"Orada mısın?"
"Burada olduğumu biliyorsun."
"Iıı evet?"
"Neden soruyorsun?"
"Kibarlık olsun diye."
"Çok açık sözlüsün."
Gülümsedim. Görmediği için sorun yoktu. "Bana kendini anlatsana."
"Gördüğün gibi biriyim."
"Neyi görüyorum ki ben?"
Birkaç dakika ekrana baktı. Sonra gözlerini kameraya çevirdi. Sanki beni görebilecekmiş gibi.
"Ben sadece benim. Ne gördüysen öyleyim. Bütün gün oyun oynuyorum. Hüzünlendiğimde dışarı çıkarım sadece. Eve kısılmış biriyim?"
"Neden eve kısıldın?"
Belki sormamalıydım. Belki sormamı bekliyordu. Belki sormamı istiyordu. Hangisi bilmiyordum ama sormam için zemin hazırlamıştı. Bunu düşen göz yaşından anlamıştım.
Ekrana vurdum. "Ağlamayı kes." sesim titredi. Lütfen anlamamış olsun.
Daha çok ağlamaya başladı. Ne oldu? Ne dedim? Bilgisayara daha çok vurdum. Takılı kalmış gibiydi. Sadece ağlıyordu.
Burada götümü yayarak ona yardım edebileceğim yoktu. Ceketimi aldım ve odadan çıktım. Onu tek başına bırakmış olmanın verdiği buruklukla biraz sonra ona kavuşacağımı hatırlattım kendime.
....................
Zangır zangır titriyordum. 2 saat geçmiş miydi? Bilmiyorum. Zaman ve yer kavramını yitirmiştim. Neden ağlıyorum? Çünkü çok Yoruldum.
Yalnız olmaktan.
Her şeyle tek başıma yüzleşmekten.
Yüzleşememekten.
Kaçmaktan.
Çok Yoruldum.
Düştüğüm zaman beni kaldıracak kimsem yok ve benim kalkmam için birine ihtiyacım var.
Görüşüm bulanıklığında ötesindeydi. Hiçbir şey görmüyordum. Ağlamaktan kör olmam, değil mi?
Ama inanıyorum. Güzel günlerim olacak biliyorum. Sabretmem gerek ama nereye kadar? Bilmiyorum.
Kapının yumruklanmasıyla gözlerimi araladım. Oda çok soğuktu. Titremeye devam ediyordum ve ağlamaya da.
Titrememi durdurmaya çalışarak sürünmeye başladım. Kapının önüne gelmek üzereyken eskimiş kapıdan gıcırtılar geldi.
Kendimi kalkmaya zorladım ve kapıyı açtım. Tam kendimi yere geri bırakacakken biri beni sıkıca tuttu. Her zaman istediğim şeydi bu.
Ben düştükten sonra değilde düşmeden önce birinin beni kurtarması. Ama imkansız gibi bir şeydi. Ve sonra anladım imkânsız diye bir şey olamazdı.
Ellerini sırtıma yerleştirdi ve sıkıca sarıldı. Yüzümü boyun boşluğuna gömdüm. Nane kokuyordu. Sıcacıktı.
"Geç kaldığım için özür dilerim. Bir daha asla böyle bir şey olmayacak. Koruyacağım seni. Lütfen ağlama."
Rüyada mıydım emin değilim. Bu güzel sözleri duyduktan sonra gözlerimin kararması bok gibi bir şeydi...
.......
Yoongi-... Beni duyuyor musun bilmiyorum. Ama teşekkür ederim. Bu bir rüya ise hayatımın en güzel rüyasıydı. Sırf bunun için uyumak istiyorum artık.
Geceleri Ay'a bakarım. Ağlamamak için. Ay bize sadece bir yüzünü gösteriyor. Gülen yüzünü. Diğer yüzü ya ağlıyorsa? Hiç bunu düşündün mü? Ben düşündüm.
Onun yalnız hissetmesini istemiyorum. Her gece onu izliyorum ama bu gece izleyemeyeceğim. Benim yerime izler misin onu bu gece?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
God Of The Internet [Jikook&Taegi]
Fanfiction"Ben ciddiyim. Sen nesin?" "Ben ne miyim? Ben internetim. Ben internetin tanrısıyım." -The Truth Untold-