3- I Wouldn't Mind .

105 15 16
                                    

Sanırım burada bana eşlik eden tek şey duvar dibindeki ufak fare . Fare kelimesi bana Peter'ı anımsatıyor.
Hey , o şapşalı da özledim. Ağlamamalıyım, gözyaşlarım karanlıkta kaybolup gitmemeli.
*

Biri tarafından sarsılarak uyandırıldım.
Gözlerimi açtığımda, karşımda bana bakan bir kız vardı . Hem şaşkın , hem de sinirli görünüyordu.
"-Hey . Buradan geçerken uyuduğunu gördüm. Vardık neredeyse , bende uyandırayım dedim. Sana kaç kez seslendim, ama uyanmadın! Bende biraz sarsmış olabilirim, kusura bakma."

Kocaman gülümsedi. Bende ufak bir şekilde gülümsedim. O sırada, sarsılmanın etkisi ile oluştuğundan emin olduğum, kolumdaki bir çürüğe takıldı gözü. Kendisinin yapmış olabileceğine ihtimal bile vermiyordu, ki bu normaldi, çünkü o kadar şiddetti sarsmamıştı bile. Ama bilmediği şey, benim tenimin çok hassas oluşuydu.

"-Koluna ne oldu? Hem sen de kimsin? Seni daha önce hiç görmedim?" Yalan söylemekte hiçbir zaman başarılı olamadığım için ağzımdan sadece birkaç anlamsız kekeleme döküldü.

O sırada koridordan bir ses duyduk.

" KİMBY !"

Kız saçlarını kulağının arkasına attı ve bana meraklı bir son bakış atıp çıktı.
Anladığım kadarıyla arkadaşları onu arıyordu.

Bense rüyamda annemi görmüştüm. 2 aydır olduğu gibi. Kendimi çıkmazda hissettiğimde, yada aniden gelen melankoli patlamalarımın olduğu gecelerde, rüyama gelip benimle sohbet ediyordu. Çok güzel bir kadındı annem. En azından , gördüğüm zamanlar çok güzeldi. Onun da tıpkı benim gibi oldukça büyük ve gök mavisi gözleri vardı. Uzun boylu , zarif bir kadındı. Oldukça zarif. Benim aksime simsiyah saçlara sahipti, sanırım saç genim babama çekmiş. Biraz önce de öyle olmuştu. Sabırlı ve sakin olmamı, bir süre için akışına bırakmamı söyleyip gitmişti. Beni soru işaretleri denizinde boğulmaya bırakarak.

Trendeki gürültüye bakılırsa, varmış olmalıydık. O yüzden bende eşyalarımı sırt çantama attım ve yavaşça kompartımanımdan ayrıldım.

Dışarısı çok kalabalıktı. Ürkerek ilerliyordum. Kimseye çarpmamaya çalıştım, ama maalesef onlar bana çarptılar.

Bu gecenin sonunda çok uzunca bir süre dinlenmem gerekecekti. Çok yorulmuştum ve canım yanmıştı.

Hogwarts'ın her köşesini ezber haline getirdiğim için, okula kayıkla gitmeme gerek yoktu.
- ki normalde okula ilk girişte böyle yapılırmış.-

Bende boş bir araba aramaya başladım. Ama herkes dostları ile doldurmuştu arabaları.

En arkada , tek kişilik boş yeri olan bir araba buldum. Oradakiler Hufflepuff olmalıydı , sarı armalı cübbeler giyiyorlardı çünkü.

Hufflepuff binası çok nazik , sıcakkanlı, sadık ve şirindi bana göre. Onlarla hiç tanışmamıştım, ama okuduğum kitaplardan biliyordum.
Yanlarına gidip oturmak istediğimde gülümseyerek onay verdiler. Sordukları sorulara cevap vermek istemediğimi anlayınca , bunu hiç dert etmeden farklı bir şey hakkında konuşmaya başladılar.

Çok heyecanlıydım. 2 aydır , binamın ne olacağını merak ediyordum. Aslında okuduklarıma göre kesinlikle bir Ravenclaw olmalıydım, ama belli olmaz, kader bu.

Herkes inip okula girmeye başladı.
O sırada onları gördüm.

Siyah saçlı çocuk ve beni uyandıran, adının Kimby olduğunu düşündüğüm (?) kız şakalaşıyorlardı. Dağınık saçlı oğlan onların bu haline kahkaha atıyordu. Tombul çocuk ile de , o konuşuyordu.

Blue Moon ~ Athena "White"  &Remus Lupin FanFictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin