkamdan gelmesini bekledim.
Hızla babamdan aldığım arabaya ilerleyip sürücü koltuğuna geçtiğimde o da gelip yanıma oturdu.
"Ne bu acele? Bi yere mi yetişiyoruz?"
"Lan adamlar pasta kesmek için bizi bekliyorlarmış amk, daha ne olsun."
"Öyle desene Atlas niye küfür ediyorsun amk." dediğinde göz devirip gaza bastım ve bize uzak olmayan Burak'ların evinde doğru sürdüm.
•
Park ettiğimde ikimizde hızlı bir şekilde arabadan indik ve Burak'ın evinin kapısını çaldık.
Kapıyı Burak açtığında seri bir şekilde konuşmaya başladı.
"Bizde sizi bekliyorduk." diyip kapıyı tamamen açtığında Ege'de görüş alanıma girmişti.
Siyah bir gömlek ve siyah bir kot giymişti. Gözlerinin güzelliğini ortaya çıkıyordu ve saçlarını dağınık bırakmıştı.
Ege birşey dediğinde ona bakmaktan onu duymamıştım ama pek sevineceğim bir şey olmadığına emindim.
İçeri geçtiğimizde neredeyse tüm okulun burada olduğunu gördüm.
Burak'ın gerçekten geniş bir çevresi vardı.
"Baya erken geldiniz." bir anda kulağımda hissettiğim sıcak nefesle kendimi geri çektim.
Kalbime bişey diyin amk kendi kafasına doğru hareket ediyor.
"Sen onu Kerem'e söyle 2 saat hazırlanamadı piç."
"Onunla zaten Burak ilgileniyor." diyip kafasını çevirip kahkaha atarak konuşan çifte kumrulara (!) çevirdi. Ne ara bu kadar gülecek bir konu buldunuz?
Uzun bir süre hiç konuşmadan onlara baktık. Daha sonra birinin Ege'ye seslenmesiyle, elini havaya kaldırıp "bi dakka geliyorum" işareti yaptı ve tekrardan bana döndü.
"Galiba pasta kesimi için beni çağırıyorlar. Birkaç dakkaya gelirim." dedi ve az önce onu çağıran çocuğun yanına ilerledi.
•
Ege o çocuğun çağırması üzerine 15 dakikadır gelmemişti.
Kankamı Burak'a kaptırmıştım. Bana baktığı dahi yoktu.
Kendime bira almış onu yudumluyordum ve neden burada olduğumu sorguluyordum.
Bunları düşünürken Ege'nin sesi düşüncelerimi böldü ve ona bakmamı sağladı.
"Pasta birazdan kesilecek yardıma gelebilir misin."
Boş boş oturmaktan iyidir diyip kafamı salladım ve mutfak olduğunu tahmin ettiğim yere doğru adımladım.
Pasta gerçekten büyüktü, üstünde kocaman "BURAK" yazıyordu. (No ego no)
Pastaya gözlerimi devirip arkamdan gelen Ege'ye doğru döndüm.
"Ne yapabilirim?"
"Pastayı şuradaki tekerlekli masa gibi şeyin üstüne koymamız gerekiyor. Aslında bu görev başka birinindi ama o çoktan sızmış." diyip gülümsediğinde bende gülümsemesine karşılık verdim ve kafa salladım.
Pasta'nın yanına gidip beni bekleyen Ege'ye doğru yürüdüm.
Zor da olsa pastayı altındaki karton gibi şeyden kaldırıp yürüyen masaya koyduğumuzda mükemmel bir iş başarmış ressamın eserine baktığı gibi bakıyordu.
Hızla cebinden bir çakmak çıkarıp tüm mumları yaktı.
"Hadi gidelim." diyip tekerlekli masa gibi şeyi sürüklemek için başına geçti ve salona doğru sürmeye başladı.
Mutfaktan çıktığımızda birine el işareti yaptı ve bir anda tüm ışıklar söndü.
Sadece evin bazı yerlerine konulmuş led lambaların ışığı ve pastadan çıkan mumların ışığı vardı.
Önde o arkada ben solunun ortasına geldiğimizde Kerem'le Burak o kadar yoğun bir şekilde -ve dip dipe- konuşuyorlardı ki Burak hala hiçbir şeyden haberdar değildi.
Hoparlör'den son ses "50 Cent - In Da Club" şarkısı çaldığında Burak sanki doğum günü partisi olduğu yeni fark etmiş gibi şaşkınca kaldı. Hızlıca ayağa kalkıp pastanın başına geldiğinde onu çeken bir kaç telefona gülümseyip yanına gelen Kerem'e baktı ve gözlerini kapattı -sanırım dilek diliyor-
Gözlerini açıp bağıran kızlar, ıslık çalan erkekler ve büyük alkışlar içinde tüm mumları üfledi.
Alkışlar bittiğinde birisi pastayı ve garip sürüklenen masayı alıp mutfağa gitti ve birkaç dakika sonra her şey eski halindeki gibi duruyordu.
Doğum gününü kutlamak amacıyla Burak'ı aradım ve Kerem'le konuştuğunu fark ettim.
Bu da kankamı iyice sahiplenmişti amk.
Sen kim köpek!Sinirlerime hakim olup onların yanına gitmek için yöneldiğimde kolumda bir el hissettim ve arkamı döndüm.
Bana bakan Ege'ye "ne var" dercesine baktım.
"Sana bir şey göstereceğim." diyip beni sürüklediğinde neye uğradığımı şaşırdım ve bende ona ayak uydurdum.
Merdivenlere yönelip çatı katına çıktığımızda bir kapıdan içeri girdik.
Gördüğüm şeyler karşısında şok olmuştum. Küçük odanın içine 2-3 tane minder konulmuştu, alçak masanın üstünde mumlar vardı. Odaya loş bir hava katmıştı
Bunlar niye bu kadar zengin?
Bunları düşünürken ağzım beş karış açılmış olmalı ki Ege halime gülüp meraklı bir şekilde sordu.
"Eeee? Sevdin mi?"
"Bu... çok güzel."
"Biliyorum." diyip mindere oturduğunda gelmemi beklermiş gibi bana baktı.
Onu bekletmeyip yanına gittiğimde masanın üstünde duran avokado salatasını ve avokado sosunu ve bir kaseye doldurulmuş cipsleri yeni görmüştüm.
2. bir şok daha yaşarken minnetle Ege'ye baktım.
"Neden böyle bir şey yaptın?
"Beğenmedin mi yoksa." diyip yüzünü düşürürken onu üzdüğüm için kendime kızdım.
"Hayır... hayır, öyle demek istemedim. Sadece... şaşırdım."
"Partileri sevmediğini biliyorum."
"Teşekkür ederim." diyip gülümsediğimde o da gülümsedi ve benim için hazırlanmış olan cipslerden yemeye başladık.
🌙
Bölümü yazmam saatlerimi aldı ama bence değerdi. Her ne kadar günlerdir yazma isteği gelmese de artık yazmam gerektiğini düşündüm.
Ege'nin içine ne kaçtı bende anlamadım.
Bu arada o tekerlekli masanın ne olduğunu anlayan ve ismini bilen söylesin akdmlssnlsdm
Bu gün attığım 2. bölüm, bundan önceki bölümü okumayı unutmayınnn 🖤
Hatalarım varsa kusura bakmayın.
Bye 🥑