Geçmişe bir yolculuk olsaydı,kaçınız cesaretini kırıp acılarına geri dönebilirdi?
Kaçınız pişmanlığı kabul etti?
Tek sorun buydu belki de.Büyük bir bencillikle kıvrandık.Öyle bir kıvranmaydı ki bu, ne önümüzdekileri görebildik,ne de arkamızdakilere bakabildik.Hırsın,öfkenin benliğimizi kaplamasına izin verdik.Yazık bize.Yazık ki duygularımızı köreltip,nefsimize teslim ettik.
Yürüyorum,yolun sonunun nereye gittiğini bilmeden.Acıya yürüyorum,umutsuzluğa,karanlığa...İnsanlar öyle garip ki anlamaya çalışmakta zorluk çekiyorum.Nasıl bakıyorlar bana öyle? Oysa şu an tek yapabildiğim şeyi yapıyorum.
Kapısında Mustafa Arslan yazılı odaya dogru koşar adımlarla yaklaştım.Bulunduğum ortamın bir hastahane olduğunu düşünerek kalabalığa pek te şaşırmadım açıkcası.Anlam veremediğim tek şey insanların bana tuhaf gözlerle bakmasıydı.Kapıya vurmayı ihmal etmeyerek içeri girdim ve kendimi bakışlarında bir ifade bulamadığım gözlere bıraktım.Mustafa Bey uzun bir süre sessizce bedenimi süzmeye devam etti.Gözleri bir şeylerin cevabını arıyormuşcasına bakmaya devam ederken yine kalbimin teklediğini farkettim."Bir sorun mu var doktor bey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umudu göremeden.
Teen FictionGörmek,bir çift gözden ibaret degildi onun icin. O görmeyen gözleri sevdi. Hayal kurmak yasaktı ona.Aynalar yasak...Her dokunuşun evvelinde bir umut vardı. O hissetmeyi sevdi.