♦️1♦️

1.3K 97 26
                                    


İyi okumalar...

Gün batışının en güzel renkleriyle gökyüzüne yayıldığı zaman dilimde iskelenin en ucunda oturan, saçlarının arasına giren esintiyi gözlerini kapatmış gülümsemesiyle karşılayan çocuğu fark eden yoktu.
Koskoca kasaba eve dönmenin telaşına öyle bir yakalanmıştı bu güzel fotoğraf karesinden mahrum gözlerini sıcak asfaltta gezdiriyordu belki de.

Fakat birisi...
İçlerinden gözleri yıldızlarla dolu bir çocuk farketti bu güzelliği. Üzerinde bordo ceketi olsa da, o da hissediyordu esintiyi. Ama özenmişti...

Üzerindeki bol gömleği, çıplak ayaklarıyla iskelede esintiye meydan okuyan oğlana özenmişti.

Kamerasının açısına onu alırken tereddüt bile etmedi. Güzel olan her şeyi çekerdi ve bu...güzeldi.

Adımlarının ona yaklaştığını farketmeden devam etti yaptığı işe. Büyülenmişti sanki. Amacı, akşam kasabanın nasıl gözüktüğünü hatıralarına kaydetmekti oysaki. Şimdi ise kasabayı bırakmış iskelenin en ucuna gelmişti.

Kamerasındaki kareleri kontrol ederken istemsiz bir dürtüyle kaldırdı başını.

Bir çift kahveyi, tüm kasabaya tercih edeceğini bilemezdi. Kusurunu aradı istemsizce karşısındaki yüzün. Her kusuru bulduğunda daha çekildiğinin farkına varamamıştı daha.

- Bunun için keşke izin alsaydın...

Elindeki kamerayı gösterip, sakin bir sesle kulağına cümlelerin dolmasını sağlayan çocuğun yerden destek alarak kalktığını gördü.

Gideceğini düşünerek atıldı.

- Üzgünüm, istersen hepsini silebilirim.

Zaten yeterince kazındın gözlerime...

Kafasını iki yana sallarken uzun tutamlarının alnında ki dağılışını izledi. Ne zaman tuttuğundan habersiz olduğu bileğe kaydı bakışları. Parmakların zarifliğini kendininkilerin yanında görünce kamerasına davrandı tekrar.

Güzel olan her şeyi çekerdi.

Kendini durdurup karşısında ki çocukta gezdirdi gözlerini. Kalbinin atışları gözlerini her kapatıp açışında artarken avucundaki  bileği bıraktı.

- Turist misiniz?

Kulağına çalınan kadife sesi duyduğunda onun sadece dinlemek istedi. İçindeki gariplikleri önemsemeden başını salladı.

- Yerli turistim. Manzara fotoğrafları çekiyorum. İnternette bir sayfam var...belki biliyorsundur...

Kafasını iki yana salladığını gördüğünde dudağını ısırdı. Bilemezdi tabii. İki gündür çektiklerini yüklemek için tepeye çıkıyor, yüklenmesi için dakikalarca bekliyordu. Burada ki insanların internetle alakası bile yoktu. Ellerindeki telefonlara bakılırsa teknolojiyi sevdikleri ve kullandıkları da söylenemezdi.

- Fotoğraf çekmek için daha güzel yerler bulabilirsin. İskele pek iç açıcı değil ama dağ yolu güzeldir. Yel değirmenlerine gittin mi?

Bu sefer kafasını iki yana sallayan oydu. " Pek rehberlik edecek bir havası yok buradaki insanların."

- Doğru... kazanamayacaklarını bile bile daha fazlası için çabalıyorlar...yaşamayı unutuyorlar.

Söylediklerini kararan havaya inat yüzüne bakarak dinledi. Daha fazla kusur aradı.

- Sana rehberlik ederim...

Gülümsemeden edemedi. Kasabanın insanlarını kınamıştı ama o, ona yardım teklif ediyordu.

Daha fazla susmadı. Elini uzatarak konuştu.

- Çok sevinirim. Ben Jungkook ve sende...

- Taehyung..memnun oldum. Yarın burada buluşalım. Saat sekiz buçukta.

İsmi sürekli aklında dolanıp dururken   yanından ayrılan bedenden çekti gözlerini...

Az önce onun kalktığı yere otururken karesine sığdıracak bir şeyler aradı.

Güzel, kusursuz bir şeyler...

Not: Lütfen hiç bir karaktere küfür, hakaret vb

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Not: Lütfen hiç bir karaktere küfür, hakaret vb. yorum yapmayınız. Tepkiler elbette ki olacaktır ama yorumlarımızı bu istisnalara dikkat ederek yapalım. Şimdiden teşekkür ederim, iyi okumalar 💞

IndescribableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin