Kaburgalarım... Utanç hissini bile bastırıyordu kaburgalarımın ağrısı. Benim düşmem yetmezmiş gibi birde bilmem kaç kilo ağırlığında bir adam da benim üzerime düştü. Kendimi cama çarpan kuşlar gibi hissediyorum. Sülük gibi yere yapışmamın daha doğuru yapışmamızın ardından toparlanıp toplantı odasına gittik. Tamam ama bu adam niye benimle birlikte geliyor? Görevimi onun yüzünden tamamlayamadım bu doğru fakat neden onu çağırdılar? Olayı bilmesine ne gerek var? Belki Dragan denilen adama çalışıyor? Kasıntı şey yolu biliyormuş gibi kasıla kasıla kendin emin nasıl da yürüyor. Sanki takıldığı mekanlardan biri, züppe..
Odaya girdiğimizde herkesin kızgın yüz ifadesi vardı. Haklılardı. Yaptığım bu hata her iki ülkeyi zora sokmuştu. Üstelik kendimi müdafa edebilecek hiç bir geçerli sebebim yoktu.
"Eylem Mercier. Fransız istihbaratından ve Fethi Kulaksız, Erdem Yarbayın özel timinden."
"Sen istihbatcı mısın?" kulağıma eğilip fısıldadı. Bence benim istihbaratçı olmama değil kendisinin asker olmasına bu kadar şaşırmalı. Ona cevap vermek yerine suratına ters ters bakmakla yetinmiştim.
"Görevinize bu kadar saygı duymanız, konsantre olmanız, dikkatli davranmanız gerekirken aptalca davranışlarınızı bana açıklayın bakalım." konuşan Erdem Yarbaydı diğerleri yüzümüze bile bakmıyordu. Belliydi konuşması için Erdem Yarbaydan rica etmişlerdi. Baksana bizimle muhattap bile olmuyorlar. Gelen soruya ilk yanıtı Kulaksız Fethi beyfendileri ilk cevap verdi. Gerçekten ne söyleyecek çok merak ediyorum.
"Ben bir Türk askeriyim, görevime büyük bir özen göstererek bir şeyler yapmaya çalıştım. Ama bu hanımefendi ki ben kendisini basit bir garson sanıyordum, ukala ukala konuşmaya başlayınca dikkatim dağıldı. Allah aşkına başımdan ediyim diye sipariş veriyorum getirmiyor." cümlesine sakince başlayıp birden alevlendi." Sen ne biçim garsonsun ben anladım ki"
"İşte garson değil istihbaratçı olduğum için sen o yüksek zekanla anlayamıyorsun. Ayrıca özellikle sen ne biçim konuşuyorsun? Basit bir garson ne ya? SEN İNSANLARI BÖYLE RENCİDE EDEMEZSİN TAMAM MI?"
"BEN ONLARI RENCİDE EDEYİM DİYE ETMEDİM. AYRICA MADEM İSTİHBARATÇISIN İŞİNİ DOĞRU DÜRÜST YAP. MADEM GARSON GİBİ GÖZÜKMEM GEREKİYOR O ZAMAN ONLAR GİBİ DAVRAN. ŞIMARIK KIZ ÇOCUĞU GİBİ DEĞİL!"
"NE? NE DEDİN SEN BANA?! ŞIMARIK KIZ ÇOCUĞU MU? SENİ UKALA! SENİ TERBİYESİZ! HADSİZ! SEN DEMEDİN Mİ 'BEN ONU BASİT BİR GARSON SANIYORDUM' İŞİNİ NE KADAR İYİ YAPIYORSUN BURDAN BELLİ ZATEN. KİMİN KİM OLDUĞU BELLİ OLMAYAN YERDE SENDEKİ BU RAHATLIK NE PARDON? BELKİ TERÖRİSTİM BEN. YA İSTİHBARATÇI OLMASAYDIM."
"KIZIM BEN HATA YAPTIM SANKİ SEN DOĞRU MU YAPTIN? AYRICA NE BAĞIRIP DURUYORSUN ÇİYAK ÇİYAK."
"AY HASPAM SANKİ SEN BAĞIRMIYORSUN."
"SEN BAĞIRTTIRIYORSUN."
"ONA KALIRSA BENİDE SEN BAĞIRTTIRIYORSUN."
Bu kadardı. Kavgamız burda bitmişti. Albayı, Savcısı, Konsolosluktan bir kaç kişi sakince bize bakıyordu. Rezilliğim bitmiyordu işi berbat ettim, asansörden üzerimde bir adamla çıktım, herkesin içinde bağırdım. Kimse bir şey demeden bana bakıyordu. Tamam onada bakıyordular ama isminin Fethi olduğunu yeni öğrendiğim bu adam beni ilgilendirmiyordu. Önümdeki insanlar bakışlarıyla bile bir çok şeyi anlatmışlardı. Utancımdan özür bile dileyemiyorum. Toz olup atmosfere karışmak şu an için çok iyi bir fikir. Sessizlik başımı ağrıtıyordu. Öyle bi sessizlik ki, sanki çok gürültülü bir müzik dinliyormuşsun gibi.
"Senin yüzünden." diye mırıldadı yine kulağıma. Olan olmuş acaba suratının ortasına bir yumruk geçirsem mi? Zaten yapmaman gereken her şeyi yaptım bi bu kaldı nasıl olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Yenilmek
HumorNe kadar zorluklar çeksek bile evren yüzümüzü güldürür hayatımınız tam merkezine bir neşe yerleştirir. Ve ne gariptir ki bazen kazanmak için de yenilmek gerekir. Mesela "Aşka Yenilmek"