4.Bölüm

217 20 1
                                    

 Kendimi berbat hissediyordum. Aynı zamanda da korkuyordum . O kolye olmadan bende yoktum . Gerçekten yoktum bu mecazi bir şey değildi . Güçlerim o kolyede saklıydı ve o olmadan gittikçe güçsüzleşecek ve kara melekler için kolay bir lokma olacaktım. Büyü yapamayacaktım ama sadece buda değildi vücudumda güçsüz kalacaktı . Önümde örnekler vardı . İnna'nın ayağa dahi kalkacak gücü kalmadığını görmüştüm . 


''Justin ne yapacağm ?''


 Sıkıntıyla elini saçlarının içinden geçirdi . 


''Bilmiyorum , aramak dışında yapabileceğimiz bir şey yok . En fazla bir hafta ardından yavaşça dirayetini de kaybedeceksin.''


Ağlamak gelse de içimden bunu yapmayacaktım . Hepimiz yerimizden fırladık ve ayrılarak kolyeyi aramaya başladık . Bahçeye ben , binaya Justin ve sınıflarada Amelia bakacaktı . Sık sık geldiğim binanın arkasında ki yeşilliklerin oraya gitmeye karar verdim . Pek fazla okulu turlamamıştım bu yüzden düşürmüş olacağım yerler kısıtlıydı . Tabi okulda düşürdüysem . 

 Yaklaşık kırk - kırk beş dakika sonra bahçenin ortasında toplandık . Bulamamıştım ve tek tesellim onların bulmuş olmasıydı . Korkarak gözlerinin içine baktım . İkiside olumsuzca kafasını salladı . Sinirle ayağımı yere vurdum . Banklardan birine geçip oturduk . Dirseğimi dizimi , çenemide ellerime dayamıştım ve yaşların gözümden akmasına izin veriyordum . 


''Ağlama.''

 Justin güven vermek istercesine elini omzuma koydu ve beni kendisine çekti . Sesi güçsüz ve kısık çıkmıştı. PArkta rkadaşını teselli eden bir çocuk gibiydi. Duyduğum güvenle daha fazla ağlamaya başladım . Hayatım boyunca güçsüz olmuştum ve hep o güçlü kızlara özenmiştim . İnsanlar yaşadıklarıyla güçlüydü bense yaşadıklarımla yıpranmıştım . Daha dört yaşındayken , babam tarafından terk edilmiştim . Baba kavramını yeni yeni öğrenirken , onsuz kalmıştım . Annem büyük bir aşkla babama bağlıydı ve onun gidişinden sonra çökmüştü . Daha çocuk olmama rağmen olanları algılayabiliyordum . Bir yıl kendine gelmeye çalışmıştı . Bazı geceler ilaçlarla uyuduğunu biliyordum . Yerli yersiz ağlayıp kendi kabuğuna çekildiği hala gözümün önündeydi ama sonra toparlanmıştı . Benden güç almıştı . Sevgisini , bağını her şeyini bana vermişti . O çok güçlü bir kadındı . Benim aksime her şeyi içine atıp daha da dik duran birisiydi . O muhteşemdi . Hem çok güzeldi hemde çok iyiydi . Açık sarı saçları , benden daha koyu tonda ve belirgin mavi gözleri vardı . İdolümü uzakta aramamıştım hiç o benim için bir idoldü . Baba eksikliğini hissettirmek istemese de , çoğu zaman o yer eksik kalıyordu içimde . Okulda , münazaralarda , toplantılarda yeri o kadar çok anlaşılıyordu ki . Tabi ben onun gidişini çok uzun bir süre atlatamamıştım . Bazen her çocuk gibi 'belki iyi bir çocuk olsaydım gitmezdi.' diye düşünüyordum . İşte beni en çok bu yıpratıyordu . Başkalarının ezikleyici bakışları , dışlaması her şey o kadar boktandı ki . Yavaş yavaş hayatımın toparlandığını ve büyüdüğümü hissetmeye başlamıştım . Ta ki annem ölünceye kadar . İkinci bir kaybedişti ama çok daha sarsıcı ve yıkıcıydı . Yine kendimi suçlamaya başlamıştım . Ben dondurma almak için tutturmasaydım oraya gitmeyecektik ve annem öldürülmeyecekti . O günden sonra her saniye bu cümle döndü aklımda . 'Benim yüzümden.''  O zamandan sonra herkes bana acımaya başladı. Mahallede benimle ilgilenmeye çalışan kadınların gözünde tek bir şeyi gördüm ben . Acıma . Tanıdık bir yerden geçerken hep aynı şeyi yaşıyordum. Beni görüyorlar acıyla yüzüme bakıyorlar sonra cık cıklıyorlardı. Babamın gidişinden sonraki yetim hissetmem artık çok daha baskındı . Okula gitmeyi bırakmıştım . Evden bir tek mezarlığa gitmek için çıkıyordum . Onun dışında ağlıyordum . Hepsi buydu . Hayatım bir ay gibi bir süren bu döngüde geçti . Her gün mezarlığa gidiyor , giderken insanların gözlerinde ki yüzlerinde ki acımayı hissediyor , saatlerce mezarın başında oturuyor annemle konuşuyordum . Sonrada hava kararıyor ve eve dönüyordum . Bir gün eve döndüğümde Efendi Max karşıma çıktı . Evin içindeydi ve bu beni korkutmuştu . En büyük şokun onu görmek olduğunu sanırken söyledikleriyle bunda yanıldığımı anlamıştım . Ben normal bir insan değildim . Ben insan da değildim . Ben bir melektim ve annemde öyleydi. Annem bir görev uğruna can vermişti . O zaman kendimi suçlamayı bıraktım ama bu kez onları suçladım . Efendi Max'e hırçın tavırlar sergiledim . Onların yanında kalmaya başlamıştım ve gittikçe oraya , melek olmaya alıştığımı hissetmiştim . Büyü yapabiliyordum . Buda benim için inanılmaz bir şeydi . Daha sakinledim o sıra Justin ve Amelia ile tanıştım . Yavaş yavaş onlardan olmaya başladım . Annemin başarılarını öğrendikçe de onunla gurur duydum ve onun gibi olacağıma dair bir söz verdim . Sonrada birçok olay yaşandı ve ben şimdi buradaydım . Sözümü tutmaya az kalmışken tüm gücümü kaybetmiştim . 


Ads by TheAdBlockAd Options




''Efendi Max bir şey yapamaz mı? Ne bileyim göremez mi bir şekilde?''


Kafamı kaldırdım ve dolu dolu gözlerle Justin'e baktım. Üzgün bir yüzle olumsuzca kafasını salladı . 


''Güçleriyle , güçleri göremez.''


 Her ne kadar ne dediğini anlamasam da buna kafa yormadım . Sonuç belliydi lafı ne kadar çevirirsen çevir bulamayacaktı.


''Ben bir kez daha arka bahçeye bakacağım.''


 Kafalarını salladılar ve hızlıca geldiğim yöne yürüdüm . Göz yaşlarımı hızlıca sildim  ve az önce geçtiğim yerlerden tekrar geçtim . Yine didik didik aramaya başladım . Bu kez daha uzun sürmüştü .  En sonunda bulamayacağımı anladım ve kendimi yere bıraktım . Yaşlar tekrar aktı . İstesem de durduramadım sonralarıysa durdurmak adına çaba harcamadım . Ha akmışlar , ha akmamışlar ne fark ederdi ki? Yanımda duyduğum hışırtıyla irkildim ve yanıma baktım.


''Neden ağlıyorsun?''

 Sesi çok yumuşak ve masumdu. Bu çocuk , okulun ilk günü beni revire götüren çocuktu.


''Kolyemi kaybettim.''


Diye mırıldandım. Gözlerimi silerken.,


''Bu mu?''


Mühürlü MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin